Zahid Bey’in ruh hali

KENDİSİNİ savunmak üzere, Almanya’da iyi avukatlar tutuyor. İyi olduğu kadar, muhtemelen pahalı avukatlar.

Almanya’daki Deniz Feneri yolsuzluk davasında sorumlulardan biri olarak gösterilen RTÜK Başkanı Zahid Akman, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklamalarından çok rahatsız. Ne garip, kendisine çok yakın partinin Başbakan Yardımcısı onu istifaya davet ediyor, ama Akman o koltukta oturmayı hala göze alıyor.

Başbakan Yardımcısına kızıyor. "Ne zaman istifamı istemiş" pervasızlığı ile.

Sadece Arınç’ın tavrı değil, artık herhalde Tayyip Erdoğan da sihirli elini Akman’dan çekiyor.

DÖŞENEN TAŞLAR

Arınç, Akman’ın istifasıyla ilgili, kendisi kamu oyu önünde bağlıyor. İnanarak, kendi vicdanında karar veriyor ve bunu açıklıyor. Bu saatten sonra Erdoğan’ın Arınç’ı durdurması mümkün değil.

Şu polemik bile Akman’ın sinirlerini bozmaya yetiyor. İstifasının istenmesi karşısında, Akman "Başbakan benim arkamda" gibi bir söz söylüyor.

Arınç’ın buna tepkisi çok sert, "Başbakan yanlış yapanların arkasında olmaz".

Bu sözün mürekkebi kurumadan, Akman’ın avukatından yalanlama geliyor, Akman, Başbakan arkamda dememiş, miş.

Açıklamada yalanlama imzası fiilen avukattan, asıl imza galiba çok daha yükseklerden. Bendeki izlenim şu.

AKP Akman’dan artık vazgeçiyor. Arınç’ın döşediği taşlar birer birer yerine oturuyor.

Zahid Bey bence, bunun farkında. Belki de, "beni yalnız bırakıyorlar" gibi, telaşlı bir ruh halinde.

İSTİFA HENÜZ YOK

Çevresinde çember daralıyor, kendini koruma güdüsü devreye giriyor.

Buna rağmen, Akman istifayı hala düşünmüyor. En azından bugün itibariyle.

Eski dostlar zorla selam verirken, gittiği yerlerde alıştığı muhabbeti görmezken, Zahid Bey’in yalnızlığı artıyor.

Buna insan olarak ne kadar dayanabilir, bilinmez.

Ancak, istifa ettiği zaman da, durumu parlak değil. İstifa, aleyhindeki iddiaları ortadan kaldırmıyor.

RTÜK Başkanlığı bir ay sonra bitiyor. RTÜK üyeliği 2013’e kadar devam ediyor. Kağıt üstünde.

Bu olay yaşadığımız günlerin fotoğrafı. Sonuçta, bir bürokrat hakkında yolsuzluk iddiaları var, ama onu kimse yerinden edemiyor.

Buna karşılık, Tayyip Erdoğan AKP’ye AK Parti demeyenleri edepsizlikle suçluyor. Akman’ın durumu ve edepsizlik yan yana gelince, karikatür gibi.

Her on kişiden biri rüşvet veriyor

RÜŞVETİN en fazla döndüğü iki yer var. Siyasal partiler ve kamu kesimi.

Halk hükümetlerin yolsuzlukla yeteri kadar mücadele etmediği kanısında. Onun için, büyük çoğunluk rüşveti şikayet yoluna bile gitmiyor.

Bu gözlemler dünya çapında, tek bir ülkeyle ilgili değil. Genel.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü 2009 yılında dünyada yolsuzluklarla ilgili bir araştırma yapıyor. Vaziyet vahim. Sadece bizim değil, dünyada herkesin, her yanını yolsuzluk örümcek ağı gibi sarmış bulunuyor.

Kural, yolsuzluk yapmak. Düzgün iş yapmak istisna.

Dünyada her on kişiden biri rüşvet veriyor. Ama bunu, ben rüşvet verdim, diyerek, mahkemeye ya da yönetime şikayet etmiyor. Eden yine de var, her beş kişiden biri.

Rüşvet miktarı yerine ve konusuna göre değişiyor. Ortalama rüşvet miktarı yıllık gelirin yüzde 10’u. Kaba bir hesapla, bir aylık ücretiniz rüşvete gidiyor.

Şeffaflık Örgütü aynı araştırmayı her yıl tekrarlıyor. Türkiye için bir not var.

Türkiye’de hükümetin yolsuzlukla mücadelesi yetersiz, yetersizlik geçmiş yıla göre artmış bulunuyor.

Bu notu düşünecek olan ben değilim. Ben düşünsem, edepsiz olabilirim, AKP der, işin içinden çıkarım.

Bunu sütten çıkmış ak kaşık olan AK Parti düşünsün. AK ama, yolsuzlukla mücadelede yetersiz.
Yazarın Tüm Yazıları