“From Mohammed to Marx”

ÇEKİCİ bir başlık. O cazibeye kapılıp bu başlıkla yazılmış kitaplar var. “Hazreti Muhammed’den Marx’a”, İslamla sosyalizm arasında ilişki kurmaya çalışan bu kitaplar Türkçeye çevrildi mi, bilmiyorum. Bunlardan birini beş-altı yıl önce okuduğumda, zoraki bağ kurulmak isteniyor, diye kitaba not düşüyorum.

Haberin Devamı

Sosyalizmin yükselişinde romantik dönem 60’lı yıllara rastlıyor. Romantizm aynı dönemde İslam Dünyasını da kapsıyor. Yine 60’lı yıllarda, özellikle Fransa kaynaklı İslam ve sosyalizm arasında bağ kurmaya çalışan kitaplar hayli yaygın. Fransa kaynaklı, çünkü Fransa’nın Afrika’da sömürgeleri var. İslama inanan Afrika’lı milyonlarca yoksul insana hoş görünmek amacıyla, Fransa’nın manevralarından biri.
Çok başka bir örnek Mısır’ın Nasır’ı, onun da ünlü tezi Arap Sosyalizmi. Milliyetçilikle karışık, içinde dini ögeler de barındıran, yine kitleleri hoş tutmak adına, icad edilen sosyalizm türü.

“DİN AFYONDUR”

Bizde son moda, “Devrimci Müslümanlar” ya da “Antimepreyalist Müslüman Gençler”. Bütün gazeteler 1 Mayıs nedeniyle onlardan söz ediyor. Onların 1 Mayıs kutlamalarında sloganlarına yer veriyor.
İslamiyet ile sosyalizm arasında bağ arayanlar, Kur’an’dan örnek veriyor: “Malına güvenme, mal biriktirme” gibi. Ardından pankartlara yansıyan ayetler, “mülk Allah’ındır”.
Bunun sosyalizm bağlantısı Fransız sosyalist Proudhon’un unutulmaz sözü: “Mülkiyet hırsızlıktır”. Her ikisi de, mülkiyetin ortadan kalktığı bir toplumu işaret ediyor, yorumlarına yol açıyor.
Ya da köleleri azat etme-sömürüye son verme arasında ortaklık arama çabaları, yine İslam-sosyalizm bağlantısına çıkıyor.
Bu çabalar nafile, İslam ruh ve vicdana sesleniyor, ahireti düşünüyor. Oysa, materyalist dialektik ruhun varlığını kabul etmiyor. Çok daha önemli, sınıfsız toplumu amaçlıyor, onun yolu proletarya diktatörlüğü.
Felsefi ve ekonomik açıdan çok önemli iki fark daha var. Sosyalizm “dini kitlelerin afyonu” olarak tanımlıyor, dine inanmıyor. Ayrıca, devletçi ekonomiyi kabul ediyor. İslamiyet “kapitalizmde dinsel ahlak yaratarak, serbest pazar ekonomisini” ön plana getiriyor.

YENİ SINIF VE TABAN

Kaldı ki, bunların hiç biri yeni değil. Günümüzde Antiemperyalist Müslüman Gençler’in sloganları 1970’lerde MSP’nin antiemperyalist, antikapitalist tutumundan farklı değil.
Günümüzde AKP’nin kendi içinde şikayetler var. AKP on yıllık iktidarı süresince yeni bir sermaye sınıfı yaratıyor, toplam üretimden pay alanlar ve alamayanlar var. “Para, mal, varlık” pankartları bu çatışmayı vurguluyor. Aynı ideolojiye sahip oldukları halde, pay alamayanlar öfkeli. Onlar AKP’nin tabanı. AKP yönetimine benzer eleştiri bir kaç yıl önce AKP’nin bir Kızılcahamam toplantısında, sebepsiz zenginleşenler başlığı altında yöneltiliyor.
AKP’nin yeni sermaye sınıfı ile kendi tabanı arasındaki çatışmanın süslü motifi İslamiyet ile sosyalizm arasında salıncak kurmaktan geçiyor.
Felsefi ve bilimsel temeli olmayan bir çaba. AKP’nin dikkatini çekmek isteyen bir renk.

Haberin Devamı

On gün önce süt soruları

Haberin Devamı

AÇIKLAMA 17 Ocak 2012 tarihli. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı üç buçuk ay önce açıklıyor:
“Bakanlığımızca yürütülen denetimlerde, sütlerde antibiyotik kalıntısına ve aflatoksin M1’e rastlanmakta olup, bunlarla ilgili yasal işlemler yapılmaktadır”.
Bakanlık süt denetimlerinde zehirli maddelere rastlandığını söylüyor. Daha sonraki günlerde o yasal işlemlerle ilgili bir bilgi verilmiyor.
Okullarda her gün ücretsiz süt dağıtılacağı açıklanıyor, dün süt dağıtımına başlanıyor. Yazık ki, bazı illerde öğrenciler zehirleniyor.
Sanki dünkü zehirlenmeyi görmüş gibi, 23 Nisan günü CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in yanıtlaması istemiyle soru önergesi veriyor:
“Tüm çocuklarımızın sağlığını ilglendiren projenin hayata geçirilmesinden önce, mevzuata aykırı faaliyet gösteren işletmelerin açıklanması ve üreticilerin denetiminin tamamlanması neden beklenmemiştir?”
Tanrıkulu bir başka soru daha soruyor:
“Okullara her gün ücretsiz süt dağıtılmasını içeren projede süt alımı hangi ölçütlerde gerçekleştirilecektir?”
Ve de firmalarla ilgili:
“Sizin açıklamış olduğunuz gibi, mevzuata aykırı faaliyet gösteren işletmeler hakkında ne tür yasal işlem yapılmıştır?”
Her ne kadar, Milli Eğitim Bakanı Öner Dinçer, eldeki ilk bulguların zehirlenme olmadığını söylüyorsa da, birbirinden uzak illerde, tam da süt dağıtımının ilk gününde öğrencilerde görülen rahatsızlığın ortak bir nedeni olsa gerek.
Ayrıca açıklanmalı, süt hangi firmalardan, kaça satın alınıyor, hangi tarihli sütler?

Yazarın Tüm Yazıları