Bütün yollar gazetecilikte kaliteye çıkıyor

Düzenlenen panelleri dünyanın dört bir tarafından gelen, yazılı ve dijital olmak üzere medyanın her kesimini temsil eden 600’ün üzerinde katılımcı izledi. Bu toplantıyla ilgili izlenimlerimi aktarırken önce genel bir gözlem yapmak istiyorum.

YAZILI BASIN KENDİNİ TOPARLIYOR

Bundan önceki WAN toplantılarında özellikle internet ya da cep telefonu gibi mobil araçların birer haber mecrasına dönüşmesinin genelde yazılı basın üzerinde yarattığı tehditler ön planda olurdu.

Hatta bir dönem, yazılı basının artık bittiği gibi bir erken hükme de varılmıştı.

Bu yılki kongrede yazılı basın temsilcileri ve “içerik üreticileri”nin kuvvetli bir özgüven duygusuyla kendilerini ortaya koyduklarını gözledik.

Aslında ilk yılların paniğinin önemli ölçüde ortadan kalktığını, gazetelerin gerçekçi davranarak bir şekilde bu değişime ayak uydurmaya başladığını söyleyebiliriz. Bunun en önemli göstergesi, dünyanın her yerinde gazetelerin internet bölümleri ile içeriği yaratan ve değerlendiren yazıişleri-haber bölümleri arasında artan ölçüde bir bütünleşmeye gidilmesi. Toplantıda açıklanan araştırmalar, bu yönelişin önümüzdeki 10 yıl içinde daha da kuvvetleneceğini ortaya koydu.

Ancak teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, şu temel gerçek değişmiyor: İnsanların haber alma ihtiyaçları hiçbir zaman ortadan kalkmıyor ve kalkmayacak.

YAZILI BASIN BİTMEDİ BİTMEYECEK

Bu yıl Hamburg’daki forumda en çok ilgiyi gören konuşmacının “Neden yazılı basına inanıyorum?” başlıklı bir sunum yapan, Almanya’da haftalık çıkan Die Zeit Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Giovanni di Lorenzo olduğunu söyleyebiliriz.

Die Zeit’in başına geçtikten sonra gazetenin tirajında önemli bir artış sağlayarak gerçek bir başarı öyküsü yaratan Lorenzo, “Yazılı basın bitmedi, bitmeyecek. Kalite gazeteciliğinin geleceği konusunda endişeli değilim. Yeter ki iyi gazeteciliği yaşatabilmek için para kazanmanın yollarını bulalım” dedi.

Lorenzo, yeni dönemde gazetecilikte olayların perde arkasını anlatan yazıların, analizlerin ön plana çıkacağını anlattı. Açıklanan araştırmalar da Alman gazetecinin bu tahminini teyit etiyor. Lorenzo, ardından “ABD’de gazetelerdeki düşüşün nedeni de zannedildiği gibi internet değil. Gerileme, gazetelerin Irak savaşının başlangıcında görevlerini yapmayarak Amerikan toplumunda yarattıkları güven bunalımından kaynaklanıyor” dedi.

Lorenzo’nun WEF panelleri içinde çok alkışlanan konuşmacı olduğunu bilmem belirtmeye gerek var mı?

Önceki sabah kürsüye çıkan ABD’nin en saygın gazetelerinden The New York Times’ın İcra Kurulu Başkanı Janet Robinson’un konuşması da büyük ilgi gördü.
Robinson, tirajlarda gerileme olsa da daha uzun bir süre insanlarda gazete okuma sadakatinin süreceğini belirtti ve ekledi: “Ama bizim için en önemlisi şu: Haberi, içeriği hangi mecradan verirsek verelim, gazeteciliğimizin kalitesine olan taahhüdümüz aynı kalacak. Önümüzdeki dönemde iyi eğitime dayanan, akıllıca, ustaca yapılmış haberciliğe olan ihtiyaç her zamankinden daha çok olacaktır.”

SONUNDA BAŞA DÖNDÜK

Bu konuşmaları dinlerken eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın geçen hafta Bilgi Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada aklıma takılmış olan medyayla ilgili bir bölüme yeniden döndüm.

Şöyle diyor Clinton: “Bugün internet ve değişik haber alma imkânlarıyla her zamankinden daha çok bilgiye sahibiz. Ama enformasyon parçalara bölündüğü için eskisinden daha çok bilmemize karşılık, daha az anlıyoruz. Çünkü bu durum, bilgi üzerine düşünmemizi, sonuç çıkarmamızı ve karar almamızı sağlayan çerçeveleri organize etmemizi zorlaştırıyor.”

Clinton’ın burada ortaya koyduğu mesele öncelikle iletişim felsefesiyle de ilgili bir konu. Ancak yine de, Clinton’ın altını çizdiği ihtiyaç ile Dünya Editörler Forumu’nda gazeteciliğin geleceğe dönük yönelişiyle ilgili verilen mesajların belli ölçülerde örtüştüğünü düşünüyorum.

Sonuçta teknoloji nereye giderse gitsin iş dönüyor dolaşıyor gazeteciliğin daha iyi yapılması konusuna çıkıyor. İnsanların daha iyi bir gelecek talebi için iyi gazetecilik de şart.