Esas çılgın proje ne olurdu biliyor musunuz?

BAŞBAKAN’ın İstanbul hakkındaki çılgın projesini duymayan kalmadı. Ben, söylemesi ayıptır bu projeye burun kıvıranlardanım.

Haberin Devamı

Ve Türkiye illa bir ‘çılgın proje’ yapacaksa, benim naçizane kendime göre bir de teklifim var. Ama baştan uyarayım, bu proje çok çılgın, ürkebilirsiniz, yapmaya çekinebilirsiniz.
Benim ‘çılgın projem’ şu: AK Parti iktidarı birkaç yıl önce verdiği sözü tutsun, kendi açıkladığı takvime tamamen uysun, Türkiye’nin 90 bin küsur sayfalık Avrupa Birliği müktesebatını sanki tam üye olmuş gibi kendi kendine ve tamamen kendi arzusuyla yüzde yüz yerine getirmesini sağlasın.
Böylece hükümetimiz çıksın vatandaşına desin ki, “Ben sizin birer Avrupa vatandaşı gibi yaşamanız için gereken bütün mevzuat değişikliklerini gerçekleştirdim.”
Ancak başta da söyledim, bu çok çılgın bir proje.
O kadar çılgın ki, bazen bizim ‘kendimize özgü’ şartlarımızdan vazgeçmemiz gerekebilir.
Çok ürkebiliriz, mesela sendikaların engellenmesiyle mücadele etmek zorunda kalabiliriz.
Bize uymayabilir, işi gereği sık sık çevreye zarar vermekle suçlanan bir kuruluşla işi herkese direnip çevreyi korumak olan kuruluşu aynı bakanlık çatısı altında tutmaktan vazgeçmemiz gerekebilir.
Bizim karakterimize aykırı gelebilir, yerel demokrasiyi geliştireceğiz derken başbakanımızın ülkenin orasındaki burasındaki sanat yapıtları hakkında karar vermesi tarihe karışabilir.
‘Ama bu kadarı da fazla’ diyebiliriz, kamu alımlarına ve ihalelerine sıkı kurallar geri gelebilir.
Daha sayıp sizi iyice korkutmayayım. Dedim ya bu proje çok çılgın.

Haberin Devamı

‘Çılgın proje’ çok çılgın bir iletişim başarısı

DOĞRUSU, Başbakanın açıkladığı çılgın projeyi eleştirip eleştirmemek konusunda çok kararsızım.
Çünkü adım gibi biliyorum ki bu proje başka her şeyden önce yapılmak üzere değil konuşulmak/konuşturtmak üzere yapılmış bir proje.
İmkanı ve fırsatı olursa Başbakanın bu projeyi yapacağından kuşkum olmamakla birlikte o imkanın ve fırsatın kısa dönemde olacağını düşünmüyorum.
O yüzden bu proje her şeyden önce bir iletişim başarısı, çünkü buradaki tuzağı göre göre ben bile proje hakkında yazıyorum, zaten gördüğüm kimse kendini tutamıyor bunu konuşmak için.
O bakımdan Başbakan belirsiz bir gelecek için seçim gündemini tamamen bu projeyle işgal etti. Bu onun başarısı.
Ama daha bitmedi: Projeye karşı olmak veya taraftar olmak da bir nevi turnusol kağıdı gibi, iyimserler ile kötümserleri birbirinden ayıracak, başbakan her zamanki gibi iyimserliğe, umuda oynuyor. Muhalefet ise ‘Yapturmazuk-İstemezük’ diyecek kaçınılmaz olarak, yani ‘kötümserler’ arasında olacak.
Siyasi iletişimin kuralını biliyorsunuz: Her durumda olumlu olan kazanır, olumsuz olan kaybeder.
Muhalefet kolayca şu tuzağa düşecek: O kanala milyarlar harcayacağına işte İstanbul’a deprem güçlendirmesi yap, Güneydoğuya yatırım yap, eğitime para harca, fakirliği bitir vs.
Bu sözlerin her biri doğru olsa bile bunların kötümserlik, yani olumsuzluk içerdiğini unutmayın.
Başbaka-nın bu büyük iletişim hamlesine bakalım muhalefetimiz ne kadar kanacak?

Haberin Devamı

Ayaş Tüneli’ni hatırlıyor musunuz?

ADALET Partisi’nin sloganı ‘Büyük Türkiye’ idi. Süleyman Demirel, ‘Böyyük Türkiye’ diye yeri göğü inletirdi.
İşte o ‘Büyük Türkiye’nin projelerinden biri de Ayaş Tüneli diye bilinen demiryolu tüneliydi, Ankara-İstanbul arasında yolu kısaltacaktı.
Tünel inşaatına 70’lerin sonlarında başlandı, aradan geçen 30 küsur yılda tünel hâlâ bitip işletmeye açılmadı, bildiğim kadarıyla kağıt üzerinde tünel hâlâ inşa halinde.
AK Parti’nin bu seçimdeki sloganlarından biri de ‘Yeniden Büyük Türkiye.’
Evet yeniden. Ayaş Tüneli’nin yerini İstanbul Kanalı almış durumda.
Hayırlısı bakalım.
Bu ülkede kervan hep yolda düzülür.

Yazarın Tüm Yazıları