İmralı ile müzakere: Neyi ne kadar biliyoruz?

Geçen cuma akşamı TRT 1’de yayınlanan Enine Boyuna Özel programında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a o soruyu soran benim. Onun üzerine Başbakan, ‘Evet şu anda adayla görüşmeler sürüyor’ dedi.

Haberin Devamı

Başbakanın bu sözleri üzerine gazetecilerin harekete geçip görüşmelerin kapsamını, içeriğini ve durumunu öğrenmek istemesinden daha doğal bir şey yok. Sanıyorum bu görüşmelerin içeriği ve durumu şu an ülkede en çok merak edilen şey.
Bu doğal ama bu merakın üzerine spekülasyon yapmak, boş atıp dolu tutmaya çalışmak ne kadar doğru, onu bilmiyorum işte.
Cuma akşamı programın ilk yayını oldu, cumartesi sabahı da tekrarı. Cumartesi gününden beri İmralı ile, yani Abdullah Öcalan’la yürütülmekte olan müzakerelerin içeriği konusunda çok sayıda köşe yazısı, ‘analiz’ ve haber yayınlandı. TV’lerde yapılan konuşmaları, internette söylenenleri saymıyorum bile.
Aradan geçen 1 haftada Başbakanın cümlesindekinden aslında bir adım bile ileride değiliz. Gazetelerde bir sürü yeterince doğrulanmamış, bütün resmi bize göstermeyen, doğruysa bile resmin parçalarına odaklanan haberler, yazılar çıktı, çıkmaya da devam ediyor.
Pek çok yorumcu bu arada kendi temennileriyle veya kendi kafalarında geliştirdikleri ‘çözüm’le içeriğini bilmedikleri görüşmelerin öngördüğünü varsaydıkları ‘çözüm’ arasında ya bir bağ kuran veya tam tersine uyumsuzluklar bulan yazılar yazdı, yazıyor, yazacak. Tabii, yorumcunun bulduğu ‘uyum’ veya ‘uyumsuzluk’tan hareketle, yazısının iyimser veya kötümser tonu da belli oluyor.
Bir kez daha hatırlatıyorum: Şu an eldeki bilgi ‘görüşüyoruz’dan ibaret olduğu, ‘bir ışık göremezsek görüşmeleri keseriz’den ibaret olduğu gerçeği hiç unutulmamalı.
Başbakanın bu sözlerinin ötesindeki bütün bilgiler yeterince doğrulanmamış, gerçek çıkma olasılığı bulunan ama şimdilik spekülasyondan ibaret şeyler.
Gazetecilik açısından söylüyorum, maalesef bu iktidar döneminde birinci elden bilgiye dayalı, derinlemesine yazılmış, meseleleri hiç değilse hükümetin nasıl görüp ele aldığını bize anlatan çok ama çok az haber yayınlandı gazetelerde. Bugün de durum bu.
Türkiye’nin en önemli meselesinde de bu böyle; görece daha düşük öneme sahip konularda da böyle. Karanlıkta ıslık çalarak yürüyoruz; gerçek bilgiye ulaşamıyoruz.

Haberin Devamı

Bir spekülasyon da ben yapayım

Haberin Devamı

Doğası gereği, Türkiye ile PKK’nın hapisteki lideri arasındaki görüşmeler, taktik değil stratejik olmak zorunda.
Devlet, bir süreliğine ateşkesi sağlamak vs gibi ‘taktik’ konuları görüşmek isteyebilir ama Öcalan’ın amacı stratejik görüşmeler yürütmek, ondan azına razı olacağını sanmam. Yani, nasıl hükümet ‘bir ışık görmek’ istiyorsa, Öcalan da ‘bir ışık’ peşinde.
Stratejik görüşmelerin amacı, PKK’nın önce silah bırakması, ardından da tümüyle silahsızlanmasıdır. Başka bir amaç olamaz.
‘Türkiye’de hiçbir şey değişmesin ama PKK silah bıraksın’ diye bir seçenek olmadığına göre, Türkiye’de nelerin değişeceğini bekleyip görmemiz lazım. Ve bu değişimin PKK’ya yeterli gelip gelmeyeceğini de...
Ama sanırım asıl acil sorun bunlar değil. Sorun, Abdullah Öcalan’ın ikili müzakereci rolünde. Yani bir yandan devletle örgütü adına müzakere ediyor ama sonra da dönüp örgütüyle müzakere etmesi, en azından kendi yürüttüğü müzakerenin içeriğini bir noktada Kandil’e de onaylatması gerekiyor.
Geçmişte Öcalan’ın Kandil’e tam da bu iş için yazdığı mektupları MİT’in taşımış olması, MİT’in savcılık takibatına uğramasına neden olmuştu. Acaba Öcalan bu kez Kandil’le nasıl haberleşiyor veya haberleşecek? Avukatlar veya BDP’li kimi vekiller bu haberleşmede ne denli güvenilir?
Yoksa, Öcalan’a bir telefon mu verilecek, Kandil’le doğrudan konuşması için?

Yazarın Tüm Yazıları