Ticari ahlakımız hangi seviyede

BOLLUK günlerinde, iyi ve rahat zamanda herkes iyidir. Zarar görmeden zarar vermez. Sıkışmadıkça sıkmaz. Daralmadıkça daraltmaz.

Haberin Devamı

Genellikle böyledir insanlar. Elbette istisnaları vardır bunun. Kalbi ve ruhu hasta olanlar vardır. İnsanlara ha bire komplo kuran, desiseler çizen, zarar vermeye endekslenmiş, insanların rahatından rahatsız olan, herkesi sıkıntılı, problemli, çileli görmeye kendini kurgulamış insanlar vardır.
Bu yazımda normal şartlarda, normal olan ama yontan ticari bir faaliyete giriştiğinde bencilleşen, hep kendinden yana benmerkezli insanları frenleyen ölçülerden bahsetmek istiyorum biraz. Zira insanın baskın karakteri menfaat, para ve kazanç devreye girince su yüzüne çıkar, kendini ele verir. İşte İslam bunu iyi bildiği içindir ki, ticari hayatı ahlaki çizgiye çekmek için gayret sarf etmiştir.

* * *

Kuran-ı Kerim’in en uzun ayeti olan Bakara Suresi’nin 282. ayeti alışverişten bahseden, bir anlamda modern zamanlardaki ‘noterlik’ müessesesini çağrıştıran ayettir. Bu ayet borçlanıldığında borç miktarının yazılmasını, şahitlendirilmesini, adil bir kâtip (noter) tarafından bunun kayıt altına alınmasını emreder. Şahitlik yapacakların görevlerini ifadan kaçınmayacakları, her vadenin mutlaka kayıt altına alınması gerektiği bildirilir.

Şuayb Peygamber’in kavminin depremler ve sarsıntılarla yok edilmelerinin sebebi ölçü ve tartıdaki zafiyetleriydi. Onlar ölçü ve tartıyı tam yapmaz, insanların eşyalarını eksik verirlerdi (A’raf, 85). Sonra bunun karşılığı olan ceza geliverdi: “Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar. Şuayb’ı yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler.” (A’raf, 91-92)
Bu ibretli ayetler şunu demek istiyor aslında; eski ümmetlerde ticaretteki sahtekârlığın cezası böylesine toplu helak olurdu. Ama bugün Allah (c.c.) bu cezayı biraz erteliyor. Sadece biraz erteliyor o kadar. Mahşere erteliyor... Hz. Peygamber (s.a.v.) sadık olan tüccarların peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber haşredileceğini belirtir. Ticarete yönlendirir; “Ticaret yapın” der. “Zira kazancın onda dokuzu ticarettedir” buyurur.
Ama hemen ikaz buyurur. “Bizi aldatan bizden değildir. Birbirlerine sadık olan iki ortağın üçüncüleri Allah’tır. Ortaklar birbirlerine ihanet etmedikçe, ortaklardan biri diğerine ihanet ettiğinde yüce Allah aralarından çıkar. Onları hainlikleriyle baş başa bırakır” der.

Hz. Peygamber (s.a.v.) kendi zamanında adil ve vicdanlı bir ticaretin ana hatlarını belirler; fırsatçılığı reddeder. Bir ortağın zorda olan ortağını uyanıklık yaparak saf dışı etmesini günah sayar. Sahtekârlık üzerine kurulan bir ticaretin dünya ve ahrette pişmanlık getireceğini belirtir.

“Malını kaybeden veya çaldıran veya iflasına karar verilen kişi malını geri almak veya satın almak hususunda herkesten daha çok hak sahibidir” buyurur. İcra ile satılan mallarda sahtekârlık yapılmamasına işaret eder. “Malın sahibi korunur” der. Şehirdeki toptancıların, köylünün ürününü ucuza satın alıp tüketiciye pahalı şekilde satmasını kınar. Pazarın herkese açık olmasını, malını piyasaya arz etme özgürlüğünün korunmasını ister. Bütün bunlar piyasanın tarzını belirlemeden önce ticaretin vicdanını oturtmaya yönelik ahlaki dokunuşlardır.
Ticarette yalan yere yemin ederek müşterisini ikna etmeye çabalayanın ahret gününde hüsrana uğrayacağını söyler. Malınızı satarken yemin etmeyin; zira yemin görünüşte para kazandırır ama sonrasında kazancı silip süpürür. Bütün bunlar Hz. Peygamber’in uyarılarıdır. O ayrıca şöyle buyurur: “Borçlanmayınız. Borçlanacaksanız borca dikkat ediniz. Zira borç, geceleyin uzun uzun düşündürür; gündüz ise utandırır.

Ölmüş olan kişinin ruhu borcundan ötürü berzah -kabir- âleminde asılı durur. Ta ki borcu ödenene kadar. Bizim büyüklerin dedikleri ‘Ayağını yorganına göre uzat’ atasözüne kadar uyumlu.
Hz. Peygamber bazen farklı bir ticaretin kapılarını da aralar. Borç alışverişini çift yönlü ticaret olarak yorumlar. Çünkü borçlanmanın dünya da iki tarafı var -alacaklı ve verecekli- ama ahrette de iki tarafı var. Alacaklı kul, verecek olan ise Yüce Allah. Bunu şöyle formüle eder Efendimiz: “Cennetin kapısında şunun yazılı olduğunu gördüm. Karşılıksız borç ahirette 18 (on sekiz) katıyla geri ödenecek; sadaka ise 10 (on) katıyla geri ödenecek. Ben Cebrail’e sordum: “Cibril! Neden karşılıksız borcun ahretteki bedeli sadakadan daha fazladır?.” Cebrail şöyle cevap verdi. “Çünkü borç için kapıya gelen kişi mutlaka muhtaçtır da kapıya gelmiştir. Sadakaya gelince sadaka bazen zengin bir insana gider de yerini bulmaz.”

Bir defasında da şöyle buyurur: “Zengin olanın borcuna yatması zulümdür. Alacaklının alacağının peşinde koşması hakkıdır.”
Evet. Bütün bunlar ticari hayatımızı ve ilişkilerimizi sorgulamamızda bize rehberlik edebilecek noktalardır. Bütün bunların gölgesinde düşünecek olursak, ticari hayatımızda bu değerlerin ciddiye alınmadığını, acımasız bir menfaat düşüncesinin her değerin önüne çıktığını söyleyebiliriz. En iyi kazananın en akıllı kabul edildiği, nereden ve nasıl gelirse gelsin ‘Yeter ki kazan’ anlayışının geçer akçe olduğu bir dünya da hangi değerden bahsedebilirsiniz. Mahkemelere, iflas ve icra ile ilgili davalara baktığımızda ticari hayatımızın iflasa yöneldiğini görebilirsiniz. Artık: “Rahmetli babam bana kul hakkı yeme. Aldatma. Haram lokma yutma demişti” diyen ticaret erbabının günden güne azaldığını görebiliyoruz. Yanılıyor muyum? İnşallah yanılıyorumdur.

Haberin Devamı

NOT: Bu yıl da Star TV’de yayınladığımız sahur ve iftar programlarımız en çok izlenen dini programlar oldu. Bu güven ve ilginizden dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Haberin Devamı

SORALIM - ÖĞRENELİM

- Kişi gayrimeşru yakınlık kurduğu -zina- kişi ile evlenirse yaptığı günah affedilir mi?

SELAMİ GÜLMEZ
ALMANYA


İşlenen günah evlenmekle silinmez. İşlenen günah ancak tevbe ile silinir. Yani kişi zina yaptığı kişiyle sonradan evlense bile işlediği günah silinmez. Bununla beraber tevbeye devam edilmelidir.

- Ülkemizde bazı önemli noktalar vardır. Ermiş kişinin mezarlarını ziyaret etmekle yarı hacı olunur mu?

NEBAHAT ÇATALKAYA
ADIYAMAN

Elbette ki iyi insanların mezarlarını ziyaret edip dua etmek güzel bir harekettir. Neticede bu bir kabir ziyaretidir. Kabir ziyareti sünnettir. Ancak herhangi bir ermişin (velinin) hatta sahabenin kabrini ziyaret etmekle yarım hacı olunmaz.

 

Yazarın Tüm Yazıları