Kaybetme korkusu ve stres

Stres... Çok sık duyduğumuz, bilinçli ya da bilinçsizce başa çıkmaya çalıştığımız durum. Son zamanlarda daha çok ekonomik nedenlerle yaşanan sıkıntılar ve kaybetme korkusu, stresin en büyük nedeni. Bu hafta Uzman Psikolojik Danışman Ferhan Bıçakçılar’la söyleştik.

Kriz nedeniyle yaşanan üzücü olaylara daha sık rastlar olduk. Toplumun büyük bölümünde oluşan "kaybetme korkusu" ve "stres"le nasıl başa çıkılabilir? Önerileriniz?

- Ekonomik kriz toplumun her katmanını vurmuş durumda, herkes bir kaybetme, kaybedebilme korkusunda. Bu, sadece iş ve para kaybetmeyle sınırlı değil. İtibar, yaşam kalitesinde alışmış olduğu imkanları, yaşamsal ihtiyaçlarını bile kaybetme korkusu içinde. Asıl psikolojik problemler de işte bu kaybetme korkusuyla başlıyor. Bunun psikolojik yansıması da insanlarımızı vuruyor. Bu durumda kişi öfkesini ya içine atıyor ya da dışa vuruyor. İçine atınca panik atak, yaygın anksiyete bozukluğu, hipertansiyon atakları, kan değerlerinde değişiklikler, intihara varan kendine dönmeler, dışa vurduğunda öfke kontrol bozuklukları olarak karşımıza çıkıyor. İşe ilk stres kontrolümüzü güçlendirmeyle başlamalıyız. Stres, değişimin olduğu her yerde kaçınılmaz tepki/durum/yaşantıdır. Değişimin çok hızlı olduğu çağımızda, stressiz yaşamak mümkün değilse "stres yönetimi" her insanın, özellikle de yöneticilerin edinmelerinde büyük yarar olan beceridir. Stresle başa çıkabilmek için önce onu tanımak, daha sonra nedenlerini öğrenip gevşeme me-

totları uygulamak gerekir. Bunun için: Stres yaşamak anormal değildir. Aksine kişiyi uyarır ve performansı yükseltir. Bu nedenle stresi iyi yaşamak gerekir. Zor durumu yönetmeyi bilmek ve herhangi bir olaya katlanmak yerine çözüm bulmaya çalışılmalıdır. Kendinize hoşunuza gidecek şeyler sunmak ve rahatlatacak şeylere zaman ayırmak işe yarayacaktır. Dengeli beslenmek, güne kahvaltıyla başlamak enerji ihtiyacını karşılar. Spor, stresi yenmekte yardımcı olacaktır. Yalnızca gece uykusunda vücudun rahatladığını düşünmek hatadır. Gün içinde gevşemeyi öğrenin. Gözlerinizi kapatın, nefes alıp verdirken vücudunuza girip çıkan havayı gözünüzde canlandırın. Unutulmamalıdır ki, kriz bizden az ya da çok şey götürebilir, ama her gecenin bir sabahı gibi, her krizin bir sonu olabileceği unutmamalıyız.

Dokuz EylÜl mezunu

1970, İzmir doğumlu. D.E.Ü. Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü mezunu. Aynı üniversitede uzmanlık programını tamamladı. Türkiye Grup Terapileri ve Psikodrama Enstitüsü’nden eğitim aldı. Denge Psikolojik Danışmanlık Merkezi’ni kurdu, çocuklara, gençlere, anne-babalara, öğretmenlere, yönelik çok sayıda bireysel danışmanlık ve seminerler verdi, yazılar yazdı. İzmir Psikolojik Danışma Derneği Kurucu Başkanlığı’nı yürüttü. TÜRK-PDR DER, İzmir Şube Kurucu 2. Başkanlığı görevini sürdüren Ferhan Bıçakçılar, evli ve bir kız çocuk babası.

KADINLAR SİYASETTE DAHA FAZLA YER ALMALI

Kadın derneklerinde aktif yer alıyorsunuz, düşünceleriniz?

- Öncelikle kızım, eşim ve annem için bu dernekleri destekliyorum. Siyasette kadınların da verimli çalışacağını düşünüyorum. Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Merkezi (KA-DER) İzmir Şubesi’nin yöneticisi, Kadın Hakları Derneği’nin üyesi olarak hayatın her alanında toplumsal cinsel eşitlikten yanayım ve "Kadınlara her alanda olduğu gibi siyasette de pozitif ayrımcılık yapılmaması gerekliliğini" destekliyorum. Kadınların siyasette daha etkin yer almalarına çalışıyorum. Bir gün biz erkekler kadınların durumuna düşersek, hemcinslerim için aynı şekilde hatta daha kuvvetli eşitlik mücadelesi veririm. KA-DER’in aynı zamanda kadın adaylara eğitim veren bir kurum olması mesleğim gereği psikolojik yardım konusunda katkılarım olacağına inanıyorum.

BAŞARI ÇOK DEĞİL, ETKİLİ ÇALIŞMAKLA OLUR

Ya gençler, bir yandan sınavlar, diğer yandan ergenlik dönemi. Anne-babalara yaklaşan sınav dönemi öncesi neler söylemek istersiniz?

- Sınav kaygısı toplumun büyük bölümünü ilgilendirir. Sınav kaygısının öğrenmeyle ya da fazla ders çalışmakla ilgisi yoktur. Kaygı yaratan, sınavda başarısızlığın bazı değerlerin sonu olacağı korkusudur. Velilere şunları söylemek isterim! Sınavda alacağı iyi sonucun ona yaşatacaklarını zihinde canlandırılmasını sağlayın. Başarısızlık utanç verici değildir. Başarı çok değil, etkili çalışmakla kazanılır. Öğrenme stil ve stratejilerinin farkına varmak gerekir. Başarıda ölçü çocuğun kendisidir. Çocuğunuzu tanıyarak beklentiler koymak, onu olduğu gibi kabul etmek, anne-baba olarak geçmişte elde edemediklerinizi çocuğunuzdan beklemek, onu zorlamak kendinizi tatminden başka işe yaramaz. Başarının amacı, mutlu ve güvenli insan olmaktır. Bu da yalnızca sınav sonucuna bağlanamaz. Bundan başka yaşam seçenekleri olduğunu unutmamalıyız. Sınavı kişilik sorunu haline getirmemek gerekir. Sınavı kaybetse de o yine değerlidir. Sınavı ölüm - kalım sorunu yapmadan düşünürse daha başarılı olacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları