Beyaz pantolonlu kız

O, Dubai’den geliyor.

Ben Bodrum’dan.

Atatürk Havalimanı’nda buluşup, iki sevgili Atina’ya uçacağız.
Hayattan tam üç gün çalacağız.
Ve kızımızdan./images/100/0x0/55eb5f1ef018fbb8f8bccee8
Üç tam gün, tanıdık kimse olmadan etrafta, biz iki sevgili yalnız olacağız.
Adanın sokaklarında el ele dolaşacağız.
Birbirimizin gözünün içine bakacağız.
Kendimize, birbirimizi yeniden hatırlatacağız.
Her güzel evin duvarına yaslanıp öpüşüp, koklaşacağız.
(O, “Yapma!” diyecek, ben aldırmayacağım!)
Esas olanın, ikimiz olduğunun bir kere daha farkına varacağız.
Biz yoksak, “mutlu aile” yok.
Biz, birbirine dolanmış iki sarmaşığız, kendimizi sulayacağız...

Tabii bütün bunları yapabilmemiz uçağı kaçırmamamıza bağlı!
Aksi gibi onun uçağı, Dubai’den kalkarken rötar yaptı.
Yandık!
İstanbul’a bir türlü inemiyor.
Atina uçağının kalkmasına da çok az kaldı.
Ben uçağın kapısında yüreğim ağzımda bekliyorum.
Nasıl bir adrenalin anlatamam.
O ne!
Telefonum çalıyor, yaşasın, demek indi, diyor ki “Sakın kafana takma, Atina’yı kaçırırsak ilk uçak nereyeyse oraya gideriz!”
Bizim ilişkimizin sırlarından biri işte bu: Pozitif tipleriz, kahpe kaderci değiliz, orası olmazsa burası olur, boşveeeer diyebiliyoruz, birbirimizi aşağıya değil, yukarı çekiyoruz.
Zaten böyle olunca da işler yolunda gidiyor.
Ve işte aşkım, bu düşüncelerimin arasından bana doğru geliyor.
Daha doğrusu, omzunda çantası koşuyor...
Onu uzaktan görmek bile beni heyecanlandırıyor...
Son anda atlıyoruz uçağa...
Şimdi nihayet el eleyiz...
Her şey, herkes uzaklaşıyor, gerimizde kalıyor...
10 yıldır tanıyoruz birbirimizi, 8 yıldır da sevgiliyiz, birlikteyken sadece ikimiziz, dünyanın geri kalanı bizimle birlikte değil, her şey flulaşıyor, hiç kimsenin önemi kalmıyor, bir tek kızım, bir tek onu arıyorum arada bir, keyfi yerinde mi mutlu mu, o kadar...
Ne benim ne onun işi umrumuzda...
Buna bayılıyorum, bütün etiketlerimizden arınabiliyoruz.
Karı- koca bile olmuyoruz.
Hele Mikonos uçağına binip de o adaya varınca...
Yaşlarımız da küçülüyor.
O 48, ben 39 değilim artık.
O 25, ben 23?

Hey güzel Mikonos...
Türklerin ısrarla Mikanos dediği Mikonos...
Neden bu adayı bu kadar seviyorum bilmiyorum.
Sırt çantalı maceraperest gençler de, kalbur üstü zenginler de burada olduğu için.
Herkes açık saçık ve güzel olduğu için.
Hoşgörülü bir ada olduğu için.
Coğrafyası nefes kestiği için.
Estetik yapılar olduğu için.
Vespa’ya bindiğimiz için.
Yunanlılar Türklere benzediği için.
Akdeniz yemeklerine bayıldığımız için.
Rüzgârını sevdiğimiz için.
Bu adada hep güzel seviştiğimiz için.

“Yok ben kullanamam bu motoru, düşerim” diyorum.
“Saçmalama, tabii ki kullanırsın” diyor, beni yüreklendiriyor.
Aaaaa çok kolaymış!
Hahahahahahhahahaha.
Vespa’yı kullanıyorum, arkama da sevgilimi atıyorum.
Şu anda arkamda oturuyor, belime sarılıyor, boynumu öpüyor, “Yapma! İki seksen şu tepeden aşağı uçacağız!” diyorum, gülüyoruz, rüzgârda sivrisinek sesi çıkararak ilerliyoruz, adanın zikzak yollarında kendimize tenha plajlar arıyoruz.
Burada her şey var, gay’lerin plajı, gençlerin plajı, inanın hiç ilginç değiller, herkes alt alta üst üste, tuhaf müzikler dinliyorlar ve kafa sallıyorlar... Sosyetiklerin plajı da ikoncan dolu... Ama keşfedebileceğiniz olağanüstü güzellikte tenha plajlar var, biz onlara takılıyoruz, her gün haritadan birini seçip ona gidiyoruz...
Tepelerde küçücük lokantalar buluyoruz.
Şarapların bardakla geldiği, bıyıklı Yunanlı kadınların önünüze tak diye enfes balıklar ve salatalar koyduğu üç beş masalı minik yerlere dalıyoruz.
Ay bir güzel sarhoş oluyoruz.
Sonra sahilde fışır fışır deniz sesinin olduğu bir şezlongda uyuyakalıyoruz.
Benim bayıldığım tatil işte bu.
Tabii ki bunu yaşamak için illa Mikonos’a gitmeye gerek yok.
Ama işte oraya gittik.
Lütfen itiraz etmeyin, çıkıntılık yapmayın!

Günbatımı için Mikonos’un içinde denize nazır bir yerdeyiz.
Mohito içiyoruz.
Zamanı geldi, bar bar dolaşıyoruz.
Bir kokteyl orada.
Bir Carperinia burada.
Derken tekilaya geçiyoruz.
Biraz absürd bir durum, normalde sevgilinle romantik takılırsın, loş yerlerde şarap falan içersin, tekila içip tempo tutmaya, oturduğun yerde dans etmeye başlamazsın...
O daha çok arkadaşlarla yapılır.
Biz o haldeyiz.
Neşeli ve sarhoş!
Tam o sırada, bardan içeri iki kız giriyor.
Ama ne kızlar...
Birinin pantolonu beyaz...
O daha güzel...
Beyaz pantolon, çok iddialı bir giysi, hele darsa, hele bedene yapışıyorsa...
Üstüne üstlük üzerinde kısa bir bluz varsa...
Kalçasına güvenmeyen asla giyemez...
Ben mesela hayatım boyunca giyemedim, çok isterdim ama uygun (eşittir kalkık) bir popom yok.
Ama giyenleri hep hayranlıkla izledim.
“Peki sevgilim bu konuda ne düşünüyor?” diye ona dönerken...
Bir de fark ediyorum ki, bardaki bütün erkekler gibi, o da gözlerini dikmiş beyaz pantolona bakıyor...
Beni fark edince de diyor ki, “Bak şimdi, bardaki bütün erkekler sessizleşti. Hamle planlıyorlar, birazdan harekete geçecekler. Kız da güzelliğinin farkında...”
“Emin misin?”
“Tabii, tabii” diyor, “Vücut diline bak...”
Gerçekten de kız, bir bira söylüyor, bara yaslanmış hafif öne eğilmiş, poposu barın içindeki bütün erkeklerin ufuk çizgisi dahilinde. Herkes ona bakıyor, pardon poposuna ve evet bir konuda herkes hemfikir:
Kalçaları çok güzel.
Aman Allah’ım bazen dünyaya, iki güzel meme ya da kalçanın hükmettiğine inanıyorum!
Sevgilime diyorum ki, “Bari herkesten önce davranalım, bu kızlarla biz arkadaş olalım, onlarla birlikte eğlenelim...”
Üstünkörü bir bakıyor suratıma, sorgulayıcı, tuzak mı kuruyorum acaba?
“Ya sonra fikrini değiştirirsen?” diyor.
Türkçe açılımı şöyle:
“Bak, sonra kıskandım- mıskandım demek yok!”
“Merak etme” diyorum, garanti vererek, ona kızlara da tekila ısmarlamasını öneriyorum.
Bazı kadınlar, haddinden fazla güzel kadınları yok saymayı tercih eder, ben onlardan değilim, başa çıkabilmek için onlarla oyun oynamayı tercih ederim...

Ve sevgilim onlara da tekila ısmarlıyor.
Çok hoşlarına gidiyor.
Süper!
Barın en güzel kızları bizimle takılıyor.
Sevgilim de gülüyor, kızlarla sohbet ediyor.
Onun benimle birlikte olması, güzel kadınları fark etmesine, onlarla sohbet etmesine engel değil.
Gerçi çoook derinden hafif bozulmuyor da değilim, beyaz pantolona gösterdiği ilginin yoğunluğuna.
Bir tekiladır...
İkinci tekiladır...
Üç tekiladır...
Gülüyoruz, eğleniyoruz...
Aman Allah’ım ne oluyor orada?!
Sevgilim, beyaz pantolondan sigara alıyor, birlikte bırakmıştık, uzun zamandır içmiyordu. Babamın ölümünde elim sigaraya gitmişti de bana “Aklından bile geçirme!” bakışı atmıştı...
Ama şimdi...
Bu bir şaka galiba!
Aaa bakar mısın, kızdan aldığı sigaradan bir fırt çekti, resmen içiyor...
En inanılmazı da...
Bana da ikram ediyor, “Sen de ister misin?”
Babamın ölümünde, “Sakın içme, bir tane içtin mi yeniden başlarsın” diyen adam bunu yapıyor...
Tepki göstermiyorum...
Sanki çok normal bir şeymiş gibi bir fırt çekiyorum.
Hoşuma gitmiyor, tadı ve kokusu kötü geliyor.
Ama tabii durum çok eğlenceli...

Ne mi yapıyorum?
Birkaç alternatifim var:
1- Kıyameti koparabilirim.
2- “Siz erkekler hepiniz aynısınız!” diyebilirim
3- Ya da “Salaklık bende. Baştan bu oyuna girmeyecektim!”
4- Oradan çekip gidebilirim.
5- Elimdeki tekilayı kızın kafasına atabilirim, aynı anda şöyle bağırabilirim: “Hep senin yüzünden! Neden bu kadar güzelsin!”
Ama bütün bu seçeneklerde de sevgilimin kendisini bana kapamasına sebep olacağım kesin.
Oysa onun hem sevgilisi hem de arkadaşı olmak istiyorum.
Güldüm geçtim tabii.
“İnsan doğası bu!” dedim.
Dikkatinizi çekerim, “erkek doğası” demiyorum, “insan doğası.”
Güzel olan her şey, çocuklar gibi, bir süreliğine ilgimizi çekiyor.
Ama hayat, sadece bununla geçmiyor.
Güzellik yetmiyor.

Ertesi gün, Mikonos’un daracık sokaklarında, yine el ele yürürken, uzaktan dünkü kızları görmeyelim mi?
“Bak” diyorum, “Senin beyaz pantolonlu...”
“Aman, boşver gidelim” diyor, “Gündüz ve içkisiz hiçbiri çekilmez!”
Kulağına eğilip “Alçak!” diye fısıldıyorum.
“Kızı kullandın, bir peçete gibi buruşturup attın!”

HAMİŞ: Duyduk duymadık demeyin, dün yazım yoktu gazetede. Önümüzdeki pazartesi ve çarşamba da olmayacak. Sebebi Hürriyet’nin yeni Hacı’larına yer açmak. Rica ettiler, biz de Kanat’la “Tabii ki” dedik. Özkök’ü, Ahmet Hakan’ı ve Ali Bulaç’ı zevkle okuyoruz, dizi bitince tekrar birlikte olacağız...
Yazarın Tüm Yazıları