Yargı Reformu (4): Yasadışı dinlemeye karşı olumlu gelişme var, ama...

ADALET Bakanı Sadullah Ergin tarafından açıklanan yargı reformu paketinde, “yasadışı yollardan” yapılan telefon ve ortam dinleme ve ayrıca görüntü alarak özel hayatı ihlal gibi suçlar konusunda getirilen düzenlemeler önemli bir yer tutuyor.

Tasarı, ana hatları itibarıyla “hukuka aykırılık” çerçevesinde bu suçlara verilen cezaların artırılmasını öngörüyor. Şimdi getirilmek istenen yeni ceza rejimine bakalım.
OLUMLU ADIM CEZALAR ARTIYOR
Bu bölümdeki düzenlemelerde, hükümet tarafından geçen ilkbaharda TBMM’ye getirilen ancak seçim kararı nedeniyle yasama dönemi sona erince kadük olan tasarıdaki ceza artırım oranları büyük ölçüde tekrarlanıyor.
Tasarıya göre haklarında verilecek hapis ve adli para cezaları artırılacak olan suçlular şunlar:
A) TCK 132’de tanımlanan “Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal edenler ve bunu ifşa edenler”,
B) TCK 133’te tarif edilen ortam dinleme suçları bağlamında “Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları bir aletle dinleyip veya ses alma cihazıyla kaydedenler”,
C) TCK 134 çerçevesinde “Kişilerin özel hayatını gizliliğini ihlal edenler ve bu amaçla görüntü ve ses kaydedenler”...
Halen TCK 132’yi ihlal edenlere 6 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası verilirken, yeni tasarıyla bu cezalar 1 yıldan 3 yıla kadar artırılıyor. Elde edilen içerikler “hukuka aykırı bir şekilde” olmak kaydıyla “ifşa edilirse”, ceza “2 yıldan 5 yıla kadar” artırılıyor. Tasarıda “ifşa etme” genellikle cezayı artıran bir nitelik taşıyor.
HÜKÜMET ESKİ ISRARINDAN VAZGEÇTİ
Tasarının gerekçesinde, cezaların “caydırıcılıkların sağlanması ve etkin olması bakımından artırıldığı” belirtiliyor. Düzenlemeler, bu çerçevede Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınmış olan haberleşme hürriyeti ve özel hayatın gizliliği ilkesinin daha etkili bir şekilde korunması bakımından doğru yönde atılmış adımlar olarak görülmelidir.
Pakette olumlu olarak görülebilecek bir unsur daha var. Hükümetin geçen yıl hazırladığı tasarıda “TCK 132, 133 ve 134’üncü maddelerde düzenlenen suçlara konu olan bilgilerin, ifşa edildikten sonra haber verme sınırları aşılmaksızın haber yapılması suç oluşturmaz” şeklinde bir madde vardı.
Bu düzenleme, suç fiilini, yasadışı yoldan edinilen içeriğin “ilk kez” ifşa edildiği mecra ile sınırlıyor, sonraki aşamalarda bu içeriğin alıntılanarak haberleştirilmesini serbest bırakıyordu. Söz konusu hüküm “telekulak özgürlüğü” getiriyor gerekçesiyle büyük eleştirilere yol açmış, ancak tasarı kadük olunca tartışma da bitmişti. Hükümetin bu ifadeyi geri çekmiş olması da isabetli olmuştur.
GRİ ALANDAKİ BELİRSİZLİK AŞILMALI
Bununla birlikte, tasarıda belirsizlik yaratan bir-iki noktaya dikkat çekmeliyiz. Bunlardan birincisi, TCK 133’üncü madde çerçevesinde teknik araçlarla işlenen ortam dinleme suçunun sınırları konusunda yapılan tarifin son derece karmaşık bir şekilde ifade edilmiş olmasıdır.
Daha önemlisi, TCK 132, 133 ve 134 çerçevesinde dinleme ve görüntüleme suçlarının basın yoluyla işlenmesi durumuna ilişkin belirsizliktir. Yürürlükte olan yasa, bu fiillerin basın yoluyla işlenmesini TCK’nın bu maddelerinin her birinde ayrı bir fıkra altında düzenliyor, hatta bu durumda cezaları genellikle artırıyor.
Buna karşılık, hazırlanan tasarıdaki her üç maddede de “fiilin basın yoluyla işlenmesi” durumuna ilişkin fıkralar olduğu gibi çıkarılıyor. Yeni metinde yer alan bu üç maddede de “basın” sözcüğü bir kez bile geçmiyor. Gerekçede, suçun “temel ve nitelikli şekillerine verilen cezalar artırıldığı için basın yoluyla yayımlanması halinde cezanın artırılmasına ilişkin hükmün kaldırıldığı” belirtiliyor.
Bakanlık, suçun basın yoluyla işlenmesini “ifşa etme” keyfiyetinin içinde gördüğü için bu yolu tercih etmiş olabilir.
Bakanlığın kastı bu olsa da, yine de burada gri bir alan yaratmanın gereği yoktur. İşi sağlama almak açısından tasarının TCK 132, 133 ve 134’te yer alan “ifşa eden kişi” ifadesinin “basın ve yayın yolu da dahil olmak üzere ifşa eden kişi” mealinde değiştirilmesi burada ortaya çıkabilecek belirsizliğin aşılmasına yardımcı olacaktır.
Buraya kadar anlattıklarımız “hukuka aykırı” dinlemelerle sınırlı. Peki ya hukuka uygun yapılmış dinlemeler ve bunun içindeki özel hayata ilişkin bölümler aleniyet kazanırsa ne olur?
Bunu sorunun yanıtını yarınki bölümde ele alalım.
Yazarın Tüm Yazıları