Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Siyasetin sanata uzaklığı

GÜNCEL siyasi gerginliklerin dışına çıkacağım bugün.

Cuma günü Türkiye’nin sayılı resim koleksiyoncularından Ankaralı işadamı Erhan Peker’in adını verdiği sergi salonunun açılışı gerçekleşti.
Arkadaş teşviki ile resme ilgi göstermeye başlayan Peker, bugün, “Keşke her işadamımız sanatla bu kadar iç içe olsa” dedirtecek noktaya gelmiş.
Sanatevinin kapısını 1925 öncesi doğumlu ressamların eserleriyle açan Peker, o sanatçılardan Adnan Turani ve Lütfü Günay’a da ev sahipliği yaptı.
Açılışa, Turan Erol’dan Yalçın Gökçebağ’a, Hasan Pekmezci’den Hayati Misman’a, Ekrem Kahraman’dan Nevzat Akoral’a, Sabri Akça’dan Hakan Esmer’e, Faruk Cimok’tan Habip Aydoğdu’ya kadar çok geniş katılım oldu. 
Bu ustaları, sanatçıların böyle işadamlarına susuzluğunun örneği olarak sıraladığım için açılışa gelen diğer ustalarımızdan özür diliyorum.
BAŞKANLARIN İLGİSİZLİĞİ
Açılışta siyaset dünyasını Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan temsil etti.
Peker’in arkadaşlarından olan Çağlayan’ın, açılışa ilgisinin kaynağı bu değil; hakkını teslim etmeli, uzaktan baktığında dahi bir tablonun kime ait olduğunu bilecek kadar on yıllardır resme ilgi duyan bir isim.
Peker Sanatevi aynı zamanda Türkiye’nin en zengin resim depolarından biri. O nedenle Peker, burada duramaz; o depoda elinizi attığınız her raftan bir şaheser çıkıyorsa, Ankara yeni büyük bir resim müzesine kazanmak zorunda.
Ülkenin o değerleri Peker’in malı olmaktan da çıkıp toplumla buluşmalı.
Ancak, bu tür sanat yapılarında herkesin desteğine ihtiyaç duyulduğu da kesin.
Daha önceleri de yazdım; Türkiye’nin resimdeki en önemli değerlerinden Mustafa Ayaz, milyonlarca lira harcayarak Ankara’nın göbeğine müze yaptı.
Bu vesileyle, bir ameliyat geçiren Ayaz’a yeniden geçmiş olsun derken, aradığımda ilk sözlerinin, “Maalesef resimden 3 ay uzak kalacağım. Bu zaman nasıl geçer Şükrü Bey” olmasına dikkat çekmek isterim. Şimdi bakın; eserlerini ve mal varlığını, her şeyden çok sevdiği kızlarına bırakmaktansa, her santimine eser işleyerek bir müze inşa ediyorsunuz.
Ancak, örneğin o şehrin 20 yıllık Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, oraya daha hiç adım atmamış, ‘orada Ankara’mıza ne kazandırdı, bir katkı da bizden gerekir mi’ diye merak etmemişse ne düşünürsünüz?
Sadece Gökçek değil, Ankara’daki diğer başkanların tutumu da aynı.
GÖRÜNMEZ ADAM OLUP TABLO ÇALMAK
Kültür Bakanlığı’nın müzeye katkısını biliyorum; ancak belediyeler veya Ankaralı işadamları da kentlerine böylesi katkılar için çok şey yapabilir.
Kentler, ancak böylesi sanat yapılarıyla büyük, çağdaş olacağından Ayaz gibi sanatçılarla Peker gibi işadamlarını örnek alıp desteklemek şart. Açılış sonrası Çağlayan ve bazı sanatçılarla, sohbetin çok güzel olduğu bir yemek de yedik ve bir kez daha gördük ki, damarlarında sanat dolaşmaya başlayan biri o güzellikten bir daha kurtulmak istemiyor.
Peker’in, “Görünmez adam olup tablo çalmak istiyorum”, “Her merdiven başında tablo asılı apartmanlar hayal ediyorum” sözleri bunun kanıtı.
Sohbette Cezanne’den Picasso’ya, Van Gogh’dan Şefik Bursalı’ya kadar bilmediğimiz ilginç detaylarla sanat ufkumuzu genişleten Yalçın Gökçebağ’ın, özel hayatındaki bazı anekdotları anlatırken güldürü sanatçılarına taş çıkartabileceğini kanıtlaması da akşama ayrı bir sempati kazandırdı.
 NOT: Sanat demişken; daha önce de yazdım, yeniden anımsatıyorum. Nihat Özdemir, “Sinemaya yatırım yapacağım” sözünü, zamanı geçtiği halde daha yerine getirmedi; ancak dün de konuştuğum için umudumu sürdürüyorum.
Yazarın Tüm Yazıları