Defne Joy beni mahvettin!

Güzelim gencecik kadına mı yanayım; annesine-babasına, eşine, ailesine mi, oğluna mı?

Haberin Devamı

Kime, neye yanayım bilmiyorum!

 

Ve çok perişanım... çok.

 

Dün Mısır, iç savaş, aksayan işler, orada kalan çalışanlarımız, bir sürü vehamet o bu şu vesaire derken gelen bu inanılması güç haber, beni altüst etti. Allak bullak oldum. Olduk…hepimiz olduk.

 

İzmir geldi aniden gözümün önüne. Gül sokak ve bir de Amerikan Kültür Merkezi’nin orası. Hep bu iki yerden birinde gördüm ben Defne’yi. Görmediğim zamanda da kahkasını duyup başımı çevirdim gözgöze geldim onunla. Gülümsedik birbirimize hınzırca. Kıvırcık saçları... ah o kıvırcık saçlarına bayılıyordum mesela...

Haberin Devamı

 

Hiç tanışmadım. Ama hep sanki afacan bir arkadaşımmışcasına tanıdım.

 

Öyleydi Defne. Tanımadan tanırdınız. Hepimizin arkadaşıydı.

 

Donuk, sönük, hep aynı, kopya kimlikler gibi duran bizlerin arasına sırıtarak giren harbi cesur, çılgın ve her nasılsa öyle bir kadındı Defne JOY!

 

Hayran kaldım rahatlığına, her daim şarjı bol enerjisine. “Oh be!” dedim, “ En sonunda bir genç kadın çıktı işte; sıradışı ve gülmekten korkmayan, hop hop zıplayan...benim gibi!” dedim hatta içimden. Çok hareketli olduğum, çok konuştuğum için hep çok azar işittim etraftan. Hep dur, sus dendi bana da. O yüzden Defne JOY hiç susmasın istedim. Allah ne verdiyse konuşsun, gülsün, bıdı bıdı hayatımızda olsun istedim. O öyle oldukça, ben de kendimce kendimi iyi hissettim. Kendimi, garip ve yalnız hissetmedim...

 

Çünkü ben de, çoğu zaman, bazen beni çok üzen, çok hırpalayan, çok yakan şeyleri yok saymak, unutmak, üstesinden gelmek için içimde biriken o tatsız enerjiyi; gülümsemeye, kahkahaya, dansa, koşmaya, insanlarla eğlenmeye akıtmayı seçtim. Belki o da öyledir, ondan bu kadar zıp zıptır, belki derdini iyi şeylere çevirme çabasındadır diye içimden geçirdim. İçindeki tatsız şeyleri tatlıya bağlamak için çenesine vuruyordur kalabalık cümleler, hızlı nefes almadan söylenen şeyler, enerjisi kendini aşıyordur dedim. Öyle hissettim.

Haberin Devamı

 

Kimbilir ne kadar kırılgan, ne kadar hassas bir insan diye düşündüm hep. Çünkü nedense her daim gülen, kahkaha atan, hayata dört elle sarılan, güçlümtrak olunca insan; hiç yıkılmaz, canı acımaz, kurşun geçirmez olduğunuzu varsayıp çok ateş açanınız oluyor. Ve siz ne kadar umursamaz dursanız da, aslında gece yattığınızda bunlar içinize çok oturuyor. Çünkü bu tip insan herkesin her dediğini, yaptığını hep çok önemsiyor. Hayata dair her şeyi çok önemsiyor.

 

Herkes de sizin her şeyi kaldırabildiğinizi düşündüğünden, kalbinize yığın yapıyor. O yığın gönül ağrısı yapıyor bu da kırılgan kalbi çaktırmadan çok yoruyor.

 

İstiyorsunuz ki, birileri de sizi siz söylemeden anlamış olsun.

Haberin Devamı

 

“Aman canım o halleder...” deyip üstünüze hayat yıkılmamış olsun. Yaşınız büyüsede, büyütmek istemediğiniz çocukluğunuzu koruyan, seven, saklayan birileri olsun...

 

İşte o yüzden bu tip insanlar bence yaşları 32 olsa da, kalpleri 96 ymışcasına yorgun oluyorlar... Birilerinin bire bir yaşadığı hayatı, onlar dibine kadar içlerine çektikleri için, bire 3 yaşlanıyorlar... geldikleri sonsuz enerjiyle pıt diye erkenden gidiyorlar.

İnsanı gencecik yaşta yorgun kılan, insanların bu sizin olduğunuzu varsaydıkları hal ve bunun üzerinden yaptıkları ve yapmadıkları oluyor.

 

İnsanı insan yıpratıyor.

 

Defne JOY...

 

En son dansından sonra ne demiş?

 

“Çok güzel bir zaman geçirdim. Sizlerin beni sevdiği kadar, benim de sizi sevdiğimi bilin. Ve her zaman dediğim gibi,

Haberin Devamı

 

İyi eğlenceler...”

 

Yonca

“Joydaş”

Yazarın Tüm Yazıları