İmralı süreci: İyimser olalım, Pollyanna olmayalım

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika seyahati öncesi havaalanındaki basın toplantısında söylediği sözleri dikkate alalım mı, almayalım mı?

Haberin Devamı

Başbakan’ın yakın siyasi danışmanı Ankara milletvekili Yalçın Akdoğan’ın köşe yazılarını ve TV konuşmalarını dikkate alalım mı, almayalım mı?

Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı Beşir Atalay’ın sözlerini dikkate alalım mı almayalım mı?

Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve sözcüsü Hüseyin Çelik’in sözlerini dikkate alalım mı, almayalım mı?

Bu dört kişi, iktidar adına, İmralı’daki Abdullah Öcalan’la başlatılan müzakere (veya Yalçın Akdoğan’ın ‘hassasiyet yaratmasın’ diye seçtiği sözcükle ‘görüşme’) sürecinde konuşan isimler.

Bir de Murat Karayılan ve Zübeyir Aydar var, PKK cephesinden konuşan. BDP eş başkanı Demirtaş var, başka milletvekilleri var Kürt cephesinden konuşan.

Onları da dikkate alalım mı almayalım mı?

* * *

Haberin Devamı

Bütün bu isimlerin son bir hafta içindeki konuşmalarında söyledikleri sözler içinde ortak olanlar var, ayrışanlar var.

Ortak sözlerin başında, temkin ve ihtiyatlı iyimserlik temennileri başı çekiyor.

Ayrışan sözler ise, henüz başlangıç aşamasında olduğu anlaşılan müzakerelerin (görüşmeler?) bazen daha ileri aşamaları, bazen de bugünü için açıktan talepte bulunan veya yapılmış taleplere cevap verir nitelikte sözler.

Bir örnek:

PKK ve BDP tarafı, Öcalan’ın gerçek anlamda ‘görüşmeci’ olabilmesi için ‘Ev hapsi’ne alınmasını, iletişim olanaklarına kavuşturulmasını istiyor.

Başbakan ise ‘Ev hapsi diye bir şey söz konusu olamaz’ dedi.

Bir başka örnek:

Öcalan, PKK’nın silahsızlanması ve Kürt sorunu konusunda ‘muhatap’ mı değil mi? Yoksa, bir zamanlar kullanılan tabirle ‘Eldeki enstrümanlardan biri’ mi?

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, cumartesi sabahı katıldığı TRT 1’deki Enine Boyuna programında benim sorum üzerine, kelimelerini dikkatli seçerek,
‘Elimizdeki bütün enstrümanları kullanmamız gerekiyor’ dedi.

Son örnek:

PKK güçlerinin bir an önce Türkiye dışına çıkması konusunun Öcalan tarafından kabul edildiği öne sürüldü.

Murat Karayılan, ‘Çıkmayız’ dedi. Yalçın Akdoğan, soru üzerine, ‘Çıkışları sırasında 1999’da olduğu gibi bombalamalar operasyonlar olmamasını sağlarız’
demeye getirdi. Başbakan Erdoğan ve Beşir Atalay, ‘Terörle mücadelenin süreceğini’ ifade ettiler.

* * *

Haberin Devamı

Müzakereyi kamuoyu önünde yapmanın doğal sonuçları bunlar. Gazeteciler soru soruyor, gazeteciler kaynağını bilemediğimiz yerlerden ‘bilgi’ alıp haberleştiriyor.

Bu arada, ezici çoğunluğu o an masada konuşulmakta olan şeylerden haberdar olmayan onlarca insan, ‘Hayır aslında o öyle değil, böyle’ diyerek kendince müzakereyi ilerletiyor veya geriletiyor.

O yüzden durup durup gerçeği hatırlamamız lazım: Çok uzun sürmesi muhtemel ince bir yolun üzerindeyiz ve şu an bu yolun tam neresinde olduğumuzu bilen çok az insan var.

Karşılıklı güven sorunu

Her çeşit müzakerenin doğasında vardır, İmralı ile yürütülen müzakerenin merkezinde de şu an karşılıklı güven sorunu var.

Ne devlet, Abdullah Öcalan’a ve PKK’ya güveniyor ne de Öcalan ve PKK devlete, siyasi mekanizmaya.

Bu güven sorunu sonsuza kadar aşılamayabilir ama yine de bir sonuç elde edilebilir veya güven sorununu aşamayan taraflar bir sonuca da varamaz.

Hükümet kanadının müzakerenin varlığı ilan eder etmez, ‘Görüşmelerin hedefi PKK’nın silahsızlandırılmasıdır’ demesi, aslen bir ‘güven arttırıcı önlem.’

Çünkü geçmişte PKK da, Abdullah Öcalan da, hükümetin gerçekte seçime kadar geçecek süre için ateşkesi elde etme amacıyla ama sanki kalıcı bir çözüm
arıyormuş gibi davrandığını, yani kandırıldıklarını düşünüyorlar.

Öte yandan hükümet/devlet kanadı, PKK’nın önce silah bırakıp sonra da bu silahlarını imha etmeden kazanımlar elde etmesine taraftar değil; çünkü elde edilecek kazanımlara rağmen PKK’nın silahlı mücadeleye geri dönebileceği düşünülüyor.

Güvensizliğin unsuru daha çok şey sayabilirim ama bu ikisi en temel güvensizlik unsurları. O yüzden de taraflar birbirlerine karşı bile ellerini kapalı tutmaya devam ediyor ve belki daha da edecekler.

Onlar ellerini kapalı tuttuğu sürece de, bizler boş atıp dolu tutmaya çalışan çok haber, analiz, yorum, demeç okuyacağız.

Yazarın Tüm Yazıları