2010’da ekonomi ne getirecek?

Peki 2009 yılında neler olabilir? Esas yanıtı aranan soru bu… Benim gördüğüm kadarıyla Türkiye’deki şirketler esas zararı son 2 yılda gördü. 2009 yılında zorlananlar olacaktır. Ancak, kapanan şirket sayısında, iflas masasına gidenlerde müthiş bir artış beklemiyorum.

Haberin Devamı

Yeni yıla girerken herkes bilanço çıkarıp, geleceğe yönelik tahminlerini yapıyor. Ben önce 2009 yılına yönelik kısa bir bilanço yapayım. Ekonominin yönünü tahmin ederken ne yazmışım, onu ortaya koyayım:

1. 1929 yılındaki Büyük Buhran’ın 43 ay sürüyor, ortalama durgunluk süresi ise 16 ay düzeyinde… Bu kez 18 ayı bulabilir. Konuştuğum iyi ekonomistler de bunu söylüyor.
2. Amerikan Merkez Bankası’nın ‘durgunluğa giriş ve çıkış’ analizini paylaşmıştım yılın ilk 3 ayında… Orada şu mesajı vermiştim: Nisan 2008’de yüzde 35-40 düzeyine çıkan durgunluk endeksi, 2009 yılında yeniden dip yapma eğiliminde… Yani çıkış işareti geliyor.
3. Dolarda tahmin edildiği gibi 2 TL düzeyleri geçilmez diye yazmıştım. Kötümserler bu kez de yanıldı.

2010’da neler olacak?

Bu analizleri yaptığımızda ortalık toz dumandı, doların 3 TL’ye çıkacağını, krizin birkaç yıl süreceğini tahmin edenler vardı. Bu krizin, daha iyi kontrol altına alınması ve Çin ile Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler etkisi nedeniyle daha kısa süreceğini yazmıştım. Önemli ölçüde beklentilerim gerçekleşti.
Şimdi 2010 yılına yönelik kişisel beklentilerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Unutmamak gerekir ki, bunları fikir vermek için yazıyorum, yatırım tavsiyesi olarak algılamamakta yarar var:

IMF: En önemli belirleyici olduğu için öne bunu yazdım. Benim tahminim, Türkiye’nin IMF ile anlaşma imzalayacağı yönünde… Zaten bu yöndeki açıklamalar da giderek kesimlik kazanıyor. Seçime 1 ya da 2 yıl kalmışken, hükümetin paraya, IMF fonlarına ve onun peşinden gelecek sıcak paraya ihtiyacı var.
BÜYÜME: Hükümet yüzde 3.5 oranında bir büyüme tahmini koydu. Normal şartlarda yakalanabilir bir hedef… IMF olasılığı ile bu oranın yüzde 5 düzeyine rahatlıkla ulaşacağını düşünüyorum. Ancak, bu büyüme, iş yaratmaya aynı şekilde katkıda bulunmayacak. Konuştuğum patron ve CEO’lar, ‘iş yaratmayan büyüme’ gerçeğini doğruluyor.
ŞİRKETLER: Gördüğüm kadarıyla büyük grup ve şirketlerde hesaplar ‘iki haneli’ büyüme oranına göre yapılıyor. Daha tek haneli büyüme hesaplayana rastlamadım. ‘Zor yıl’ geçirecekleri iddia edilen bankalar bile yüzde 10 ve üzeri büyüme bütçelediler.
İŞSİZLİK: Ekonominin yüzde 3.5-4 büyümesi durumunda, en fazla yeni 100-150 bin civarında yeni iş yaratılabilir. Ancak, iş piyasasına yeni katılanlar nedeniyle, Türkiye’de işsizlik oranı, 2009’daki düzeyinin de üstüne çıkabilir. Zaten Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da ‘İşsizlik oranı yıl sonunda 14.8’e çıkar, gelecek 3 yıl da yüzde 13 düzeyinde seyreder’ diyerek bunun işaretini vermişti.
DOLAR: Dolar hesabına şöyle bakıyorum: 2009 yılı, yüz yılın krizine tanıklık yaptı, Türkiye de çok ciddi şekilde etkilendi. Böyle bir dönemde dolar/TL paritesi 1.78’leri ancak gördü, 1.41’lere kadar geriledi. Kriz döneminde böyle bir tablo varken, normal bir yılda dengenin daha aşağıda kurulması normal karşılanmalı.
EURO/DOLAR: Daha önce de yazmıştım. Dolar ve Euro’da ‘döngüler’ var. Uzun süredir Euro lehine bir denge vardı. Sayfadaki tabloda görüyorsunuz. 1 Temmuz 2001’de parite 0.90 düzeyindeymiş, 1.51’lere kadar yükseldi. Son iki yılda 200-300 günlük dolar lehine yükselişler olsa bile, Euro’nun gücü öne çıktı. 2010’da ise dolar dönemi başlayacak gibi görünüyor.
ALTIN: Jim Rogers ve El Erian gibi global yatırımcılar, ‘Ortalıkta bu kadar para bolluğu varken altın yükselir’ diyorlar. Ama yükselişin sürekli olamayacağının da altını çiziyorlar. Uzun vadede altın yeniden cazip olabilecekse bile, 2010’da dikkatli olmakta yarar var diye düşünüyorum. Unutmayalım son 10 yılda dolar bazında yüzde 300 artış gösterdi.
FAİZLER: Dünyada ‘sıfır faiz’ politikası devam ediyor. Şimdiye kadar ABD ve Avrupa bankalarından tersi yönünde bir işaret gelmedi. Sadece İsrail, Avusturalya ve Norveç faiz artırdılar. Sırada Çin, Tayvan ve Güney Kore var. Yılın ikinci yarısında ise Batı’dan artırım işaretleri gelebilir. Bunun ne anlama geldiğini de tablodan görmek mümkün. Borsalar, faiz artırımına doğru giderken düşüş eğilimine giriyorlar.
ABD BORSASI: Mart-Aralık 2009 arasında Amerikan borsaları yüzde 50’nin üzerinde değer kazandı. Yılı 10.500 düzeyinde kapattı. Daha yolu var mı? Ocak ayı ilk yarısında düzeltmeler gelse bile ilk 3-4 ay iyi geçebilir. Çok iyi tahmin yapan analistler, 2010 yılını, yüzde 8-17 arasında yükselişle kapatacağını tahmin ediyorlar.
İMKB: Yılı yüzde 100’ün üstünde primle kapattı. IMF haberlerinin de etkisiyle tüm zamanların en yüksek düzeyi 56 bin idi, çok yakın düzeylerdeyiz. Ocak ayının ilk yarısı satıcılı olsa bile 3-4 ay iyi geçebilir. Nisan sonrasında, genel trend ve halka arz dönemi nedeniyle sıkıntı gündeme gelebilir.
YABANCI GİRİŞİ: 2009’da gelişmekte olan ülkelerin menkul değerlerine 80.3 milyar dolarlık fon girişi oldu. Bir önceki yıl ise 49.5 milyar dolarda kalmıştı. 2010’da ise gözler ABD ekonomisi ile faiz oranlarında olacak.
TASARRUF SAHİBİ: Faiz oranlarının düşüklüğü, doların yatırım aracı olmaktan çıkması nedeniyle para sahibinin işi zor. Böyle ortamda ‘ana para korumalı fon’ ile A tipi fonlar dikkate alınabilir. Ayrıca, yılın ilk aylarında mevduata da bakmak lazım. Konut alacaklar için ise faiz oranları çok düşük, bankalar arasında iyi rekabet var.
2010 için, bir önceki yıldan daha iyi beklentilere sahibim. Umarım hepimize, sağlık, mutluluk ve başarı getirir… İyi yıllar…

Yazarın Tüm Yazıları