Şirketlerin kasası dolacak diye sağlığımızdan mı olacağız?

Türk halkının yüzde 88,3’ü “İçinde GDO olan ürünü almam!” diyor. Bizim gıda ve içecek şirketlerimiz ise “Ama GDO’yu sokmazsak hammadde maliyetimiz artıyor” diye ağlıyor.

Haberin Devamı

Türkiye’de hemen hiçbir konuda sağlayamadığımız mutabakata söz konusu GDO olduğunda sahibiz.
Niye derseniz...
Çünkü bu konuda bilinçlendirildik.
2004’ten beri faaliyette olan GDO’ya Hayır Platformu öylesine bir farkındalık yarattı ki, ancak yüzde 19’u lise mezunu halkımızın yüzde 82,3’ü GDO’nun ne olduğunu biliyor.
Bunu ben demiyorum, Greenpeace’in Gezici Araştırma şirketine yaptırdığı anket diyor.
Araştırmaya göre halkın yüzde 79,1’i GDO’yu “kötü bir şey” olarak görüyor, yüzde 81,5’i GDO nedenli endişeleniyor.
Ve siyaseten durdukları yer fark etmiyor, hangi partinin sempatizanı olursa olsun Türk halkı GDO’ya karşı ortak paydada buluşuyor.
“Çok endişeleniyorum” diyen CHP’lilerin oranı biraz daha fazla: Yüzde 43,6. Ama aynı görüşü paylaşan AKP’lilerin (yüzde 35,1) ve MHP’lilerin (yüzde 39,5) oranı da çok düşük değil. BDP’liler biraz daha ilgisiz. Onların yüzde 29,7’si endişeli.
Siyasi parti gözetmeyen endişe, cinsiyetlere göre değişiyor ama. Endişelenme oranı erkeklerde kadınlara göre daha düşük. Oysa GDO bir kadın meselesi değil, herkesi ilgilendiriyor, bir sağlık meselesi.
İşin içinde çocuk da var. Çocuk marketten çikolata alırken GDO’lu mu değil mi diye etikete bakmaz. Dolayısıyla çocuğun sağlığından sadece anneleri değil, babaları da mesul. Erkekler hem kendileri hem de çocukları adına GDO konusunda daha sorumlu hissetmeliler.
Araştırmanın bir bölümünün özellikle altını çizmekte fayda var.
Görünen o ki, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na güven tam değil.
Halkın yüzde 72.8’i bakanlığın ürünlerin GDO’lu olup olmadığı konusunda etkin ve yeterli denetim yapmadığını düşünüyor.
Tarım Bakanı Mehdi Eker bundan birkaç ay önce GDO’lu yemle beslenmiş hayvanlardan elde edilen et, süt, peynir, yumurta gibi ürünlerin buna uygun şekilde etiketlendirileceğinin sözünü vermişti. Ama henüz bir gelişme yok.
Araştırmaya göre halkın yüzde 84,9’u GDO’lu yemle beslenen hayvansal gıdaların etiketlenmesini istiyor. 
Ve yüzde 60,3 etiketlenme yapılırsa bakanlığın gıda güvenliğine dair samimiyetinin artacağı kanısında.
Etiketleme, halkın güvenini kazanmak için bakanlığın elindeki bir koz, bunu neden kullanmıyor?
Tabii ki araştırmanın en çarpıcı sonucu şu:
Halkın yüzde 88,3’ü “İçinde GDO olan bir ürünü almam” diyor.
Gelin görün ki, halka rağmen GDO gıdamıza girmek üzere.
Bir süredir Biyogüvenlik Kurulu’nun masasında 29 adet gıda amaçlı GDO başvurusu bekliyor. Başvurular değerlendirme sürecinde.
Başvuruları yapan ise Türkiye’nin en büyük gıda firmalarını bünyesinde barındıran Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF).
Bu araştırma yayınlandıktan sonra TGDF Başkanı Şemsi Kopuz “GDO’yu ülkeye sokamadığımız için hammadde maliyetlerimiz yüzde 50’ye kadar artıyor” dedi.
Koyun can derdinde, kasap et peşinde.
Varsa yoksa para, daha çok para.
Üzgünüm, dünyada şirketlerin halka rağmen kasasını doldurma, sadece para motivasyonuyla yürüme dönemi kapanıyor.
Bilinçleniyor ve GDO’ya hayır diyoruz.
Bize rağmen sokun bakalım GDO’yu ülkeye, yüzde 88,3’ümüz almayacak. Geriye kalan yüzde 11,7’ye satınca görelim kasanız ne kadar doluyor...

Yazarın Tüm Yazıları