YÖK yasasındaki tek reform YÖK’ü kaldırmak olabilir

TÜRKİYE, benim gazetecilik ömrümde sayamadığım kadar çok kez ‘Üniversite reformu’ sathı mailine girdi; bugünlerde yeniden öyle bir girişim var.

Haberin Devamı

Reform girişiminin başını YÖK çekiyor. Yani, eğer bu reform yapılacaksa, YÖK isimli kurum üniversitelerimizin tepesinde durmaya devam edecek.
Oysa bence, YÖK’ü ortadan kaldırmayan, üniversiteleri kamu bütçesinden para alan ama yönetsel ve bilimsel özerkliğe sahip kurumlar haline getirmeyen, Türkiye’nin bütün üniversitelerini tek tip bir elbiseye sığdırmaktan vazgeçmeyen bir anlayış reform sayılmaz.
Yapılması gereken ilk şey, yürürlükteki mevzuatı kaldırıp yerine basit ve kısa bir çerçeve yasa yapmaktır. İkinci şey ise, YÖK ve Üniversitelerarası Kurul’un yerine geçmek üzere bir akreditasyon kurumu kurmaktır. Bu kurum, bilimsel ve eğitsel kıstaslarla üniversitelere akreditasyon vermeli, yani bir anlamda ‘denklik’ kurumu olmalıdır.
Üniversite kurmak, işletmek ve bundan kar elde etmek serbest olmalıdır. Ama kar amaçlı üniversiteler devlet bütçesinden para alamamalıdır. Zor olan şey üniversite kurmak değil, akreditasyon kurumundan bilimsel ve eğitsel akreditasyonu alabilmek olmalıdır.
Türkiye’de üniversiteler kendi kendine yönetmeli, kendi yöneticisini seçmeli, kendi bilimsel kurullarını oluşturmalı, kendi bütçesini kendisi yapmalı, kendi yurtlarını kendi işletmelidir.
Üniversiteler, kendi kadrolarını kendileri yetiştirmeli, kendileri seçmeli, kendileri işe alıp işten çıkarmalıdır. İsteyen üniversite ‘ömür boyu sözleşme’ de yapabilir ama akademik kadroların tamamı sözleşmeli olmalıdır.
Üniversiteler öğrenci seçme kıstaslarını, aradıkları taban puanları ve o yıl yaratacakları kontenjanları kendileri belirlemeli, eğer ÖSYM diye bir kurum yerinde duracaksa oraya bildirmelidir. Ama ‘yerleştirme’ işi üniversitelerin işidir, merkezden yapılamaz. İsteyen üniversite, öğrenci alımı için ek bazı kıstaslar da getirebilmeli, hatta kendi sınavını bile yapabilmelidir.
Bugünün devlet üniversitelerinin özerkliği için şehir yönetiminin, iş dünyasının ve akademyanın katılımının sağlanacağı mütevelli heyetleri oluşturulmalı, üniversite idari olarak bu heyete, bilimsel olarak ise kürsü başkanlıklarına bırakılmalıdır.

Haberin Devamı

Unutulan, göz ardı edilen mesleki eğitim

Haberin Devamı

YÖK’teki reform girişimine müdahil olmak, seslerini duyurmak isteyenlerin başında bir nevi üvey evlat muamelesi gören meslek yüksek okulları geliyor. İşte o okullar adına, Kapadokya’daki  İlke Eğitim ve Sağlık Vakfı’nın mütevelli heyeti başkanı yazar/düşünür Alev Alatlı’nın bir bilgi notunun son bölümünü paylaşmak istiyorum:
‘Meslek yüksekokullarının ülke ekonomisinin nitelikli işgücü tedarikçileri olarak bambaşka bir anlayışla değerlendirilmeleri gerekmektedir.
MYO’ların yükseköğretim camiası içindeki yerlerinin kavramsal bağlamda oturtulamamış, varlık nedenlerinin, görev ve işlevlerinin sarahata kavuşturulamamış, akademik  hiyerarşideki  konumlarının tartışmalı olduğunu değerlendiriyor, yasa tasarısında ihmal edilmiş olmalarının saydığımız nedenlerden  kaynaklanmış olabileceğini düşünüyoruz.
Bu kapsamda, Meslek yüksekokullarının ön lisans veren eğitim birimleri olarak tavsif ediliyor olmaları, yarım üniversite mezuniyeti gibi amorf bir kariyer algısına yol açmakta; bu algı, ikinci yarım’a geçişin kısıtlanması halinde, MYO’ların aleyhine perçinlenmektedir.
Belirli iş kollarında doğrudan uzmanlık geliştirmeyi hedefleyen, kariyer edindirme gayreti içinde olan eğitim kurumlarına ihtiyaç açıktır. Keza, bazı işkollarında öğrencinin mesleğini hakkıyla öğrenmesi için iki yıllık mesleki eğitim süresinin yeterli olmadığı da ortadadır. Kaldı ki ortaöğretimde kazandırılamayan temel becerilerin telafi edilmesi de söz konusu olduğundan mesleki eğitim süresi dört yılı gerektirebilmektedir. Bu meselenin ideal  çözümü “Uygulamalı Bilimler Fakültelerinin” açılmasındadır. Bu fakülteler üniversitelerin bünyesinde bulunan meslek yüksekokullarını konsolide edecek, mesleğin gerektirdiklerine göre iki yıllık ve/veya dört yıllık mesleki eğitim vermek üzere örgütlenecek ve kendi bünyesinde dikey geçişe imkan tanıyabilecektir. “Uygulamalı Bilimler Fakültesi” adı altında örgütlenecek eğitim birimlerinin iki yıllık programlarından mezun öğrenciler “meslek ön lisansı”, dört yıllık programlarından mezun öğrenciler ise “meslek lisansı” diploması alacaklardır. Böylece akademik lisans mesleki lisanstan ayrıştırılacak, akademik yüksek lisansa devam talepleri de, olası haksız müktesep hak iddiaları da önlenebilecektir. Bununla birlikte, öğrencilerin akademik lisans programlarına geçiş sistemine ilişkin düzenlemeler de ayrıca yapılmalıdır.
İdeal olmakla birlikte bu çözümün gerçekleştirilememesi durumunda, meslek yüksekokullarına iştigal ettikleri alanların gerektirdiği sürelerde eğitim verme hakkı tanınmalı; meslek yüksekokullarının iki yıllık program yanında, dört yıllık program da açmalarının önlerindeki engel ivedilikle kaldırılmalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları