Oleeeeey! Nur’u artık Tinay’dan kimse alamayacak

“SİZİ seviyorum sevgili bakanım!”

Yemin ederim böyle dedim.
Demin.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e./images/100/0x0/55eb657af018fbb8f8be7308
Yalakalık filan da değildi, gerçekten öyle hissettim, içimden geldi.
Çünkü bana harikaaaaa bir haber verdi.
*
Az evvel...
Ormanın içinde bisiklete binmeden, telefonumu taytımın beline sıkıştırmıştım, öttü.
Baktım Hürriyet santral:
“Bakan Fatma Şahin     sizinle görüşmek istiyor, müsait misiniz?”
“Evet, evet!”
Kalbim küt küt atmaya başladı, belli ki Tinay ve Nur’un durumuyla ilgili arıyor.
Bakalım ne diyecek.
- Aloooo?
- Alo Ayşe Hanım?
İşte karşımda Fatma Şahin.
“Evet benim” dedim, “Bu kadar çabuk aramanızı beklemiyordum.”
“Olur mu!” dedi, “Bugün yabancı heyetler vardı, sabah arayamadım sizi, vakit olmadı, kusuruma bakmayın.”
Daha ilk saniyede sevdim onu.
Çünkü işi başından aşkın herhangi biri gibi konuşuyordu.
Oysa siyasilerin başka bir dili oluyor, mesafeli, politik, ne dediği anlaşılmayan, kapattıktan sonra “Şimdi ne dedi bu?” diye düşündüğün, asla çözemediğin bir dil.
Oysa, Fatma Şahin’i çözmek için bir “decoder” gerekmiyor.
Gayet net./images/100/0x0/55eb657bf018fbb8f8be730a
Mesafeli ama samimi; doğal ve insancıl veeee lafı uzatmıyor...
*
Hemen girdi meseleye: “Koruyucu aile ve evlat edinme sistemi, birbirinden farklı, siz de zaten yazınızda belirtmişsiniz. Ülkemizde evlat edinmek isteyenler çok daha uzun bekliyor. O yüzden de koruyucu aile statüsünden çıkan çocukların sıradaki aileye verilmesi söz konusu oluyor...”
Sonra durdu...
“Ama ben aynı zamanda bir anneyim” dedi, “Yazınıza konu olan anne ve çocuğun ilişkilerini düşündüğümde, onları kopartmanın fevkalade sağlıksız olacağını düşünüyorum...”
“Yani?” dedim.
“Yani, evlat edinme hakkının ilk önce koruyucu aileye verilmesi gerektiğine inanıyorum...”
Ben tabii o anda çığlık atmaya başladım...
“Yani o zaman Nur’u götürmeyecekler, Tinay’dan koparmayacaklar. Öyle mi?” dedim.
“Nur’u evlat edinmek isteyip istemediğini öncelikle Tinay Hanım’a soracaklar” dedi, “‘Yok ben istemiyorum’ derse o zaman sıradaki aileye soracaklar. Ama isterse Nur artık onundur. Zaten bu kadar zaman bakmış, aralarında bir gönül bağı oluşmuş. Manası var mı onları ayırmanın? Daha önce de benzer bir vaka yaşanmış, çocuğu almışlar. İki taraf da psikolojik travma yaşamış. Artık böyle şeyler yaşansın istemiyoruz...”
Ben koptum o anda.
Galiba ağlamaya filan da başladım. Bir sürü duyguyu aynı anda yaşadım.
Tinay ve Nur için sevindim.
Benzer durumda olan nice anneler için sevindim.
O çocuklar için sevindim.
Bir işe yaramış hissettim, kendim için sevindim.
Bu habere en az benim kadar mutlu olacağınızı bildiğimden, sizin için sevindim.
*
“Bu söylediklerinizin ne kadar değerli olduğunu bilemezsiniz benim için” dedim.
“Bugün, bu hafta, hatta belki bu ay, duyduğum en güzel şey bu” dedim.
“Sizi seviyorum” dedim.
Güldü. “Yalnız tabii mahkeme kararını beklemek gerekiyor. Bu ülkenin bir hukuk sistemi var. Bağımsız hâkimleri var. Ben hukuku etkileyemem. Ama aileden ve kadından sorumlu bir bakan olarak şunu söylüyorum: Artık bu durumda olan çocuklar için prosedür değişiyor. Ben süreci başlatıyorum...”
Duymam gerekeni duymuştum.
Çok çok teşekkür ettim.
“Müthişsiniz!” dedim.
Öyle gerçekten.
Bu ülkede bir şeylerin değişmesi yıllar alıyor.
Ama alın oldu.
Bir kadın bakan, elini taşın altına soktu ve yaptı.
“Bir anne olarak” cümlesini kullanması da benim için              ayrıca önemliydi.
*
Tinay’ı aradım.
“Müjdemi ver” dedim.
“Ne oldu?” dedi.
“Bakan Fatma Şahin        aradı” dedim.
“Ve....?”
“Ve... Nur, artık senin, onu senden kimse            alamayacak” dedim.
Önce bir çığlık attı.
Sonra kalakaldı.
Bir sessizlik oldu.
Hıçkırık gibi bir şey duydum.
Sonra kahkaha gibi şey.
Sonra ağlama gibi bir şey.
Ben de ağlıyordum o anda.
Burnunu çekti, “O kadar mutluyum ki sana çok teşekkür ediyorum, hatta teşekkürden öte minnet duyuyorum” dedi.
“Saçmalama” dedim, “İnsanlar genellikle hak etmediklerini yaşıyorlar bu ülkede ama bazen de hak ettiklerini. Sen bunu çoktan hak etmiştin. Ayrıca bana değil Bakan Şahin’e teşekkür etmek gerekiyor.”
Ben de ediyorum huzurlarınızda.
Bir kere daha, bin kere daha...
Yazarın Tüm Yazıları