Amerikan Kongresi’nden bir gencin portresi

Türkiye’de de bir eğilim var şimdi. Partilerin yönetimlerini gençleştirme yarışı. Doğru, her ülkenin politik dengeleri birbirinden ayrı. Yasalar, sistemler farklı.

Ve çıkan profillerin aynı olması baştan mümkün değil. Ancak fikir vermesi için bir portre anlatacağım. Washington’dan... Amerikan Kongresi’nden... Demokrat ya da Cumhuriyetçi... Bu işlere giren bir gencin genel bir tanımı. Dünyayı yönetiyor denilen başkenti kimler yönetiyor görmeniz için...

Okulu çok iyi değil. Harvard’dan Yale’den mezun olsa önce gidip dışarıda tecrübe kazanır... Yükselir... Tepeden inerdi. Ama öyle bir şansı olmadığı için en alttan başlamak zorunda. Bunun için en iyi yer de Kongre.
Dışarıdan partizan olmak zorunda!.. Ancak kimin yanında çalışırsa çalışsın... İçten içe Demokrat da olabilir Cumhuriyetçi de... Fark etmez. Ayrıca yanında çalıştığı kişi senatör de olabilir milletvekili de. İçeri girsin. O artık bir politikacı sınıfının üyesi...
Büyük ihtimalle erkek. Kadın da var ama çoğunluk yine erkek.
Hukuk, dış politika, basın... Danışmanlık vereceği alansa duruma göre. Nereye düşeceği nasıl belli olur diyorsanız. Hiçbir standart yok. Hukukçu olup basın danışmanı da olabilir... Uluslararası ilişkiler okuyup yasa sorumlusu da. Tam bir alaylı.
21-22 yaşında üniversiteden mezun olur olmaz başlıyor. Kısa sürede de ofisin tüm ağırlığını üstleniyor. Geçen gün bir grupla konuşuyorken 26 yaşında bir senatör danışmanından bahsediyorlardı. “Öldürme yetkisi var” dedi biri. Dışişleri Bakanlığı’na da... Pentagon’a da... Beyaz Saray’a da saldırma yetkisi var!..
Her zaman şık. Her zaman jilet gibi olmak zorunda. Ama maaş yılda 60-70 bin dolar olduğu için indirim mağazalarını kovalaması gerek. Syms, Filene’s Basement, Macy’s indirimlerini... Ya da Leesburg, Woodbridge bir outlet bulup oraya gidecek...
Çevresi, çalıştığı patronun politikalarına göre. Bazı Kongre üyeleri dış politika ağırlıklı çalışıyor. O zaman onun çevresi de dış politikacı üyelerin danışmanları. Bazıları iç politikacı oluyor. O zaman o da iç politikaya gömülüyor. Parti ayrışması var mı derseniz. Saat 18.00’den sonra Cumhuriyetçi gençler Morton’s’ta. Demokratlar Brasserie Beck’te...
Genelde bira içiyor. Çünkü bara toplu gidildiği için, biraz da hesaplar karışmasın diye. Budweiser, Blue Moon, hangisi olursa...
Oturduğu yerse Kongre’nin arkasındaki Capitol Hill. Hem yakın. Hem çok pahalı değil. Hem de kentin en cıvıl cıvıl yerlerinden...
Bir garantisi yok. Kısa sürede yükseldi. Çoğu konuda bir bilgisi olmayan Kongre üyesinin suflörü oldu diyelim. İlk kaybedilen seçimde işi de gider. Ancak avantajı, evini taşımasına gerek kalmadan başka bir üye bulma şansı her zaman var.
Terfi ise Beyaz Saray. Evet her yerden topluyor orası. Dışişleri’nden istihbarat birimlerine her yeri tarıyorlar. Ama bulunan herkesin ortak özelliği... Genç olmak!.. Obama’nın konuşmalarını yazan Jon Favreau 1981’li. Dış politika konuşma yazarı Ben Rhodes 33 yaşında. Müslüman Temsilcisi Reşat Hüseyin 1978’li. Geçen haftalarda ayrılan Türkiye masası şefi ise 40 yaşında.
Mantığı da şu... “Bürokratlar nasıl olsa orada. Bize yaratıcı düşünce lazım, kalıplaşmış fikirler değil.” Karşılaştırmanız için söylüyorum. Seçimden önce CHP Washington’a bir ekip yolladı. Emekli büyükelçiler, emekli bürokratlar... Hepsinin geçmişte çok değerli işler yaptıklarını kabul ederek söylüyorum. Ama...
Sıyrılıp bir gün kendi kampanyasını yapabilir. Ya da Washington rotasyonuna girip think tankçi olabilir. En büyük fırsatıysa, bir lobiciye dönüşmek. ‘Auditçi’ denilen mali denetçiler gibi. Üniversiteden sonra başlayıp gece yarılarına kadar 5-10 yıl durmadan çalıştıktan sonra nasıl bir yere CFO ya da benzer bir pozisyonda geçiyorlarsa... Onun da sıçrama tahtası bu. Bir tür sürünme tazminatı.
Onun dışında ne kalıyor diyorsanız da... BlackBerry’yi bir organı gibi kullanan... Aşırı sosyalleşmiş... Sadece yeni çıkan anı kitaplarını okuyan... Bir politik hayvan. Habitatı, Washington’ı çevreyelen yüzük yol Capital Beltway...

Kriz sırasında yanınızda kim olsun isterdiniz

Portre kafa karıştırmış olabilir. İyi olmayan şeyler de var çünkü. Ama madem bir profili irdeliyoruz... Size itici gelecek bir ayrıntı daha...
Şimdi bu fotoğrafa bakın. Ve bir ülkenin lideri olsanız, kritik anlarınızda yanınızda kimin olmasını isterdiniz düşünün. Tecrübe sahibi, devletin geleneklerini özümsemiş, sicili mükemmel emekli bir bürokrat mı?.. Yoksa Georgetown’da bir restoranda parti verip soyunan bu zıpçıktılardan biri mi?..
Bu bir eğilim. Politikada eskisine göre ağırlık kazanan... Büyük bir yer değiştirme. Yaşlı olanın tasfiyesi. Ama bazılarının eleştirdiği gibi, “Bu bir gençlik faşizmi mi” diyorsanız da, hayır. Çünkü birincisi... Ortada bir faşizm varsa, bunun en büyük mağduru hep genç nüfus olmuş. Sadece politikada da değil, her alanda... “Gençler bilse, yaşlılar yapabilse” gibi uydurulan onca laftan yazı-çiziye... Gençlerin hep ne kadar cahil olduğu üfürülmüş. Ama şimdi yaşanan ise... Lafla geçiştirilemeyecek kaskatı bir gerçek.
Teknolojiyi daha iyi kullanıp bilgiye daha hızlı ulaşıyorlar... Daha hızlı harekete geçiyorlar. O gömüldükleri BlackBerry sayesinde daha az şey kaçırıyorlar. Çünkü her şeye çok daha kolay uyum sağlıyorlar.
Beyaz Saray’dan Facebook’a... Google’dan Beyaz Saray’a... Twitter’dan Dışişleri’ne... Kim nereden nereye geçiyor bir tablo yapmışlardı geçenlerde. O tabloya baktığınızda, anlattığım profil de kafanızda daha kolay bir yere oturuyor.
Fotoğraftakilere dönersek... İnterneti kullanarak seçilen bir başkan dönemindeyiz. İlk YouTube basın toplantısını... İlk Facebook buluşmasını... İlk Twitter röportajını yapan adam. Eğer fotoğrafa bakıp düşündükten sonra kararınızı bürokrattan yana verdiyseniz söyleyeyim. Oradakilerden biri Obama’nın konuşma yazarı Jon Favreau... Öteki de Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Tommy Vietor.

Amerika’da okuyan Amerikan hayranı mı olur

İş iktidar ve genç meselesinden açılmışken...
Birkaç ay önce eski milletvekili Robert Wexler’la konuşurken o söyledi. “Ben Başbakan Erdoğan’a neden güveniyorum biliyor musun” dedi. “Çünkü çocuklarını Amerika’da okuttu”.
Aynı dönem buna benzer başka bir tartışma daha vardı. Çin’in bundan sonraki başkanı Xi Jinping’in kızı da takma isimle geçen yıl Harvard’da okumaya başlamış. Bu da Çin’in politikasına olumlu etki eder miymiş...
Wexler’ın söylediğini ve Çin tartışmasını aktarmamın sebebi, bunu iki açıdan önemli bulmam. İki farklı yönden okumak mümkün çünkü:
1) Biz o kadar özgürlükçü, serbest bir üniversite eğitim sistemine sahibiz ki... Bizim için önemli olan, bu değerlere sahip bireylerin yetişmesi.
2) Eğer biri çocuğunu buraya yolluyorsa, ABD sempatizanıdır. Çocuk da buraya gelince öyle olur, mesele kalmaz.
İkisini de düşünen vardır. İkisinin de alıcısı olur. Fakat söyleyeceğim... Buraya gelip okuyan çocukların ABD hayranı olarak döneceklerini düşünmek öyle bir yanılgı ki...
Ne şimdiki gençliği doğru tahlil ediyor olursunuz!.. Ne de gidişatı anlamışsınızdır.
Bıraktım, ABD’ye karşı en sağlam eleştirilerin yine bu üniversitelerden çıkmasını... Her geçen gün bir fikre angaje olma eğilimi azalan yeni genç prototipini kaçırırsınız...
Yazarın Tüm Yazıları