Buzul çağındayız ya, kürk şart!

Tarih öncesi çağlarda, mağara adamı dostlarımız henüz “kumaş” dediğimiz hayat kurtarıcı nesne icat edilmediği için birtakım hayvanların derilerini yüzüp üstlerine geçirirlermiş.

Haberin Devamı

Bu, ısınmanın tek yoluymuş. Hayvan derisinin soğuğu izole edici özelliği ve üzerindeki kıl yumağı, hayvan avlayıp mağaralarında oturan, zorlu kış koşullarına göğüs germeye mecbur olan insanlar için hayati önem taşımaktaymış.
Artık günümüzde bu izolasyonu hayvan öldürmeden sağlayan teknolojiye sahip olduğumuz için “vahşetle ısınma” yöntemini kullanmamız gerekmiyor.
Eh, bu gerçek ışığında, kürkün modern dünyada bir yerinin olmaması gerekirdi, değil mi?
Eğer dünyamız akıl yolunda doğrusal bir ilerleme ile gelişseydi, teknolojiyle birlikte hayvan postu giyme ihtiyacının son bulmasını beklerdik.
Fakat ne yazık ki bu olmadı. Bir vakitler insanlar donarak ölmesin diye kullanılan kürk, şimdinin lüks tüketim ürünü.
Yani kürk, hayati önem taşımayan, tüketim dünyasının bir parçası haline gelmiş, kimileri için statü belirleyen bir giyim öğesi. Soğuktan donmamak için değil, ekonomik vaziyet ile ilgili mesaj vermek için kullanılıyor.
Ne çarpık bir dünya ki, düşünün, cüzdanınızın gücünü, hayat standartlarınızın ne durumda olduğunu belli etmek için doğada sayıca az kalmış bir canlının katledilip yüzülmüş derisini üzerinize giyme ihtiyacı hissediyorsunuz.
“Ben bunu alabilirim, gücüm yeter” diyorsunuz ve alıyorsunuz. Kürkü alabilmek, size bir tatmin duygusu yaşatıyor.
“Kaliteli mal giymiş” gibi hissediyorsunuz kendinizi. O kürkü okşamak, canlı bir hayvanı okşamak gibi adeta. Sıcacık, tatlı hisler yaşatıyor size.
İşte, sevgili hayvan dostu Habitus okuru, bir vakit donmamak için üste geçirilen mecburiyetten eşyalaştırılmış bir canlı parçasını, modern dünyanın şımarık, çarpık düzenine böyle adapte etmiş insanoğlu.
Yüzyıllar, binyıllar geçmiş, kürk, “Hayatta kalmak konusunda elzem”likten “olmasa kimsenin ölmeyeceği lüks tüketim ürünü” haline getirilmiş.
Canlılar eşyalaşmış, bu eşyalaşma birçok insan tarafından kanıksanmış.
Belki de biz yanlış biliyoruzdur.
Villadan arazi aracına, oradan İstinye Park’ta alışverişe giderken vücudun dış dünya ile temas anlarında mini mini Buzul çağları yaşanıyordur ve biz zavallı hayvanseverler, hayvanın cesedi üzerinden çekip alınmış bir kürkün, insanı bu Buzul çağından nasıl koruyabileceğinden haberimiz yoktur... Ne dersiniz?

Haberin Devamı

Tepki doğru, yöntem yanlış

Haberin Devamı

Evvelki gün Hülya Avşar’ın satın aldığı söylenen kürkü sayesinde dev bir tepki oluştu sosyal medyada. Hayvan haklarına karşı işlenmiş-işlenebilecek her suçta kamuoyunda tepki yaratmak için kullanılan “acı çeken hayvan fotoğrafları” Facebook hesaplarında dolaşmaya başladı.
Hayvan haklarına olan tepkimizi acı çeken hayvan fotoğraflarıyla gösterdiğimiz zaman, bu şiddet görüntülerinin içimizde doğuracağı hislerle tepki potansiyelimizin büyüyeceği düşünülüyor olmalı.
Fakat, bu konuda bir noktanın atlandığını düşünüyorum: Bu fotoğraflar sadece hayvanseverlere dokunuyor. Kürkü alan alıyor, ticaretini yapan yapıyor, hayvanı öldüren öldürüyor.
Bir insanın içinde olmayan hayvan sevgisini, ölü canlı fotoğrafları paylaşarak çıkaramazsınız.
Dolayısıyla belki de bu fotoğrafların temel fonksiyonunun yanlış anlaşıldığını kabul etmeli...
Ha, bu fotoğraflar hayvan öldürenlerin, kürk ticareti yapanların ve satın alanların kökünü kazımak üzere hayvanseverlerin tepkisini büyütmek için ortaya atılıyorsa da...
Bu ne yazık ki bize, modern insana dair çok şey söylüyor.
Düşünün, nasıl bir dünya ki, yaşadığımız çağ itibariyle bir dolu insan hayvanların eşyadan farkı kalmamış.
Dehşet fotoğrafları görene kadar popomuzu kaldıramıyoruz. Ancak can çekişen köpekler, derisi yüzülmüş tilkiler bizde “farkındalık” yaratıyor...
Onların da bizim gibi canlı olduklarını fark ediyoruz...
Ne diyelim, “Vay insanlığın haline...”

Yazarın Tüm Yazıları