Cop, biber gazı, basınçlı su

ÖNCE otobüsler durduruluyor, polis “evrak eksik” gerekçesiyle otobüsleri otoparka çekiyor. İçindekiler iniyor, yürümeye başlıyor, polis bu kez yürüyenleri cop ve kalkanla durduruyor.

Haberin Devamı

KESK, DİSK, TMMOB üyeleri 4+4+4’e karşı protesto eylemi düzenliyor. Eylem bazı kentlerde ve başkentte. Polisin müdahalesinde basınçlı su, biber gazı, cop eksik değil.
Oysa, demokratik ülkelerde geleceğini düşünen yurttaşların, sivil toplum örgütlerinin demokratik protesto hakkı var.
Geleceğini düşünmek orada dursun, protesto hakkı ve seyahat özgürlüğü ihlal ediliyor. İzmir’li avukat Noyan Özkan İzmir Valisi Cahit Kıraç’a başvuruyor, hukuki dayanaklarla polisin tavrını ve eyleme katılan insanlara konulan yasakları eleştiriyor:
“Demokratik gösterilerde sistematik hale gelen polis şiddeti nedeniyle, ülkemiz hukuk devletinden uzaklaşmıştır. Demokratik hukuk devletinde siyasi iktidar, düşüncelerini barışçı eylemle dile getiren ve anayasal direniş hakkını kullanan yurttaşlarına böylesine acımasız olamaz”.
Avukat Özkan ilgili evrensel hukuk ilkelerini hatırlatıyor.
DÜNYA KURALLARI
1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 19. madde:
“Herkesin fikir ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır, bu hak ülke sınırları söz konusu olmaksızın bilgi ve görüşleri her yoldan aramak ve yaymak özgürlüğünü kapsar”.
1966 Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, 19. madde:
“Herkesin, söz söyleme özgürlüğü vardır, bu hak sözlü, yazılı ya da herhangi bir yoldan her türlü haber ve düşünceyi alma ve verme özgürlüğünü içerir”.
1950 İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme, 10. madde:
“Herkes görüşlerini açıklama özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kamu otoritelerinin müdahalesi olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir”.
1990 Yeni Bir Avrupa için Paris Şartı’nda:
“Demokrasi, ifade özgürlüğünün, toplumun her kesimine karşı hoşgörünün güvencesidir”.
Copların, biber gazının, basınçlı suların hoşgörü neresinde?
BİZİM KURALLARIMIZ
Türkiye’nin de imzası bulunduğu uluslararası ilkelere ek olarak, bizim Anayasa benzer kurallar içeriyor. Düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğü gibi.
Başbakan ve İçişleri Bakanı dahil hiç bir kamu görevlisinin yurttaşların demokratik protesto özgürlüğünü askıya alma ve idari işlem yapmaya yetkisi yok.
Ama, bunlar kağıt üstünde. Ben de, saf saf bunları hatırlatan avukat Noyan Özkan’ın İzmir Valisine verdiği dilekçeden alıntı yapıyorum.
Nerede, hangi nedenle gösteri varsa, gelsin cop, basınçlı su, biber gazı. İleri Demokrasi kayda geçiyor.

Haberin Devamı

Tutuklu insanların feryadı

Haberin Devamı

MEKTUP yağıyor hapishanelerden. 1973’den beri gazetecilik yapıyorum, hapishanelerden ilk kez bu  yoğunlukta mektup alıyorum.
Mektuplar iki türlü. Bir bölümü hüküm giymiş tutuklulardan. Siyasi ya da değil, genellikle hapishane koşullarından şikayet ediyorlar. Türkiye’nin çeşitli hapishanelerinden. Kitap yasaklarından tutun da, görüşmede yaşanan sıkıntılara uzanan şikayetler.
İkincisi, kamu oyuna mal olmuş davalarda tutuklu bulunan insanların hukuk feryatlarına ilişkin. Örneğin, Ergenekon, Balyoz gibi davalarda tutuklu olanlar, örneğin şike davasından tutuklu Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’dan.
Darbe ve şike davalarından yükselen feryatlar “iddianamelerin yetersizliği ve uzun tutukluluk süreleri” ile ilgili. Örneğin, Balyoz davasında dün medyaya yansıdığı gibi, iddianamede kanıt  gösterilen bazı CD’lerin gerçek dışı olduğuna dönük bilirkişi raporlarına yer veriliyor. Bu biçimde düzenlenmiş “seksen ayrı dijital dosyanın varlığından” söz ediliyor. Bu durumda iddianamenin geçersizliği vurgulanıyor. İddianame geçersiz ise, “biz neden tutukluyuz” sorusu öne çıkıyor.
Aynı mektuplardaki feryatların devamı uzun tutukluluk süreleri ile ilgili. Aylardır tutuklu, iddianamede yer alan kanıtlar gerçek dışı ise, siz olsanız ne hissedersiniz?
Benzer biçimde Aziz Yıldırım da “iddianameden, savunma hakkının kısıtlanmasından, evrensel hukuk kuralları ile masuniyet karinesinin çiğnendiğinden, uzun tutukluluk süresinden” yakınıyor.
Darbe teşebbüsü var, yok, şike var, yok, o ayrı. Oluşan toplumsal vicdan bu insanların aylardır hangi gerekçelere dayanarak tutuklu kaldıklarını sorgulamaya başlıyor.
Ülkeyi yönetenlerin ikide bir çıkıp, “hukukun daha iyi işlemesi lazım, uzun tutukluluk olmaz” diye nutuk atmaları hapisteki insanların dertlerine çare olmuyor.

Yazarın Tüm Yazıları