Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Karışık Kuruşuk Şeyler üzerine...

Nereden başlamalıyım bilmiyorum. Hayatımda yazdığım üç-beş tane zor yazı var. Yutkunarak, her harfi beş kere düşünerek yazdığım üç-beş yazı... Bu da onlardan biri.

Haberin Devamı

Utanıyorum, sıkılıyorum, korkuyorum, seviniyorum, kaşınıyorum, gülümsüyorum, titriyorum, heyecanlanıyorum, uyuyamıyorum.
Ya çok iyiyim, ya hiç değilim. Yine ters köşelerdeyim.
Yine duygularım bi o tavanda, bi bu tabanda. Ortalarda gezinemediğim, dengemi bulmakta güçlük çektiğim bi haldeyim.
İliklerime kadar tenim, saçlarımın da dipleri cayır cayır yanıyor. Yanaklarım kızarıyor. Ağzım kuruyor.
Bir kafamı kuma gömmek istiyorum, bir çırılçıplak sokaklara atıp kendimi “Bakın söz vermiştim kendime ve yaptım en sonunda!” diye koşturmak istiyorum.
İki çocuğumu da normal doğurdum, sancı nedir biliyorum ama böyle bir sancı hiç çekmedim anasını satayım, onu da biliyorum.
ExxonMobil’den ayrılırken istifa mektubuma “Hayallerim var; koşmak, yazmak, çok sevdiğim hayal ve yaratıcılık dünyasında uçmak istiyorum” yazmıştım.
Öyle korktum ki, kendime verdiğim sözleri tutmayıp yine kaypaklık yapacağım ve süper bahaneler bulup kaytaracağım diye.
Hayatımda bir sürü kere kendimle ilgili bir şeyleri yapmayı isteyip yapmadım. Yarım bıraktım.
Kaçtım.
Korktum.
Bahaneler uydurdum. Bahanelerimin gerçekliğine en önce kendim kandım, sonra başkalarını da inandırıp kandırdım.
Ama bu sefer bahane uydurmadım. “Kaçma Yonca! Yüzleş korkunla, atla suya!” dedim ve yaptım abi!
Öyle çok şeye dair önyargı ve endişe besliyoruz ki!
Ben besliyorum yani. Hatta daha önce denemediğim bir şeye karşı kocaman ve anlamsız endişeler uyduruyorum.
Ayol bi yola çık yap da, bi durum olursa endişelen, kork hele, di mi?
En kötüsü nedir ki? Olmamış olur. “Al kızım SIFIR! Sınıfta kaldın!” derler, ben de bir kere daha okurum aynı sınıfta. Aynı hataları tekrar yapmamak için çabalarım bu defa. Öğrendiklerimle yeniden denerim, bi daha bi daha.
Pes etmem... Seviyorum yazmayı... O kadar. Tek diyebileceğim gerçek bu. Bıktım korkmaktan. Bıktım denememekten.
Yazdım kitabımı. Yazdım anlıyor musunuz, yani denedim işte kendimce.
Siz bu satırları okurken, şıpadanak kendimi suya attığım, tüm korkularımı yenmek için yola çıktığım, kendimi sizlerin anlayışına emanet ettiğim, sığındığım; GOA Yayınları’ndan çıkan ilk kitabım “Karışık Kuruşuk Şeyler” raflarda olsa gerek. Tam ben gibi karışık kuruşuk bir kapağım oldu; İdil Gürkan Köseoğlu sağ olsun! Görünce kesin “Aaaa aynı Yonca!” dersiniz. Allah’ım sen bana yardım et. Kimsenin yüzünü kara çıkarmayayım.
İnsanın üzerine ölü toprağı serpmeyen, kolaycacık okunan, hafifçecik hissettiren, huzur ve umut veren, mutluluğa dair umutları hatırlatan bi şeyler yazmaya çalıştım.
Ben bu kadarcığım... Tam kitabım kadar. Bir el kadar...
Heyecandan ölmek istemiyorum.
Daha çok uzun yıllar deneyerek, koşarak, düşerek, kalkarak, yazarak...
Yaralarımla, hatalarımla sırf denemeyi ve düşmeyi göze aldığım için gurur duyarak, yaşamak istiyorum. Kendime verdiğim sözleri tutmak, çocuklarıma her şart altında -hata bile olsa- yapmayı sevdikleri şeyi denemeye değer olduğunu kuru kuru öğüt etmek yerine, canlı kanlı örneği olmak istiyorum.
Her türlü eleştirinizi, kalbimi açtım, bekliyorum.
Yonca “acemi cesur”

Haberin Devamı

“Zeytin ağacıyla kendime yeni kökler saldım Ege’de.
Denize doğru kökler saldım, kalın kalın.
Sımsıkı.
Dallarımdan sürekli meyve verdiğimi, birilerine hayat verdiğimi düşünür oldum.
Hayatımı her zor koşulda;
denizin dalgasına, fırtınanın rüzgarına karşı yüzlerce yıl devam ettirebildiğime inandım.
Ben artık bir zeytinim.
Yemyeşil dallarımda zeytinler dolu.
Güçlü.
Dimdik duruyorum dalgaların karşısında. Ne rüzgârlar esiyor, ne tuzlu deniz suları vuruyor ruhuma, bana mısın demiyorum hayata.
Ölümden korkmuyorum.
Yaşıyorum bir zeytin gibi.
Kendi dalımda.
Şanslı ve özgür.
Benim adım Yonca,
4 Yapraklı Yonca...”

Yazarın Tüm Yazıları