Stüdyo FM’e veda ve teşekkür

TARİH 3 Eylül 1978 Cuma, saatlerimiz 21.00’i göstermekte...

Haberin Devamı

Odalarımızdaki kutulardan, radyolarımızdan şöyle bir ses duyuyoruz:
“Şu anda radyolarının başında bizi izleyen tüm TRT 3 dinleyicilerine merhaba.
Spikeriniz ben Şebnem Savaşçı...
Program yapımcınız ben Yavuz Aydar, Ankara Radyosu’nun 13 numaralı stüdyosundan sevgilerimizi iletiyoruz...”
Bu anonsla başlayan Stüdyo FM, 34 sene ve 3803 (yazıyla üç bin sekiz yüz üç!) programın ardından cuma akşamı bitti.

Haberi dün sabah bir okuyucumdan gelen şu elektronik posta sayesinde öğrendim:
“Kanat Bey merhaba;
Ben sizi daha fazla meşgul etmeden hemen konuya gireyim. Yıllardır büyük bir zevk ile dinlediğimiz, kaliteli müzik zevkinin gelişmesine olanak sağlayan TRT Radyo 3’ün unutulmaz programı STÜDYO FM’in yayınına maalesef son verildi. Bu konu ile ilgili Basın Bülteni şeklinde fazla duygusal olmadan bir yazı oluşturdum. Bu yazıyı ve görüşlerinizi köşenizde yayınlayabilirseniz çok sevinirim.
Saygılarımla.
S. Gökhan Cimcim
Türkiye radyolarının en uzun süreli ‘canlı yayın’ programı Stüdyo FM sonlanıyor.
3 Eylül 1978’de yayın hayatına başlayan ve 34 yıldır aralıksız TRT Radyo 3’te ‘canlı’ olarak yayınlanan Stüdyo FM, 3803 program ile dünya rekoruna da aday.
Yavuz Aydar’ın hazırladığı ve Şebnem Savaşçı ile birlikte sundukları program, 28 Aralık 2012 Cuma günü, saat 18.00’de, 3803’üncü ve son kez yayınlandı.
Programın her yaştan dinleyicileri, Stüdyo FM’in yayından kaldırılmaması için, tepkilerini TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’e; aktifhat@trt.net.tr adresi üzerinden iletmeyi sürdürüyor...”

Haberin Devamı

Zaman tüneline girelim o zaman...
1978’de çocuktum, ilk programı dinlediğimi sanmıyorum, dinlediysem de hatırlamıyorum.
Ancak arşivlerden (sağ olasın www.studyofm.com sitesi), programda çalan ilk şarkının Airto Moreira’dan “I’m Fine How Are You” olduğunu biliyoruz.
Ancak Bob James’in Bizet yorumu olan anons müziğini (Abi koş, Stüdyo FM başlıyor!) ve müzik zevkimin temel taşlarını atan yüzlerce programı net bir şekilde hatırlıyorum.
Stüdyo FM olmasaydı, Şebnem Savaşçı ve Yavuz Aydar olmasaydı, ve diğer güzel insanlar Sebla Özveren, Hülya Tunçağ, İzzet Öz, Engin Arman olmasaydı nereden dinleyecektik o şarkıları, nasıl öğrenecektik o şahane müzisyenleri.
Heyecanla beklediğimiz bir hadiseydi Stüdyo FM.
Akıl erdiremezdik “Yavuz Abi” ve “Şebo Abla” nasıl hemencecik buluyordu o Billboard listelerindeki şarkıları? Nasıl listeye girdiğinin ertesi günü çalabiliyorlardı bizlere?

Haberin Devamı

Dikkat buyurun gençlik!
O zamanlar internet yok, özel radyolar yok.
Müzik zevkimiz TRT 3’e emanet yaşıyoruz, krallar gibi yaşıyoruz.
Şarkıları Stüdyo FM’de tanıyoruz, listelerimizi özene bezene yapıyoruz ve biriktirdiğimiz harçlıkla üzerine titreyeceğimiz, yüzlerce kez dinleyeceğimiz o kasedi “kaydettiriyoruz”...
Bu arada program başladığında kasetlerimiz hazır vaziyette bekliyoruz ve her programı muhakkak kaydediyoruz.
“Şimdi mikrofonlarımız Ali Sami Yen’de; Galatasaray’dan gol haberi” anonsundan sonra en sevdiğim anonslar radyonun bu şahane kahramanlarına ait...

Şair Ahmet Güntan’ın “İlk Kan”ının arka kapağından alıntılamaya doyamadığım ifadesiyle:
“Gençken, güzelken, karnımız aşağıya dümdüz inerken, sevinçler, üzüntüler, varoluşumuz ve gece yatağımızda düşündüğümüz şeyler sonsuza kadar sürecek zannederken, müzik çalarken, müzik hiç susmazken, plağın bir yüzü bittiğinde öbür yüzünü çevirmeye koşarak giderken, gece eve dönüp, ‘Gece ve Müzik’ programının son şarkısını dinleyebilmek için farları söndürüp arabanın içinde, park yerinde beklerken... Genç güzel ve karnı aşağıya dümdüz inenler için yazdığım, arabayı kilitleyip eve girerken hatırlamalarını istediğim şiirler.”
İşe böyle günlerdi, böyle şiir gibi günlerdi ve müzikal otobiyografimizin ilk sayfalarıydı o programlar.

Haberin Devamı

Stüdyo FM’i bitirmek “bitirenlerin” ne yazık ki anlayamayacağı bir üzüntü.
Kuşaklar boyu sevilmiş, saygıyla, aşkla dinlenmiş 34 yıllık bir programı bitirmek Stüdyo FM’in değerini azaltmaz.
Başka bir istasyonda, başka bir platformda (mesela internet) devam ederler mi bilmiyorum.
Yetkilileri “göreve davet etmek” filan da istemiyorum; halim yok vallahi!
Sadece “Yavuz Abi ve Şebo Abla” ben ve benim gibilerin şükran hislerini bilsinler istiyorum.
Teşekkür ederim, teşekkür ederiz.
Mutlu yıllar.


 

Yazarın Tüm Yazıları