THY büyük uçağını arıyor

Kısa dönemli uzun menzilli uçak ihtiyacını Boeing ve Airbus’a verdiği siparişlerle karşılayan THY, yüksek yolcu kapasiteli uçaklar almak üzere harekete geçti.

Krizi fırsata çevirmek için, Boeing’den 747-8 Intercontinental, Airbus’tan da A380 tekliflerinin yanı sıra leasing yani finansal kiralama şirketleriyle de görüşmeler yapılıyor. THY ihtiyaç olarak 4 veya 5 uçak düşünüyor.

TEKLİFLER ALINIYOR

Boeing’in 787 teknolojisi kullanarak geliştirdiği 747-8, ilk uçuşunu ocakta yapacak. Uçağın ağırlıklı olarak kargo modeli sipariş aldı. Yolcu da Alman Lufthansa ve Kore Havayolları sipariş verdi. Boeing, satış için THY’ye 787’lerle birlikte paket sunuyor.
Airbus halen 4 havayolu tarafından kullanılan A380 konusunda THY’ye farklı alternatifler verdi. Yüksek kapasiteli uçağın THY açısından kullanılmasının prestij getireceğini belirten Airbus yetkilileri, kendini ispat eden A380’in şansının arttığına inanıyor. Airbus, A380’le birlikte rakibi gibi A350XWB paketi de sunuyor.
THY’nin yeni uzun menzilli uçak için Airbus A350XWB ile Boeing 787 arasında gidip geliyor. Karar Haziran 2010’da açıklanacak.
2012’ye kadar 24 yeni uzun menzilli uçak alacak THY’nin hızla pilot ihtiyacını çözmesi gerekiyor. THY’nin bu uçaklarda görev yapacak pilot ihtiyacı 360 civarında.
Tek koridorlu uçakta karar yıl sonunda açıklanacak. Airbus A319-320-321 ile Boeing 737-800/900 modellerinden yaklaşık 20 civarında uçak alınacak.
Bölgesel uçakta ise Bombardier’den C Series, Embraer ERJ170/190 ailesi, Japon Mitsubishi’den e MRJ için teklif istendi.

A380 ATATÜRK HAVALİMANI’NA SORUNSUZ İNECEK

İki katlı, 550 yolcu kapasiteli A380’in olası THY siparişi için Airbus İstanbul Atatürk Havalimanı için fizibilite raporu hazırladı. Çalışmada havalimanının 3 bin metre uzunluğundaki 18-36 sol ve sağ pistleri tam yüklü A380 kalkışı için yeterli bulundu. 747-8’in de iniş kalkışında sorun yok. Tolga ÖZBEK

Yol arkadaşlarım

Uçuş ekiplerini her zaman “yol arkadaşlarım” olarak görürüm.
Onların kurallarla belirlenmiş özenli hareketleri, uçuşta zamanı iyi kullanmaları, yolculara ikramları, zarif davranışları, üniformalarına gösterdikleri özen beni çok etkiler.
Oturduğum koltukta pilotları kulaklarımla izlerim. Gaz açışları, tırmanış açıları, inişte yan rüzgârlara direnişleri, motorların sesleri, dönüşler, alçalmalar yakın takibimdedir... Birçok uzun uçuşta gözümü kırpmadığım olur. Keyif alırım. Yol arkadaşlarımın yaptığı işleri hayranlıkla izlerim. Detay avcılığı gibi saçma bir hastalığa yakalandığım için kendimi yorarım. Perişan ederim.,

DUBAİ’YE UÇUYORUM

Türk Hava Yolları ile 13 Kasım’da saat 23.50’de kalkan TK1164 seferiyle İstanbul’dan Dubai’ye uçtum. TC-JRB tescil işaretli uçak, Airbus A321’di. Kabin Amiri Murat, sanıyorum eğitimdeki bir hostesle business class’ta yolcuları karşılıyorlardı:
- Yolcular oturduktan sonra kabini kontrol ettiler. Kabin amiri tek tek baş üstü dolaplarını kapamaya başladı. Dolap kapağını öyle sert vuruyordu ki koltuğuna oturur oturmaz uyumaya başlayan birçok yolcu korku ile irkiliyordu. Sıçrayarak uyanıyordu.
- Anlaşılmaz anonsta kaptan pilotumuzun Ömür Gündüz Topçu, ikinci pilotun Şevki Baş, kabin amirinin adının da Murat olduğunu güçlükle duyabildim. Kabin amiri mikrofonu ağzının içine sokarak anons yapıyordu. İri yarı bir kabin amiriydi Murat. Zıp zıp zıplıyordu. Gece yarısı uçuşunun sakinliğini sadece onun hiperaktif davranışları bozuyordu. Yanında önde çalışan ve eğitimde olduğunu sandığım hostese her hareketinde çarpıyordu. Koridorda kendi kendilerini sıkıştırıyorlardı. Biri öne gidiyor, diğeri geri adım atıyor komik bir gösteri yapıyorlardı sanki.
- Uçak kalkmak için pist başına doğru ilerlerlerken ışıklar kısılmadı. Ne zaman tırmandık, yaklaşık 3 bin metreye çıktık kabin amiri anlaşılmaz bir şekilde kumanda panelinden önce ışıkları tamamen kapattı. Sonra hafif açtı. Şaka gibi. Sanki 3 bin metreden sonra karanlık bize çok gerekliydi. Biraz sonra yeniden yaktı. Tahliye sırasında gerekir diye, gözlerimizin uçağın içindeki karanlığa alışması lazım. Ama bu uygulama onun elinde komik bir davranış bozukluğuna dönmüştü.
- Kalkış yaklaşırken kabin amiri ve diğer hostes çıkış kapısındaki ikili ekip koltuğuna oturdu. Kabin amiri bel kemerlerini taktı ama onu ani duruşta tutacak omuz kemerlerini bağlamadı. Kalkış sırasında bacak bacak üstüne atmıştı. Tahliye olsa önce kendisi ileri fırlayacak, toparlansa bile ayağa kalkmakta güçlük çekecekti. Böyle bir durumda kapıyı açıp bizleri nasıl tahliye edecekti?
- Eğitimdeki hostes, uçuşumuz yaklaşık 4 saat süreceği için “amenity kit” dağıtıyordu. İçinde diş fırçası, diş macunu, uyku maskesi bulunan çantaları adeta köpek yavrusunu kulağından tutmuş gibi uzatıyordu. Amenity kitlerin koruyucu plastik örtüleri toz içindeydi. Belli ki depolarda uzun süre tutulmuştu.
- Kemer ikaz lambaları söndükten sonra servis bir türlü başlayamadı. Uçuşun sonraki dakikaları benzer hatalar, garipliklerle sürüp gitti. Keyfim kaçtı. Neyse ki pilotlar mükemmel bir uçuş sundular. İnişimiz çölün ortasındaki Dubai Havalimanı’na yapılabilecek en iyi inişti...

MANCHESTER’A UÇUYORUM

Hayatımda ilk defa bir maça gittim. Ülker Grubu’nun en az şirketi kadar marka olan ismi Zuhal Şeker istedi. Mükemmel bir organizasyon ruhunun neler yarattığını gösterdi bize. Müşteri memnuniyetimizi stratosfere taşıdı. Katmanların ötesi uzaydı zaten.
TK 1995 seferi ile Manchester için havalandık.
Yol arkadaşlarım bu kez kalabalıktı. Uçuş ekibinin dışında zor insanlar vardı. Detaycılar, kolay beğenmeyen, aşırı dikkatli insanlar. Hata yaptıklarında milyonlara rezil olma korkusuyla yaşayanlar. Fikret Ercan, Oray Eğin, Erdoğan Aktaş, Doğan Satmış gibi isimler. Hepsi sorumluluklarının doruğunda insanlar. Onlar da benim kadar her şeyi dikkatle izlediler. Ama bir ekiple karşılaştık ki anlatamam... İzlemekten onur duyduğum “yol arkadaşlarım”dı onlar. Diğer zor arkadaşlarım, yayıncı takımı da çok beğendiler.
Mesul Kaptan Pilot Mehmet Eser, İkinci Pilot Hakan Aslaner, Kabin Amiri Gülay Temel, Kabin Memurları Ferah Sebah, Özgül Akyar, Merve Akınoğlu, Duygu Gül Dönmez. Hepsi bu iş için yaratılmışlardı. Bulundukları 10 bin metreye çok yakışıyorlardı. Atilla Doğudan’ın patronluğunda Turkish Do&Co’nun yemeklerini de öyle bir sundular ki Cipriani gibi bir restoranı bile anahtar teslimi o ekibe bırakırdım.
THY’yi ben yönetsem bu tip ekipleri bulur yakalarına birer yıldız takardım.
Fark edilsinler, iyice görülsünler, havalimanlarında yanımızdan geçerken saygıyla selamlansınlar diye yapardım bunu. Manchester dönüş uçuşumuzda da mükemmel bir ekiple karşılaştık.

KARLITEKİN’DEN MEKTUP

THY Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin şu günlerde üzerinde hem kendi resmi hem de gönderdiği kabin memurunun resmi olan mektuplar yazıyor. Kabinde her şeyin yolunda gitmesi için önerilerde bulunuyor. Öneriler kadar şirketin de alması gereken önlemler var:
1. Kısa, 2 saatlik veya 4-5 saat süren uçuşlardaki ikram çeşitleri ve servis tekniklerinin de iyi ayarlanması gerekiyor.
2. Tırmanışı ve yaklaşması dahil 40 dakikalık uçuşta, seçenekli business yemekleri, ekiplerin yetişememesine neden oluyor. Kısa uçuşlarda yemekler business’ta tek tek getirilmek yerine troleyle servise çıkılmalı.
3. Son günlerde kabin ekibi sayısı Uzakdoğu, Amerika gibi uzun menzilli uçuşlar dışında bir kişi azaltıldı. Bu hizmet kalitesini aşağı çekmeye başladı.
4. Ankara ya da İzmir gibi yerlere yapılan kısa uçuşlarda ekonomi sınıfı için ikram uçağa binişte dağıtılmalı. Sonra sadece sıcak soğuk içecek servisi yapılmalı, seçenekler azaltılmalı.
5. Uçakta asla ikiden fazla çaylak kabin memuru olmamasına özen gösterilmeli.
6. Kabin memuru eğitimleri işe alıştan sonra daha uzun olmalı. Bütün kabin memurlarının sürekli e-learning sistemiyle eğitimleri yapılmalı, zaman zaman online sınavlarla kontrol edilmeli.
THY kabinde standardını yükseltmek için çaba harcıyor. Buna tanıklık ediyorum. Elini-eğitimini çok çok ama çok çabuk tutması gerekiyor.
Not: Uçaklarımızda genellikle cep telefonları ile ilgili anonsta, “Cep telefonları, uçağımızın uçuş aletlerini etkilemektedir” deniliyor. Alet mekaniktir. Manuel bir yapıya sahiptir. Oysa uçaklar bilgisayar kontrollü, elektronik donanımlı, dijital ve kablolu sistemler topluluğuyla uçuyorlar. Bu anons “Cep telefonları uçağımızın uçuş sistemlerini etkilemektedir” şeklinde yapılmalıdır diye düşünüyorum. Bir de sistem kelimesi ses olarak Türkçe ve İngilizce’de daha güzel geliyor kulağa...
Yazarın Tüm Yazıları