Sorunu PKK’yla mı çözeceksiniz, PKK’sız mı?

BAZI gerçekleri açık açık konuşmakta fayda var. Evet, PKK eli kanlı bir terör örgütüdür ama aynı zamanda hiç de azımsanmayacak bir siyasi desteğe sahiptir.

Haberin Devamı

Barış ve Demokrasi Partisi ile PKK arasında kurallardan kaynaklanan bir fark olmakla birlikte bu ikisini aynı siyasi görüşleri farklı biçimde yansıtan aynı taban olarak görmek, sanırım fazla itiraz edilemeyecek bir bakış açısı olur.
Böyle baktığınızda, BDP, son seçimde Türkiye çapında hiç de azımsanmaması gereken bir destek aldı, seçmenlerin yaklaşık yüzde 6.5’u bu partiye ve adaylarına oy verdi. Bu destek, bazı şehirlerde yüzde 50’nin, 60’ın üzerine çıktı.
Bu partinin Türkiye coğrafyasının yarıdan fazlasında hiç oy olmadığı düşünülecek olursa, Türkiye çapında beliren yüzde 6.5’luk oyun önemi daha iyi anlaşılır.
‘Kürt sorunu başka PKK başka’ diyenlerin en önce bu rakamlara objektif bir gözle bakmasında fayda var. Beğenelim beğenmeyelim, ‘Kürt sorunu’ ile ‘PKK sorunu’ hiçbir zaman olmadığı kadar çok iç içe geçmiş, neredeyse ‘aynılaşmış’ durumda.

* * *

Haberin Devamı

PKK’yı sadece dağdaki silahlı üç-beş bin kişi olarak görmek ve bu siyasi desteği gözardı etmek, bana göre yapılabilecek hataların en büyüğü olacaktır.
Fakat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan son Silvan saldırısının hemen ardından, bir cuma namazı çıkışı gazetecilere döndü, ‘Kürt sorunu yok PKK sorunu var’ dedi, ‘Bir de benim tek tek Kürt vatandaşlarımın sorunları var’ diye ekledi.
‘PKK’yı Kürt sorunundan ayırmak’ bakış açısı, hükümet çevrelerinde bir süreden beri temelleri atılan bir bakış açısı. PKK’nın güvenilmezliği, lider yapısının karmaşıklığı, işine geldiğinde birden fazla ağızdan ve farklı farklı konuşması gibi hayatın gerçeklerinin hükümet kanadında bir kırılmaya yol açması belki doğal karşılanabilir. Hükümet çok büyük bir siyasi risk aldığını düşünüyor ama buna karşılık karşısında tek dilden konuşan bir muhatap bile bulamıyor. Bu hayal kırıklığını anlayabilirim.
Ama anlayamayacağım şey, bu hayal kırıklığının üzerine ‘O zaman PKK ile hiçbir iş yapılmaz’ bakış açısının eklenmesi.
Bu bakış açısı bizi hükümetin ‘Kürt sorunu vardır’ dediği 2005 yılı öncesine geri götürür.
2005 öncesinin bakış açısı, ‘Sorun PKK’dır’ derdi ve çözüm imkanlarından PKK’yı dışlardı.
Kendimce Kürt sorununu 80’lerden beri yakından izlemeye çalışıyorum, bana göre ‘Kürt sorunu’na ve hatta teröre PKK’sız bir çözüm bir zamanlar mümkündü.
Ama devletimiz ve onu yönetenler ‘sorun’u sadece PKK’sız değil aynı zamanda ‘Kürtsüz’ de çözmek arzusundaydı. Kürtlerin inkarı, ‘Kürt sorunu’nu daha da büyüttü. Bugün gelinen noktada ‘Kürtler olsun ama PKK olmasın’ deniyor.

* * *

Haberin Devamı

Bana göre bugün geldiğimiz noktada PKK’sız bir çözüm de pek mümkün değil. Zaten hükümetler ve devlet de bir süreden beri bunu böyle görüyor, o yüzde 1992’den beri kesintilerle de olsa PKK ile doğrudan veya dolaylı görüşmeler yürütülüyor.
İçinde PKK’nın da yer alacağı her türlü çözüm, nihai olarak bu örgütün silah bırakıp dağdan inmesini ve legalleşmesini öngörmek durumunda.
Öte yandan PKK’sız çözümlerde de bu örgütün askeri anlamda sadece yenilgiye uğratılması değil neredeyse tamamen yok edilip tasfiyeye uğraması gerekiyor.
Türkiye bu ikincisi için 30 yıla yakın zamandır uğraşıyor.
Son verdiğimiz 13 şehit bize en azından bunu hatırlatmalı.
Varın kararı siz verin: Sorun PKK ile mi çözülür PKK’sız mı?

Haberin Devamı

PKK’lı çözüm istemek vatana ihanet midir?

BEN başıma geleceği bilerek yazıyorum.
Çözüm denkleminde PKK’nın da bulunması gerektiğini söylediğinizde hemen sizi ‘Ali Kemal’ olmakla, ‘Mütareke Basını’ olmakla, vatan haini olmakla suçlayanlar da çıkar.
Diyelim ki ben vatan hainiyim, peki seçmenlerin yüzde 6.5’ini ne yapacaksınız?

Feza Gürsey Enstitüsü’ne kıymayın efendiler

TÜBİTAK’ın geçenlerde aldığı bir karar, Türk matematikçiler başta olmak üzere temel bilimler camiasını ayağa kaldırmış durumda. Durumdan biraz geç haberdar oldum ama görüyorum ki ayağa kalkanlar haklı.
TÜBİTAK bir süre önce Türkiye’nin yegane temel bilimler enstitüsü olan, zamanında Erdal İnönü ve Tosun Terzioğlu tarafından kurulan Feza Gürsey Temel Bilimler Enstitüsü’nü statüsünü değiştirerek Gebze’ye taşımaya ve bir anlamda öldürmeye karar verdi.
FGE, Boğaziçi Üniversite’nin Kandilli yerleşkesinden kaldırılacak ve Gebze’de TÜBİTAK’a bağlı ‘Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Araştırmalar Merkezi’nin (BİLGEM) bünyesine katılacak. Bu, FGE’nin ölümü demek.
Oysa başta Türkiye Matematik Derneği olmak üzere bütün temel bilimciler, hükümetin temel bilimlerle ilgili stratejisini açıklamasını beklemekteydi. Hükümetin bilimden sorumlu bakanı Nihat Ergün’e de danışılmadan alınan bu kararın arkasında yatan rasyoneli anlamak gerçekten kolay  değil. Çünkü FGE’nin toplam maliyetinin TÜBİTAK bütçesi içinde çok minik bir pay aldığını biliyoruz. Sorun maddi değilse ne acaba?
Türkiye, gerek kısa dönemli pratik sorunlarını çözmek (cari açık başta olmak üzere) ve gerekse uzun dönemli dünya çapındaki rekabetçilik gücünü yükseltmek istiyorsa, temel bilimlerle ilgili ileri araştırmaları yok etmek değil daha fazla desteklemenin yollarını aramalı.
Uluslararası bilim camiasından da ciddi tepki çeken bu girişimin durdurulması yerinde olur.
Bilmiyorum, Nihat Ergün bu konuda ne düşünüyor?

Haberin Devamı

Tayfur Havutçu için bir düzeltme

BEŞİKTAŞ Teknik Direktörü Tayfur Havutçu’nun avukatı aradı, Havutçu’nun suçlandığı dosyada İstanbul Büyükşehir Belediyespor futbolcusu İbrahim Akın ile bir telefon görüşmesinin bulunmadığını, tek görüşmesinin Akın’ın menajeri ile olduğunu söyledi. Ben Havutçu’nun İbrahim Akın ile konuşup ona transfer ettiğini yazmıştım. Düzeltir özür dilerim.

Yazarın Tüm Yazıları