‘Gel gel güzelim, söz hiç acımayacak’

SABAHIN 10.30’unda başlıyor. 13.00’e kadar “güm güm/güm güm” tekno müzik ve animasyon kuşatması.

Haberin Devamı

14.00’e kadar insafa geliyorlar, bir saat ara veriyorlar. 14.00’ten 18.00’e kadar, çok az kişi itibar etse bile, durmadan yine animasyon kuşatması.

Tatilde insanlar uyumak mı istiyor, kitap mı okumak, kafa mı dinlemek, tatil köyü yönetiminin pek aldırdığı yok.

Akşam işkencesi, yani animasyon adı altındaki oyunlar, üstelik hayli acemice, desibeli müthiş yüksek müzik her odanın içinde patlıyor, gece 24.00’e kadar.

Bunun adı tatil.

Böyle bir yere üç günden fazla dayanmak mümkün değil.

Bizi yine Bodrum’da sekiz yıldır gittiğimiz Gökçebel Tatil Evleri (RONAŞ) paklıyor. Dost insanlar, iyi hizmet, güzel yemekler, sakin, temiz deniz, insanın kendi evi gibi.

AZERİYE KIYAK


Tatil yörelerinde genellikle 23.59 müzik sınırına uyuluyor.

Bunu aşarak eğlenmek isteyenlere olanaklar var. Örneğin, Bodrum’da tekneler denize açılıyor, gecenin geç saatlerine kadar istediğiniz müzik, istediğiniz desibelde. Kimseyi rahatsız etmeden.

Ancak istisnaları bir kalemde geçmek yanlış. Örneğin, ağustosun ilk haftasında Bodrum Gündoğan’da Azeri birine ait tesiste, düğün var. Eh, adı düğün, vur patlasın, çal oynasın.

Kaça kadar? Gecenin 03.00’üne kadar. Nerede kaldı 23.59?

Kimse müdahale etmiyor, rufailer karışıyor bu işe. Sonuna kadar açılan müzik Gündoğan koylarında patlıyor.

DERSİMİZ REFERANDUM


Tatilde sohbetler genelde hayat üzerine. Yine de, bir noktada gelip yoğunlaşıyor: Referandumda ne olur?

Bin kez yazıldığı gibi, çok kimsenin referandum konusunda bilgisi yok.

1- Nedir, oylanan ne, evet çıkarsa rejim değişir mi, hayır çıkarsa derin bir nefes mi alırız? Konuya yakın olanlar en çok bunları soruyor. Buna karşılık, referandum yapılıp yapılmayacağını hala bilmeyenler var.

2- Tayyip Erdoğan referandum içeriği ve 12 Eylül ile ilgili doğruları mı anlatıyor? Kemal Kılıçdaroğlu haklı haksız eleştirilere rağmen, arkasında CHP örgütü fena tekliyor, tek başına, yalın kılıç mücadele mi ediyor?

Bu yılın tatil yörelerinde gözde iki parça var. Özgün’ün parçası Zilli:

“Ben kalender meşrebim, yemesi zor ama ben işimi bilirim, tek elle kopça çözüp öpmeyi de bilirim, bu kız zilli fakat ben yola getiririm.”

Diğeri de, Tarkan’ın parçası Acımayacak:

“Gel gel gel güzelim, söz hiç acımayacak.”

Lenin usulü çubuğu tersten yakmak ya da kulağın arkasından dolaşmak gibi, Tarkan’ın bu parçası ile referandum sonucu arasında bağlantı var mı, yok mu?

Bağış aniden en militan

Haberin Devamı

BİR ara Tayyip Erdoğan’ın çevirmenliğini yaparken, çeviride zaman zaman teknik deyim hataları eksik değil, ama kendi halinde görünüyor. Geri planda kalmayı tercih ediyor.

Ne zaman ki, AB’den sorumlu Devlet Bakanı pozisyonunda Egemen Bağış altı patlar silah gibi. Ne zaman, ne diyeceği belli değil. En militan, en ateşli çıkışlar ondan. Hemen her hafta demete bir nane daha ekliyor.

Son sözü yine aynı minvalde. “Referandumda hayır diyenlerin ya aklından zoru var ya da vatan sevgisiyle ilgili bir sıkıntısı vardır” diye buyuruyor hazret.

Bu muhteşem felsefenin tam tersi tesbit de mümkün. Evet diyenlerin ya aklından zoru var ya da vatan sevgisiyle ilgili sıkıntısı var.

Egemen Bağış boğazın dokuz boğum olduğunu öğrenemeden o koltuktan gidecek. Çünkü, militanlığı öğrenmesini engelliyor.

Ertuğrul yanlış anımsıyor

12 Ağustos’ta, ben tatildeyim, Ertuğrul Özkök Özal’ın Genelkurmay Başkanlığına atamasıyla ilgili bir anısını aktarıyor.

Yazdığına göre, Erol Simavi onu arıyor, “Sana bomba haberim var, Necdet Öztorun Genelkurmay Başkanı olmuyor” diyor. Özkök devam ediyor:
“Haber gerçekten bomba ve ben şoke olmuştum.”

Gazetecilik hayatımda en nefret ettiğim cümlelerden biri, “ben bunu yazmıştım” lafı. Bu kadar gazeteci var, herkes her gün bir şeyler yazıyor, birilerini atlatıyor, birilerini uyarıyor, birilerini farklı olaylardan haberdar ediyor, birilerine keyif veriyor, birilerinin neşesini kaçırıyor.

Nefret ediyorum ama günümüze not düşmek gerek. Özal’ın Genelkurmay Başkanlığına Öztorun’u getirmeyeceğini, o tarihte Cumhuriyet Ankara Temsilcisiyim, Cumhuriyet’te ilk ben yazıyorum.

Özal, Bakanlar Kurulunda konunun oldu bittiye getirildiğini anlatıyor, Genelkurmay Başkanlığı için 12 Eylül döneminde belirlenen atama zincirini kıracağını ekliyor. O tarihte bu konudaki ilk yazı o.

Özal, Öztorun’u atamıyor, kendini güvende hissetmek için İstanbul’a gidiyor. O sırada İstanbul’da güvendiği komutan Orgeneral Recep Ergun var. Recep Ergun
emekli olunca, ANAP’tan milletvekili seçiliyor.

Gazetecilik bu, yüzlerce olay ortasında bazen nisyan ile malul olmak hepimizin kaderi.

Yazarın Tüm Yazıları