Keşke iş Zara’yla bitse

İki hafta önce Greenpeace birçok bilindik giyim markasının ürünlerinin zararlı kimyasallar içerdiğini açıkladı.

Haberin Devamı

Benetton, Jack&Jones, Only, Vero Moda, Blazek, C&A, Diesel, Esprit, Gap, Armani, H&M, Zara, Levi’s,Victoria’s Secret, Mango,
Marks&Spencer, Meters-bonwe, Calvin Klein, Tommy Hilfiger... Bunların hepsi.
Ama hem hormonal bozukluklara hem de kansere neden olduğu söylenen kimyasalları içeren tek marka Zara’ydı.
Greenpeace ile sokaktaki adam Zara’ya savaş açtı.
Sosyal medyada kıyamet koptu.
E-mail trafiği bitmedi.
8 günde Zara dize geldi ve giysilerini zararlı kimyasallardan arındıracağının sözünü verdi.

* * *

Ama sorun burada bitmiyor.
Ve Türkiye de sorunun bir parçası.
Hani geçtiğimiz yaz televizyonda Ergene nehrinin pisliğini görüp telefona sarılan Başbakan da Orman ve Su İşleri Bakanı’na “Bu Ergene’nin hali ne Veysel bey?” diye sormuştu ya?
İşte o Ergene nehri ile havzadaki tarım alanlarını bu hale getiren, kendi haline bırakılan, kimyasal atıkları konusunda anlamlı bir düzenleme yapılmayan tekstil endüstrisi.

* * *

Haberin Devamı

Ergene havzasının yüzde 75’i tarım arazisi. Bu havzayı besleyen Ergene nehrinin sularının 4’te 3’ü ise atık sulardan oluşuyor. Nehre günde 173 bin metreküp zararlı atık dökülüyor; atığın yüzde 90’ı ise tekstil endüstrisi tarafından üretiliyor. Zira buradaki 541 endüstriyel tesisin 329’u tekstil endüstrisine ait.
Tekstil endüstrisinin kirlettiği nehrin sularıyla Ergene havzasında üretilen sebzeler, başta İstanbul olmak üzere dört bir yana dağıtılıyor.
Bu kimyasallar gıdamıza da bulaşıyor. Yani, giyeceklerimizdeki toksik kirlilik yiyeceklerimize de yansıyor.
Bu durum çevre sorunlarının nasıl bütüncül şekilde değerlendirilmesi gerektiğinin en somut örneği. Çevrenin, ekolojik dengenin tahribatı mevzu bahis olduğunda “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyeti” anlamsızlaşıyor. Çünkü bu sorunlar dönüp dolaşıp yine bir şekilde bizlere dokunuyor.

* * *

Burada en büyük iş moda markalarına düşüyor.
Bu markaların pek çoğu ürünlerini kendileri üretmiyor; gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde kötü sosyal ve çevresel koşullarda fason üretim yaptırıyorlar.
Bir kere bunların artık arka bahçelerini temizlemeleri gerekiyor. Ve şeffaf olmaları. Zira şeffaf olmadıklarında dünyanın dört bir yanında yarattıkları kirliliği ve sağlık risklerini gizlemiş oluyorlar. Böyle olunca, bizi zararlı kimyasallara boğanlar küçük atölyeler gibi algılanıyor. Markalar da ucuza fason ürettirdikleri malları ışıltılı mağazalarda temiz temiz satıyor.
Sebep oldukları kirliliğin ve sağlık risklerinin sorumluluğunu taşımıyorlar.

* * *

Haberin Devamı

Bu sürecin zararlı kimyasal atıklardan arındırılmasına markaların öncülük etmesi gerekiyor.
Elbette hükümetin de üzerine düşenler var.
Tekstil işletmelerinin zehirli kimyasalları çevreye boşaltmalarını yasaklayan düzenlemeler yapması şart.
Ergene’ye dönersek...
Hakikaten...
Ne olacak Ergene’nin bu hali Veysel bey?

Yazarın Tüm Yazıları