Ne biz Rusya'dan ne de Rusya bizden vazgeçebilir...

İstanbul'da günübirlik Putin fırtınası esti. Hepimiz, Suriye ve Patriot krizi beklerken, iki ülke ekonomik çıkarlarını ön plana aldılar ve belki de son yılların en verimli Türk-Rus liderler görüşmesi yapıldı.

Haberin Devamı

Rusya Devlet Başkanı Putin'in İstanbul’a önceki günkü ziyaretinin bilançosunu merak ediyorsanız, size tek cümleyle özetleyebilirim:
 
"...Ne Esad ne de Patriotlar. Varsa yoksa, iki ülke arasında yıllık 35 milyar dolarlık ticaret hacminin, 100 milyar dolara çıkarılması için çaba harcandı..."
 
Görüşmeler bu yönden de çok başarılı geçti.
 
Hemen başlarken söylemeliyim; Eğer Suriye ya da Patriotlar nedeniyle ciddi bir kriz söz konusu olsaydı, zaten Putin İstanbul'a gelmezdi.
 
Türk- Rus ilişkilerini biz genelde hafife alıyoruz. Oysa kurulan ekonomik ve siyasi bağlar öyle bir noktaya geldi ki iki başkent arasında farklı görüşler olsa, bazı konularda birbirlerini eleştirseler dahi, hiçbiri bu çıkar zincirini kırmayı göze alamaz.
 
Ne Rusya Türkiye'den ne de Türkiye Rusya'dan vazgeçebilir.
 
Hele Esad' ın geleceği konusu, bu dev ilişki yumağı içinde, bir hiçtir.
 
Ayrıca, Rusya'nın derdi Türkiye ile değil.
 
Moskova, asıl Washington'a sinirleniyor. Bölgedeki ülkelerin yönetimlerine müdahale etmesini, istediği lideri değiştirip, istediğini getirmeye kalkışmasını istemiyor. Büyük strateji oyununda, ABD'nin etkinliğini azaltmaya çalışıyor. Patriot füzelerine itirazı da aynı nedenle. Bu sistemin çok eski model olduğunu, herhangi bir şekilde tehdit unsuru taşımadığını biliyor, ancak NATO' nun bölgeye gelmesini istemediğinden dolayı tepki gösteriyor. Tabii, oyunun içinde biz de bulunduğumuzdan dolayı, arada eleştirilerden Türkiye de nasibini alıyor.
 
Bu defaki toplantıda, Esad'ın geleceği konusunda görüş birliğine varıldığı ileri sürülüyor.
 
Henüz değil.

Haberin Devamı

Esad sorunu, Türkiye-Rusya görüşmesinde değil, Rusya- ABD görüşmelerinde çözülür.
Biz kafamızı bu işlere yormayalım. Gelin ticarete takalım, daha karlı çıkarız.

ERDOĞAN, İSRAİL'İ PAYLAMAKTA HAKLIYMIŞ...

Bu köşeyi izleyenler çok iyi bilirler.
 
Ben, Türk-İsrail ilişkilerine çok önemserim ve bu iki ülkenin birbirlerine verebilecekleri çok şey olduğuna inanırım. Bugünkü ilişkilerin tekrar normale dönmesini de isteyenlerin arasındayım. Hatta, Başbakan'ın Davos'ta Şimon Peres'i (One Minute) fena halde haşlamasınına karşı çıkmıştım. Söylemini eleştirmiş, Mavi Marmara olayında, İsrail'in haydutluğunu kınamakla birlikte, o geminin gitmesinin de bir hata olduğunu belirtmiş bir insanım.
 
Artık doğrusunu söylemeliyim ki İsrail -daha doğrusu Netanyahu iktidarı- öylesine saldırganlaştı, öylesine umursamazlaştı, öylesine şımarıklaştı ki artık Erdoğan'ın tutumunu fazlasıyla hak ediyor. Bu şekilde devam ettikçe de Türkiye ile ilişkilerini düzeltmesine imkan yok.
 
İşte son örneği...
 
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, inanılmaz bir oy oranıyla Filistin'e azıcık da olsa, bir nefes aldırdı. Pratikte hiçbir şey değişmemiş olmasına rağmen, bu oylama dahi İsrail’i çıldırttı.
 
"Yaaa, demek ki sen benim karşı çıkmama rağmen, gidip BM'den statü değişikliği elde ettin, o zaman ben de sana gösteririm..." diyerek, Filistinlilerin nasırına basıp, Kudüs'ün en tartışmalı yerine, Filistinlilere ait topraklara, Yahudi yerleşimciler için 3 bin yeni ev yapılacağını açıkladı.
 
Ağır bir ceza...
 
Yetmedi, Filistin Yönetimi adına topladıkları 100 milyon dolarlık vergiyi de yönetime vermeme kararı aldı. Filistinlilerin elektrik borçlarına mahsuben elinde tutacağını açıkladı. Filistinlileri adeta açlığa mahkum etti.
 
O kadar ileri gitti ki Avrupa dahi sonunda ayaklandı. Kimi ülkeler büyükelçilerini geri çekmeye hazırlanıyorlar. Dünyanın tepkisi giderek artıyor.
 
Netenyahu oralı değil. Onun için önemli olan Ocak ayındaki seçimler. Bir gün ABD'nin de eski desteğini bulamayacağını tartışmıyor dahi. Aksine sırtını Washington'a dayamış, yürüyor. Araplar deseniz, pek ilgilenmiyorlar. Para vermekte dahi hasis davranıyorlar. Erdoğan kadar dahi kendilerini ön plana çıkartmıyorlar.
Netanyahu iktidarda kaldıkça, İsrail benim defterimden de silindi.

KİTAP KÖŞESİ

Haberin Devamı

FÜSUN HOCA’DAN DERS...

Füsun Türkmen, şimdiye kadar gördüğüm en iyi kitaplardan birine imzasını attı. TİMAŞ yayınlarından çıkan Türkiye-ABD İlişkileri kitabı, sadece her üniversite öğrencisinin değil, medyanın, siyasetçilerin ve her düşünürün “Köşe kitabı” olmalı.

Kitapta Türk - Amerikan ilişkilerinin Osmanlı’dan bugüne, nasıl ve neden iniş çıkışlar yaşadığı anlatıldığı gibi, bu değişimlerin kaynakları, ülkelerin kuşku ve kaygıları, öylesine düzenli ve öylesine güzel bir Türkçe ile işlenmiş ki hayran kaldım. Bu tip kitap yazmayı düşünenlere de özellikle “Ders almaları için” tavsiye ederim. (timaş@timas.com.tr)

 

Yazarın Tüm Yazıları