Biz yapmadık ‘cemaat’ yaptı

Hükümeti hafiften zor durumda bırakan her tür icraatın sorumluluğu da “Cemaat”in üstüne yıkılıyor...

Son örnek şu:

Hükümete yakın çevreler, Doğan Grubu’na verilen inanılmaz vergi cezasının hükümetten değil, Maliye bürokrasisine sızmış “cemaat mensupları”ndan kaynaklandığını yayıyorlar etrafa...

Fısıltılar halinde...

Bu fısıltıların köşe yazılarındaki izdüşümlerini ve imalarını yakalamak da mümkün...

* * *

Mesela Akif Beki’nin şu cümlelerine dikkat lütfen:

“Doğan Grubu’na kesilen uçuk para cezasını, bir defa çok abartılı buluyorum. (...) İzahı zor bir rakam... (...) Ama doğrudan siyasi iradenin, muhalif bir medya grubunu imha girişimi olarak görmüyorum bunu... Karar sahibini de, infazı yapanları da başka yerde aramalı...”

Demek ki neymiş?

Vergi cezası kararını verenlerin ve infazı gerçekleştirenlerin, “siyasi irade” ile alakası yok imiş... Sorumluları başka yerde aramalıymışız...

Siz de benim gibi parmağın nereyi işaret ettiğini fark ettiniz mi?

Siz de bu cümlelerden, “İnfaz kararını Fethullah Gülen verdi, infazı da Gülen’e yakın Maliye bürokratları gerçekleştirdi” imasını yakalamıyor musunuz?

* * *

Zekaya hakaret olur da bu kadar olur...

Sen her alanda hakimiyetini tesis et... Memleketin kontrolünü en ufak bir açık vermeyecek denli kontrol altına al... Falanca şehirdeki kıytırık bir müdürün atamasına bile en üst düzeyde karış... Habersiz kuş bile uçurulmasına göz yumma...

Sonra da memleketin gidişatını belirleyecek denli pek mühim bir hadise için...

Çıkıp “Biz yapmadık / Cemaat yaptı” diyerek, hedef şaşırtmaca oyunu oyna...

Ne diyordu eski İstanbul bıçkınları:

“Ufak at da civcivler de yesin...”

Direniş günlüğü (1)

“Bugün direniş için ne yaptın?” sorusunun karşılığını sunuyorum:

Telefonla arayıp, “Abi, sakin ol... Doğan Grubu’nu bu kadar ateşli savunmak sana mı düştü? Bu iktidar harcayacak o grubu... En üst düzeydekilerin havası bu... Sen kendini kurtar” diyen AKP çevrelerine çok yakın dostuma, “Pazarda limon satarak da mutlu olmayı göze almış bir adama bütün bunlar vız gelir, tırıs gider” dedim...

İki büyük Türk yalanı

BİRİNCİ YALAN: Tayyip Erdoğan çok büyük bir hatiptir...

İŞİN DOĞRUSU: Tayyip Erdoğan çok büyük bir hatip değildir. Fakat üç avantajı vardır: 1- Herkesin anlayabileceği basitlikte konuşuyor. 2- Konuşurken öfkesini, sevincini, üzüntüsünü yansıtmaktan çekinmiyor. 3- Konuşmasına sinen içtenlikle dinleyicilerini avlıyor.

İKİNCİ YALAN: Deniz Baykal çok kötü bir hatiptir...

İŞİN DOĞRUSU: Deniz Baykal çok kötü bir hatip değildir. Fakat üç dezavantajı vardır: 1- “Çok mesaj / Hiç mesajdır” ilkesini unutarak detaylara dalıyor. 2- Kurduğu bir cümleyi, daha süslü cümlelerle sürekli tekrar etmeye meraklı... 3- “Anlaşılır bir konuşma”nın “Mükemmel bir nutuk”tan daha etkili olduğunu unutuyor.

Keşke hiç konuşmasaydı

Ayşe Arman yine harika bir iş çıkarmış: Halit Ergenç’in ayrıldığı eşi Gizem Soysaldı’yı konuşturmuş...

“Konuşturan” işini iyi yapmış ama ya “konuşan”?

Bu zamana kadar sessiz kalarak, nasıl vakur olunurmuş, nasıl cool tavır alınırmış, nasıl olan biteni hiç takmadan yaşamaya devam edilirmiş konusunda şahane dersler veren Gizem Soysaldı, konuşarak büyüyü bozdu...

Konuşarak “intikam soğuk yenen yemektir” ilkesini bir kez daha haklı çıkardı...

Bu konuda yazılmış en isabetli yazıyı okumak için dünkü Günaydın’ı bulun ve Ayşe Özyılmazel’in “Kaçınılmaz son: Kadının intikamı” başlıklı yazısını okuyun...

Yazının ana fikri: Noktayı kadın koyar!

Refik Halit hayranları ayaklandı

Dünkü yazımda “ben kuşağı”nın ilk yazarı “Refik Halit” ile “ben kuşağı”nın son yazarı Hıncal Uluç ile alaka kuran bir cümle vardı...

İşte bu cümleye Refik Halit hayranlarından şiddetli tepki aldım.

“Sen nasıl Refik Halit gibi bir yazarı Hıncal Uluç’a benzetirsin?” dediler de başka bir şey demediler.

Yaptığım benzetmeye itiraz edilmesine karşın...

Memleketimizde Refik Halit üstadın bu kadar katı hayranlarının bulunmasına nasıl sevindim bilemezsiniz...�