Gül’den basın özgürlüğü uyarısı

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün TBMM’nin yeni yasama yılının açılışı vesilesiyle yaptığı konuşmalar her seferinde Türk kamuoyunda büyük ilgi uyandırıyor.

Haberin Devamı

Son konuşma da farklı olmadı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile özellikle tutuklu vekiller konusunda patlak veren görüş ayrılığı nedeniyle, bu yılki konuşma galiba öncekilerden daha fazla dikkat çekti.

YARGI SORUNLARINA GİRMEDİ

Önceki metinlerle kıyaslandığında, Cumhurbaşkanı’nın geçen pazartesi günü bilinen görüş ve hassasiyetlerinin (AB ve siyasi üslup gibi) pek çoğunu tekrarladığı, bazılarına bu kez yer vermediği, belli başlıkları ise daha kuvvetli bir şekilde vurguladığı söylenebilir.
Cumhurbaşkanı’nın 2010 ve 2011 konuşmalarında yargı alanındaki sorunlar çok geniş bir yer tutmuştu. Bu konuşmalarda, yargının işleyişinden, özel yetkili mahkemelere hâkim olan –uzun tutukluluk gibi- uygulamalardan, genelde adalet yönetimi alanında yaşanan sorunlardan ciddi bir şekilde kaygı duyan, bu konudaki eleştirilerini sakınmayan bir Cumhurbaşkanı portresi çizmişti Abdullah Gül.
Çankaya Köşkü, bu yıl yargı dosyasına girmemeyi tercih etmiş. Gül’ün Balyoz kararının hemen ertesinde yapacağı eleştirel bir çıkışın kendisini bu davayla ilgili tartışmaların içine çekmesini arzulamadığı düşünülebilir. Bir başka ihtimal, “Görüşlerim nasıl olsa biliniyor” düşüncesiyle bu kez pozisyonunu tekrarlamaya gerek görmemiş olmasıdır.

Haberin Devamı

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSUNDA KAYGILI

Konuşmanın en çarpıcı vurgularından birinin ifade özgürlüğü teması üzerinde odaklandığını belirtmemiz gerekiyor. Ne kadar diplomatik bir örgü içinde ifade edilmiş olsa da Gül’ün tespit ve eleştirileri hiçbir tereddüde yer bırakmayacak bir açıklık taşıyor.
Cumhurbaşkanı, önce “Türkiye’de herkesin görüşlerini rahatlıkla ifade edebileceği bir özgürlük ortamı”nın bulunduğunu belirtiyor, ardından “bu yoldaki eksiklikler veya yanlış uygulamalar ve demokrasiyi zedeleyen görüntüler”e atıf yapıyor, “bunların hepsinin gecikilmeden kaldırılmasını” talep ediyor. Görüleceği gibi, olumlu girizgâh, bir sonraki cümlede olumsuza dönüyor.
Keza “İç ve dış kamuoyunda bu yoldaki kazanımlarımızın haksız bir şekilde gölgelenmesine müsaade etmemeliyiz” derken de, tersinden okunduğunda Gül’ün vermek istediği asıl mesajın, kazanımların üzerine düşen “gölge” olduğunu söylemeye gerek yok herhalde.
“Bir ülkede yazarların, düşünürlerin ve fikir adamlarının görüşlerini korkusuzca paylaşabilmeleri, o ülkeye itibar kazandırır. Gazeteciler, haberciler ve bir bütün olarak medya mensuplarının halkı haberdar etme görevlerini yerine getirirken hiçbir engelleme ile karşılaşmamaları da temel esastır” şeklindeki sözlerinin içinden karşımıza çıkan mesajlar da “korku” ve “engelleme” faktörleri olmalıdır.
Yine konuşmanın bu bölümünde “fikirlerini açıkladıkları için hapse düşen insanlara” yapılan atıf, açıkça tutuklu gazetecilerin durumuyla ilişkilidir. Bu atıftan yola çıkarak, Gül’ün tutuklu gazetecilerin önemli bir bölümünü “fikir suçlusu” kategorisinde gördüğü inkâr edilemez, hükümetin “onların hepsi terörist” şeklindeki çizgisi karşısında.

Haberin Devamı

‘DURUM CİDDİ’ MESAJI

Dünyanın herhangi bir demokrasisinde bir cumhurbaşkanının, parlamentoyu açış konuşmasında ifade ve basın özgürlüğü alanındaki bu tür sorunlara işaret etme ihtiyacını duymuş olması, neresinden bakarsanız bakın o ülkede bu alanda ciddi bir durumun varlığını gösterir.
Türkiye’de gazetecilerin, aydınların, meslek kuruluşlarının, yabancı basının ve uluslararası kuruluşların basın özgürlüğü alanında yaptıkları eleştirel saptamalara yeni dönemde Cumhurbaşkanı’nın da büyük ölçüde katıldığını söyleyebiliriz.
Gül, belli ki, basın alanındaki sıkıntıların Türk demokrasisiyle ilgili Batı dünyasındaki algıyı giderek olumsuza çevirmekte olduğunun farkında ve bundan ciddi bir rahatsızlık duyuyor.
Cumhurbaşkanı’nın bu çıkışının, AB’nin önümüzdeki hafta açıklayacağı 2012 İlerleme Raporu’nda basın özgürlüğü alanında getirilecek sert eleştirilerin hemen öncesine rastlaması anlamlıdır. Batı’dan gelen eleştirilere inandırıcılık katacaktır bu değerlendirmeler.
Bütün sorun, Gül’ün TBMM kürsüsünden iyi niyetle ifade ettiği beklentilerin, bu olumsuzlukları herhangi bir şekilde düzeltebileceği konusunda fazla bir iyimserliğin bulunmamasıdır.

Yazarın Tüm Yazıları