Seçim döneminde eğitimi tartışmak

CHP’nin seçime üç hafta kala kapsamlı bir eğitim raporu açıklaması, kaset tartışmasıyla kaplanmış olan seçim ortamında dikkatlerin kısa süreliğine de olsa ülkenin yaşamsal bir meselesine çevrilmesine yol açtı.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçim bildirgesine bakıldığında da, eğitime geniş bir yer ayrıldığını görüyoruz. Bu bölümde geçen 8 yıl içinde özellikle fiziki ve teknolojik altyapı alanlarında ve özellikle de eğitim bütçesinde sağlanan gelişmelerin ayrıntılı bir dökümü yer alıyor.

EĞİTİM BÜTÇESİNDE ÖNEMLİ ARTIŞ

Örneğin bütçe rakamlarına baktığımızda, 2002 yılında eğitime ayrılan toplam bütçenin (YÖK ve Yurtlar Kurumu dahil) 10.8 milyar lira iken, 2011 yılında bu miktarın 5 kat artarak 49 milyar liraya çıktığını görüyoruz.
Fiziki altyapıdaki en önemli gelişmelerden biri, 2002-2011 yılları arasında 162 bin yeni derslik inşa edilmiş olması. Keza çocuklara 844 bin bilgisayarın tahsis edilmesi, öğrencilere ders kitaplarının ücretsiz olarak teslim edilmesi gibi sosyal boyutu olan hizmetlerin de altı çizilebilir ve bu liste uzatılabilir.
Kuşkusuz bütün bu hizmetlerin önemi teslim edilmelidir. Ancak bu olumlu gelişmeler eğitim alanında karşımızda asılı duran devasa sorunları görmemizi engellememeli.
Bugün eğitim alanındaki sorunlara partilerin dışında tarafsız bir kuruluşun merceğinden bakmak istiyoruz. Sabancı Üniversitesi İstanbul Araştırmalar Merkezi’ne bağlı Eğitim Reform Grubu’nun (ERG) seçim döneminde eğitim sorunları alanında farkındalık yaratmak için infografiklerle hazırladığı rapor bir dizi düşündürücü soruna dikkat çekiyor.

KAYNAKTA RADİKAL ARTIŞ GEREKLİ

Birinci sorun kaynak. Eğitime ayrılan kamu kaynakları Türkiye’nin genç nüfusu hesaba katıldığında yetersiz kalıyor. Bugün gelişmiş ülkelerde gayrisafi yurtiçi hasıladan (GSYH) eğitime ayrılan kaynak oranı ortalama yüzde 6 düzeyinde. Türkiye’de ise bu oran 2002 yılında 3.4 iken, 8 yıllık Erdoğan döneminin sonunda 3.9’a yükseldi. Önümüzdeki 2 yıl içinde de bu oranda seyredeceği tahmin ediliyor. Artış var, ancak gelişmiş ülkelerin ortalamasının çok altında kalıyor. ERG, burada radikal bir öneride bulunarak oranın 2014’e kadar kademeli olarak yüzde 6’ya çıkartılmasını talep ediyor.
Raporun en çarpıcı tablolarından biri, ortaöğretimde okulu terk sorununun çok vahim boyutlarda seyrettiğini göstermesi. 2008- 2009 öğretim yılında liseleri diplomasız terk eden gençlerin sayısı 360 bin. Bir başka deyişle, okulların açık olduğu her gün 2 bin öğrenci okulu terk etmiş. Bu oran Anadolu liseleri ve fen liselerinde yok denecek düzeyde. Buna karşılık genel liselerde erkeklerde 11.4, kızlarda ise yüzde 6 gibi bir orana çıkıyor. Meslek liselerinde her iki cinsiyet grubunda da iki katına çıkıyor.

SOSYAL BECERİ KAZANDIRMIYOR

ERG, eğitimin eşitsizlik boyutunda da alarm zilleri çalıyor. Rapora göre, eğitim eşitsizlikleri gidermenin aracı olması gerekirken, eşitsizlikleri yeniden üreten bir nitelik kazanmış durumda.
Buradaki rahatsız edici bir veriye dikkat çekelim. Toplumun en zengin yüzde 20’lik bölümü içindeki çocukların en iyi okullara erişim olasılığı yüzde 64 oranında. Buna karşılık en yoksul yüzde 20’lik gruptaki çocukların en iyi okullara erişim şansları yüzde 7.5 ile sınırlı. Eğitim sistemi eşitsizliği körüklerken, iyi eğitimden daha çok varlıklılar yararlanabiliyor.
Raporunun çarpıcı bir saptaması da, eğitim sistemin öğrencilere yaşam becerisi kazandırmada yetersiz kaldığını vurgulaması. Burada esas alınan kriter, Uluslararası Öğrenci Başarı Değerlendirme (PİSA) testleri olmuş. Öğrenmeyi ve yaşam becerilerini ölçen bu testlerde Türkiye 2006 yılında bu testi alan 30 ülke arasında 29’uncu, 2009’da ise 34 ülke arasında 32’inci sırada yer almış. Genelde OECD ülkelerinin en sonunda yer alıyor Türkiye.
Ve rapordan düşündürücü bir başka saptama: Türkiye’de 15 yaşındaki her üç çocuktan biri öğrenci değil. Kalan öğrenci konumundaki çocukların 10’da 4’ü de basit matematiksel problemleri çözemiyor. Bu durumda 15 yaşındaki 100 çocuk arasında basit bir problemi çözebilenlerin sayısının ancak 40’ta kaldığı anlaşılıyor. ERG, buradan hareketle yaşam becerileri kazandırma odaklı bir eğitim sistemi kurgulanmasını talep ediyor.
Bütün bu sorunların üzerine eğilen yepyeni bir eğitim vizyonunu tartışmaya açma zamanı gelmedi mi?
Yazarın Tüm Yazıları