Gerçeği inkar siyasetçinin intiharıdır

SEÇİMDEN aylar ve aylar önce, bir grup ‘eski tüfek’ CHP’li beni ‘yeni CHP’ hakkında konuşma yapmak için davet etti.

Haberin Devamı

O sırada Kemal Kılıçdaroğlu daha yeni Genel Başkan olmuş, herkeste de bir merak: Acaba Kılıçdaroğlu CHP’ye iktidar yolunu açabilecek mi?
Bense konuşmama şöyle başladım:
Ruh bilimcilerin, diyelim kanser olduğu veya öleceği söylenen hastanın bu haberi kabullenmesine kadar geçen aşamalarla ilgili beş basamaklık bir sınıflaması var.
Buna göre, önce alınan haberi inkar ediyor hasta, ‘Hayır’ diyor, ‘Bana böyle bir şey söylenmedi, ben ölmeyeceğim.’
İkinci aşama ‘öfke’ aşaması. Böyle bir durum kendi başına geldiği için öfkeleniyor hasta.
Üçüncü aşama ‘pazarlık’ aşaması. Mesela Tanrıya yakarıyor hasta, ‘Bir daha hayat boyu sigarayı ağzıma sürmeyeceğim ayrıca beş vakit dua edeceğim. Yeter ki şu akciğer kanseri bitsin.’
Dördüncü aşama ‘depresyon.’ Yoğun bir ruh çöküntüsü yaşıyor hasta aldığı bu kötü haberden ötürü.
Ve son aşama ‘kabullenme.’ Gerçeği kabulleniyor.
Yine ruh bilimcilere göre çoğu insan bu beş aşamadan geçerken genellikle depresyon aşamasında takılıp kalıyor, bir türlü kabullenmeye geçemiyor. Depresyondayken daha önceki aşamalara tekrar tekrar geri dönenler, depresyonunu inkar üzerine bina edenler vs de çokça var.
Ruh bilimciler, bu durumun uzun sürmesi halinde hastanın profesyonel yardım almasını öneriyorlar.
İşte bana göre Cumhuriyet Halk Partisi, dün değil taa 14 Mayıs 1950’de, yani 60 yıl önce bir kötü haber almıştı, artık iktidarda değildi ve hâlâ bu kötü haberi kabullenmiş değildi; sürekli depresyondaydı ve ara aşamalara gidip gelip duruyor, sık sık inkara düşüyordu.
CHP’nin başarılı olabilmesi için öncelikle profesyonel tıbbi yardıma ihtiyacı vardı. Böylece 1950’de iktidardan düştüğünü kabullenebilir; ancak bu kabullenmenin ardından toparlanabilirse yeniden iktidar olmak için yola çıkabilirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu için gerçek sınav buydu: 14 Mayıs 1950’de serbest seçimleri Demokrat Parti’ye karşı kaybettiklerini kabul edecek, o kaybı neden yaşadıklarının gerçekçi analizini yapacak, sonra da partisine yeni bir yol çizecekti.
Bunu yapabilecek miydi, o zaman bilmiyordum. Bugün biliyorum: Hayır yapamadı.
Bakın dün Akşam gazetesinde okudum, ‘cahil halk’, ‘iki torba bulgura satılan halk’ veya ‘göbeğini kaşıyan adam’ gitmiş ama
yerine ‘Kendini
rehin tutana hayran kalan, Stockholm Sendromu içindeki
halk’ gelmişti.
Yani eski tas eski hamamdı.

Haberin Devamı

Siyaset delegeye değil halka hitaben yapılır

Haberin Devamı

KEMAL Kılıçdaroğlu, seçim sonucunu doğru okumamayı seçerek kendi koltuğunun sevdasına düştü.
Koltuğunu korur ya da kaybeder, çok da önemli değil artık.
Önemli olan, Kılıçdaroğlu’nun son bir haftadır kendi parti delegesine yönelik siyaset yapmaya başlaması. Oysa siyaset halka yapılır, güç halktan alınır.
Kılıçdaroğlu’nun şu kısa zamanda girdiği iki kurultayda da galip getiren şey delege tabanındaki gücü değil halk nezdinde var olduğu düşünülen gücüydü.

Yazarın Tüm Yazıları