Başbakan Kürdistan'a söz verdi mi

İDDİA şu:

Başbakan Erdoğan, Kuzey Iraklı Kürtlere söz vermiş. Eğer Irak ordusu Kuzey Irak’a girmeye kalkarsa Türkiye Kürtleri koruyacakmış.

Haberin Devamı

İddia sahibi ben değilim.

Dün Radikal gazetesinde Cengiz Çandar’ın köşesinde okudum.

O da Daily Star adlı Lübnan gazetesinden, David Hirst’in yazısından aktarıyor.

İDDİAYI ORTAYA ATAN KİŞİ BÖLGEYİ ÇOK İYİ BİLEN BİRİ

Bölgeyi çok iyi bilen Çandar’ın verdiği bilgiye göre, David Hirst herhangi bir gazeteci değil.

-  1936 doğumlu. Oxford ve Beyrut Amerikan Üniversitesi mezunu.

-  Tüm ömrünü Beyrut’ta yaşayarak geçirmiş.

-  Yıllarca Guardian gazetesinde yazmış.

-  Le Monde’un efsane yazarı Eric Rouleau ile birlikte en iyi iki Ortadoğu uzmanından biri sayılıyor.

-  “The Gun and the olive branch” (Silah ve zeytin dalı) adlı kitabı, Filistin konusundaki en yetkin kitapların başında geliyor. İşte yukarıda yazdığım iddianın sahibi bu insan.

Yazdığı da aynen şöyle: “Erdoğan’ın Barzani’ye, bir Irak askeri saldırısı durumunda, öngördüğü devleti koruma sözü verdiği söyleniyor.” Kaynak ciddi olduğu için Cengiz Çandar da ciddiye alıp köşesine koymuş.

BAŞBAKAN HANGİ YETKİYLE BÖYLE BİR SÖZ VERMİŞ OLABİLİR

Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Türkiye adına böyle bir sözün verilip verilmediğini bilme hakkına sahiptir.

O nedenle soruyorum:

-  Başbakan Erdoğan, Kuzey Irak yönetimine, Türkiye’yi savaşa sokabilecek böyle bir sözü vermiş midir?

-  Vermişse, bu sözü hangi yetkiye dayanarak vermiştir?

-  Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen tezkere, Irak devletine karşı savaş açma ve asker gönderme yetkisini veriyor mu?

BEN İHTİMAL VERMİYORUM AMA KAMUOYUNA AÇIKLANMALI

Ben kendi payıma, böyle bir sözün verilmiş olduğuna ihtimal vermiyorum.

Ama Başbakan’ın, çok kritik konularda bile şahsi kararlar aldığını da biliyoruz.

O nedenle kamuoyunun bu konuda aydınlatılması gerekir. Tabii açıklamayı Dışişleri’nden değil, bizzat Başbakan’dan bekliyoruz. Çünkü Dışişleri, Suriye karasularına düşürülen uçak olayından beri, inandırıcılığını kaybetti.

ÖNEMLİ NOT: Aynı yazıda Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren bir iddia daha var.

Buna göre Bağdat’taki Maliki yönetimi, Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmasını kabul edebilirmiş. Ancak Musul ve Kerkük’ü Kürtlere bırakma niyeti yokmuş. Bu da bir savaş ihtimalini kuvvetlendirir.

Haberin Devamı

Etrafa iyice baktım ama gözüm kimseyi ısıramadı

Haberin Devamı

MEDYA lügatimiz dünden itibaren yeni bir kavrama daha kavuştu.

“Devşirme...”

Kavramın mucidi Radikal yazarı Akif Beki...

Dünkü yazısında, eskiden İslami çevrelerde olup da sonradan laik mahalleye geçen kişiler için “devşirme” kavramını kullanıyor. Anlattığına göre, Genelkurmay Başkanlığı’ndan Ergenekon mahkemesine gönderilen hard disklerde, buna benzer bir tarif varmış.

Beki, Genelkurmay’ın yaptığı tariften çıkarak, kendisi de birini tarif ediyor.

“Dönek” kelimesinin mucidi rahmetli Uğur Mumcu’ydu.

Kavramı geliştirenler ise Cüneyt Arcayürek, Emin Çölaşan ve Hasan Pulur oldu. Biri çıkıp bizim eski mahalleden birini tarif etse, anında çıkarırdım da, öteki mahallenin dönmüş şahsiyetlerini o kadar iyi bilmiyorum.

Bir Ahmet Arsan vardı, onun için “hergele” kavramı kullanılmıştı.

Arsan artık yazı yazmadığı için nerede olduğunu da bilemiyorum.

Bilebildiğim kadarıyla Ahmet Arsan hâlâ eski mahallesinde oturuyordu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç İslami mahalleden başka mahalleye taşınanlar için “haylaz” kelimesini kullanmıştı. Fazla tutmadı. Bakalım Akif Beki’nin “devşirme” lafı tutacak mı?

* * *

Haberin Devamı

Peki tarif ettiği kim?

“Etrafa bir bakının, gözünüz mutlaka birini ısıracaktır” diyor.

Uzun uzun baktım ama gözüm kimseyi ısıramadı...

O rektörü bir de benim gözümden görün istedim

1977 yılında asistan olarak Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nde göreve başladığımda, benim gibi genç bir asistanla iki yıl aynı odayı paylaştım.

O genç asistanın adı Ahmet Acar’dı.

Yani bugün Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin rektörü olan bilim insanı.

Bugüne kadar ağzından tek kötü sözün çıktığına tanık olmadım.

Siyasi hiçbir angajmanı yoktur.

Çok serinkanlıdır, hiçbir zaman öfkesine yenik düşmez. Yüksek sesle konuştuğunu duyan olmamıştır. Adildir. Vicdanlıdır.

Türkiye’de fakültelerin solcu ve sağcı öğrencilerin savaş alanına döndüğü yıllarda o odayı paylaştık.

Ekonomik kriz yüzünden Türkiye petrol ithal edemiyordu. Kaloriferlerimiz yanmıyordu.

Odamızı bir gün sağcı öğrenciler, bir gün solcu öğrenciler basardı. İki taraf da bizi sevmiyordu.

Ahmet Acar, ODTÜ mezunudur. Pennsylvania Üniversitesi’nde okumuştur.

Eşi, Prof. Feride Acar, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komisyonu’na ikinci defa başkan seçildi.

1960’lı yıllarda kurulan Yeni Türkiye Partisi’nin kurucularından, beş dönem milletvekilliği yapan Raif Aybar’ın kızıdır.

İkisi de hiçbir siyasi angajmanı, fanatikliği olmayan çok iyi bilim insanlarıdır.

ODTÜ’deki o olaydan sonra bu değerlendirmeyi yaptıysa bilin ki doğruyu söylemiştir.

Haberin Devamı

Ajda Pekkan’dan İşçi Partisi için  yardım isteyen öğretim üyesi

ODTÜ olaylarından sonra yaptığı çıkışla dikkatleri çeken bir öğretim üyesi de Prof. Raşit Kaya.

O da Fransa’da aynı yıllarda doktora öğrenimi yaptığımız çok iyi bir arkadaşım.

Fransa Türkiyeli Öğrenciler Birliği’nin yönetim kurulunda birlikte yer aldık. Beş kişilik yönetim kurulunun iki üyesi Türkiye Komünist Partisi’ne, iki üyesi Türkiye İşçi Partisi’ne yakındı.

Raşit Kaya, TİP’e yakındı. Beşinci üye olan bense TİP ile CHP arasında bir yerdeydim.

Hayatımız, şiddet yanlısı öğrenci derneklerine mensup öğrencilerle mücadeleyle geçti. Bazı arkadaşlarımız Sorbonne’un amfilerinde Belçika’dan ve Fransa’nın taşra şehirlerinden gelen radikal öğrencilerinden dayak yedi.

Raşit Kaya, hayatı boyunca şiddet yanlısı örgütlere ve eylemlere karşı çıktı.

Bugün öğrencileri tarafından çok sevilen bir öğretim üyesi. Ekşi Sözlük’e bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Bir zamanlar Türkiye İşçi Partisi için Ajda Pekkan’dan para yardımı istediği anlatılır.

* * *

Haberin Devamı

Her ikisi de bütün hayatları boyunca iyi birer bilim insanı olmaya çabaladılar.

Her ikisi de demokrat insanlardır. Ahmet sessiz bir demokrattır.

Raşit’in bütün hayatı ise darbelere ve askeri yönetimlere karşı mücadeleyle geçti.

Son günlerde bazı çevrelerde onlara karşı yürütülen kampanyaya bakınca içim burkuluyor. O nedenle, bu insanları bir de benim gözümden tanıyın istedim.

Yazarın Tüm Yazıları