‘Mavi Marmara krizi’nden bugünün ‘seyrüsefer güvenliği’ne

TÜRKİYE ile İsrail ilişkilerindeki hızlı bozulmada son aşama dün bütün gazetelerin manşetlerindeydi.

Haberin Devamı

Yakın bir zaman öncesine kadar ‘stratejik ortak’ olan iki ülkenin bugün birbirleriyle neredeyse savaşmakta olan iki ülke gibi davranmasının temeline bir bakmak lazım...
İki ülke ilişkilerini zedeleyen başlıca unsur karşılıklı güvensizlik oldu aslında. Yani iki ülke hem bu kadar birbirine yakındı hem de aslında birbirine hiç güvenmiyordu.
Türkiye, İsrail ile Suriye’yi barıştırmaya uğraşıyor, bu amaçla dolaylı görüşmelere ev sahipliği yapıyordu. Dönemin İsrail Başbakanı Ehud Olmert geldi, bizim başbakanımızla saatler süren bir görüşme yaptı ama ertesi gün İsrail Gazze’ye saldırdı.
* * *
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu duruma çok bozuldu; çünkü ‘dostum’ dediği adamı bir gün önce ofisinde ağırlamıştı ama ondan bu saldırıyla ilgili bir ima bile duymamıştı. İşte buradan biz ‘One minute’ çıkışına geldik kolayca.
‘One minute’dan Mavi Marmara’ya geçiş ise daha karmaşık...
İHH isimli yardım kuruluşunun ablukayı kırıp Gazze’ye yardım götürme arzusu bilinmeyen bir şey değildi. Bu kuruluş, Türkiye’den Mavi Marmara’yı kiraladı, onu donattı, içini de eylemcilerle doldurup yola çıktı.
Filo Doğu Akdeniz’de seyrederken, İsrail’in de Türkiye’nin de Dışişleri kadroları yurtdışındaydı. Hatta, o sırada Washington’da olan Binyamin Netanyahu ile Brezilya’dan New York’a geçmekte olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun buluşup görüşmesi, bu yolla Türk-İsrail ilişkilerini yumuşatması bile söz konusuydu.
Filonun Gazze’ye gider gibi yapıp son anda rotayı Mısır’a çevirmesi için gereken telkinler Türkiye tarafından sürekli yapılıyordu. Nihayet gemidekiler de bunu kabul etmişlerdi, “Son dakikada rotayı Mısır’a çevireceğiz, merak etmeyin” demişlerdi.
Türkiye, gemiden gelen bu mesajı Amerikan diplomatik temsilcilikleri aracılığıyla İsrail’e de duyurdu. Ortalıkta hiç öyle bir kriz beklentisi yoktu anlayacağınız.
Ama ne olduysa oldu, rotasını Mısır’a çevirmeye hazırlanan filoya daha rotasını değiştirmesi gerekmeyen bir mevkide, uluslararası sularda, Akdeniz’in ortasında İsrail ordusu saldırdı. Saldırı İsrail ‘derin devleti’nce mi yapıldı, Türkiye’yi özellikle düşman etmek için mi yapıldı, bunlar spekülasyonu yapılan şeyler ama saldırının sonucunu biliyorsunuz: Dokuz ölü.
* * *
Bu noktaya gelinince ne pişirilen Netanyahu-Davutoğlu görüşmesi yapıldı ne de Türkiye İsrail’in yaptığına sessiz kaldı. Başından beri söylenen aynı aslında: Özür dileyin, tazminat ödeyin, Gazze’ye ambargoyu hafifletin.
İsrail bunların hiçbirini yapmaya yanaşmıyor. Aradan zaman geçtikçe de aslında kriz derinleşiyor, İsrail Türkiye’yi, Türkiye de İsrail’i kaybediyor.
Geçenlerde aynı Netanyahu, Türkiye’den bir altı ay daha isterken, “Belki o arada bir şeyler olur” temennisini dile getirdi. Ve aynı Netanyahu, “Halkımın yüzde 67’si özür dilenmesine karşı” diyor.
Evet ama o halk, bu filo olayında İsrail’in haklı olduğunu sanıyor da o yüzden özür dilenmesine karşı çıkıyor.
Gelinen noktada Türkiye, Doğu Akdeniz’deki ‘seyrüsefer güvenliği’nden söz ediyor, açık denizlerde seyahat özgürlüğünün garantörü oluyor bir anlamda.
Bakalım daha neler göreceğiz.

Haberin Devamı

BM raporunu New York Times’a kim sızdırdı?

Haberin Devamı

TÜRKİYE, Mavi Marmara olayıyla ilgili BM komisyonunun raporunun zamanı geldiğinde yayımlanmasını istiyordu, İsrail ise açıklamanın altı ay daha ertelenmesini.
İsrail’in ertelenme talebine son olarak Paris’te Ahmet Davutoğlu ile görüşen Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton aracılık etti, Davutoğlu da aslında bir ölçüde yumuşadı. Fakat tam o gün rapor The New York Times’ın web sitesine sızdı, orada yayımlandı.
Şimdi herkes, Yahudi lobisine yakınlığı, sahiplerinin Yahudi olması sebebiyle
raporun
NYT’ye İsrail tarafından sızdırıldığını söyleyip duruyor ama benim anlamadığım şu: İsrail raporun açıklanmasını istiyor olsa bunu zaten aylar önce yapardı. Tam tersine İsrail, raporun açıklanmasını istemiyordu.
Peki o zaman kim sızdırdı raporu NYT’ye?
Benim tahminim sızıntının BM kaynaklı olduğu. Daha önceki ertelemede BM memurları sinirlenmişlerdi ve bu raporun içeriğine dair
çok şeyi sızdırmışlardı. Bu kez de aynı şey oldu bana göre.

Yazarın Tüm Yazıları