Özel sektörün yeni öcüsü: Rekabet Kurumu

REKABET Kurumu, bir süredir özel sektöre kök söktürür oldu.

Haberin Devamı

Gün geçmiyor, bir veya birkaç şirkete ciddi miktarda ceza verilmiş olmasın. Şimdi de falaka sırasında bankalar var. 1994 yılında yürürlüğe giren Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun amacı “mal ve hizmet piyasalarında rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek” olarak tanımlanıyor. Bunun için iş dünyası denetleniyor ve kurallara aykırı davranan firmalara, cirosuyla orantılı ciddi para cezaları veriliyor. Rekabet hukuku, rekabetin, rekabet ortamını yok etmemesi, teknolojik gelişmelerin piyasada yer bulması ve genel olarak halk yararının söz konusu olduğu durumlarda, rekabet yasaklarını belli bir süre askıya alabiliyor. Buna da muafiyet deniyor.

Haberin Devamı

AKREP ETMEZ AKREBE RAKİBİN RAKİBE ETTİĞİNİ

İş adamlarının rakiplerini yenme güdüsü o kadar güçlüdür ki; çoğu kez “düşmanca rekabeti ortadan kaldırmak” için yapılan anlaşmalar (şikeler) havada kalır. Bunu, elli yıldır iş âlemi içinde bulunan bir kişi olarak söylüyorum. Kurumun titizlikle üzerinde durduğu, “pazar bölüşümü” veya “anlaşmalı fiyatlandırma” gibi eski moda rekabet ihlalleri içeren gizli anlaşmalar, iş hayatının doğasına ve iş adamının kimyasına aykırıdır. Herhangi bir sektörde yeteri kadar sayıda firma varsa, bu kabil rekabet ihlalleri kısa sürede kendiliğinden ortadan kalkar. Markalı malı olan üretici firmanın, bayilerine “asgari satış fiyatı” uygulama zorunluluğu getirmesi, ise hiçbir şekilde rekabeti zedelemez. Tam aksine hem üreticiler arası rekabeti canlı tutar hem de “bayiler arası rekabeti” korur. Üstelik yaygın dağıtımda etkinliği arttırır.

BÜYÜK PERAKENDECİLER VE REKABET İHLALİ

Bana göre, günümüzün en yakıcı rekabet ihlalleri büyük perakendecilerle, üretici firmalar arasında yaşanmaktadır. Büyük perakendeciler, tabiri caizse üreticileri “müşteriye ulaşım hâkimiyetleriyle” ezmektedir. Burada kullanılan “kanırtma küsküsü” büyük perakendecilerin “kendi markaları” ile fason üretim yaptırmalarıdır. Eğer büyük perakendeciler aynı zamanda üretici de olmak istiyorlarsa, mallarını tüm dağıtım kanalına eşit şartlarla vermelidir. Ayrıca, diğer zincir perakendeci rakiplerinin fason yaptırdığı malları da eşit şartlarla kendi mağazalarında satmalıdır. Aksi takdirde; a) Pazara yeni üreticilerin girişini kolaylaştırmak, b) Mevcut üreticiler arası rekabeti güçlendirmek, c) Perakende sektöründe rekabeti korumak için, büyük perakendecilerin, kendi markalarıyla mal yaptırıp, sadece kendi zincir mağazalarında satması “rekabet ihlali” sayılmalıdır.
Son Söz: Aynı davada, aynı kişi, hem savcı
hem de yargıç olamaz.

Yazarın Tüm Yazıları