Ivır zıvır haberler... Az sonra

HERKES gibi ben de biraz "Moody"yim.Fransızlar buna "Lunatik" diyorlar.

Türkçe karşılığını bulamadım.

Her gün farklı bir kişilikle uyanmak.

Farklı kişiliklere sahip olmak asla kişiliksizlik değil.

Dediğim gibi farklı havada, farklı karakterde olmak.

Kim bilir belki de insanı renkli kılan şey bu özelliğidir.

* * *

Dün nöbet sırası sakin kişiliğimindi.

İyimser ve kendine aşırı güvenli bir havada uyandım.

Yani, o Çin atasözündeki gibi, "Sevdiğin her şeyi serbest bırak, geriye kalan senindir" havasındaydım.

Öyle yaptım ve baktım geriye epey şey kalmış.

Bununla yetinmek iyi midir, yoksa hepsini mi istemek gerekir, onu bilemedim.

Ama iyimser kalktım ya, oturup şöyle yaz sakinliğinde Hürriyet’i farklı okudum ve sevdiğim, beğendiğim şeylerin çetelesini tuttum.

* * *

Fikret Ercan ve Selim Akçin, Kelebek’te harikalar yaratıyorlar. Kelebek’i her gün biraz daha artan keyifle ve merakla okuyorum.

Artık Hürriyet’in eki değil, ayrı ve kişilikli bir gazete haline geldi.

Reklamcıların da bunu fark etmeye başladıklarını görüyorum.

Dünyanın keyifli halleri orada.

Ergenekon’dan, siyasi kavgalardan bıkanlar için çok iyi bir sığınma limanı oldu.

Kelebek’te Oprah Winfrey’in "Türkiye’de en beğendiği 10 şeyi" okudum.

Şirince Köyü’nü Türkiye’nin Toscana’sı olarak gördüğünü söylemesi çok hoşuma gitti.

Bana göre Türkiye’nin Toscana’sı Çeşme Yarımadası, ama orası da Şirince’den çok uzak değil.

Bir aday da Denizli’nin güney tarafı olabilir.

Cengiz Semercioğlu’nun "Neşet Ertaş’ın hoşgörüsü" yazısını çok sevdim.

Nil Karaibrahimgil, çok içten çok samimi bir kızdır.

Onun samimiyetine, aynı samimiyet ve sevgiyle verdiği cevap, çok hoşuma gitti.

Benden de bir selam büyük Neşet Ertaş’a.

Giderek müptelası olduğum Melike Karakartal’ın "Çok sıkıldım" dediği şeyleri dikkatle okudum.

* * *

Dün Bekir Coşkun’un yazısı yoktu.

Bazen olmaması iyi.

Çünkü Bekir’siz bir Hürriyet’in ne kadar eksik olduğunu daha iyi görüyoruz.

Bu arada eşi Andree iyileşiyor.

Bekir’in Cumhuriyet’te yayınlanan mülakatında Andree’nin fotoğrafı şahaneydi.

Herhalde nazar değdi dedim.

Ahmet Hakan, nekahet döneminden sonra yazılarına mükemmel bir formla başladı.

Yazarlıkta yeni bir dönemi açtığını artık herkese kabul ettirdi.

Tek mesele, "Reservoir köpekleri" gecesi giydiği tişört ve diz altı şortunun rengi konusunda anlaşamamamız.

Ben turuncu diyorum o "Altı çizilmemiş kırmızı" diyor.

Gelecek haftaki "Reservoir köpekleri" gecesinde, bunu Uğur Cebeci ve Fatih Çekirge’nin önünde bir kere daha tartışmaya karar verdik.

* * *

Latif Demirci zirvede.

Küçük bir "Insight bilgi".

Geçen hafta bir dostum bana Bülent Arınç’ın Latif Demirci’nin karikatürlerini çok beğendiğini söyledi.

Latif, Başbakan Erdoğan’ı çok sempatik çiziyor.

Dünkü "AK Parti Türkbükü kongresi" karikatürü harikaydı.

Son zamanların yükselen bir yazarı da Mehmet Y. Yılmaz.

Genel yayın yönetmenliğinden gelmenin avantajını çok iyi kullanıyor ve önyargısız, müdanasız çok güzel yazılar yazıyor.

Tabii ki Yılmaz Özdil.

Genç, esprili, keskin, acayip zeki bir dil.

Jetski yazısına çok güldüm.

Oktay Bey tatilde.

Mesudiye’de özerk cumhuriyet kurma çalışmalarına devam ediyor.

Yine atış talimi yapıyor ve yumurtayı 25 metreden vuruyor.

Küçük bir dedikodu.

Artık tavuk değil, devekuşu yumurtasına ateş ediyor.

(Şaka yapıyorum Oktay Bey, iyi tatiller.)

Kanat Atkaya’ya dikkat.

Müthiş bir atılım içinde.

Eyüp Can’ın Santana yazısını keyifle okudum. Hürriyet’in yeni Haber Koordinatörü’nün, iç dünyasının renkleri çok hoşuma gitti.

Tufan Türenç, Özdemir İnce, Cüneyt Ülsever ve tabii ki Doğan Hızlan.

Sakin bakış insana huzur veriyor.

Yalçın Bayer derseniz, her zamanki gibi hiperaktif. Oda komşusu Reha Erdoğan, "Ertuğrul Bey, Yalçın abi her beş dakikada bir birilerine ’Hırsııız’ diye bağırıyor" diyor.

* * *

Dün böyle bir duyguyla kalktım.

Gazeteyi baştan sona okudum ve "İyi ki bu ülkenin Hürriyet’i var" dedim.

Kusura bakmayın biraz uzun bir yazı oldu ama, insan böyle sakin ve iyi hissettiği zaman kendini tutamıyor.
Yazarın Tüm Yazıları