Ece’nin ilk yolcusu oldum

Metal ve kompozitten oluşan binlerce parça, kilometrelerce uzunluktaki kablo ile bir araya gelir.

Ve milyonlarca dolar değerinde, tonlarca ağırlığında bir kuş ortaya çıkar. Testler yapılır. Tüm parçalar tek tek kontrol edilir. Artık metal kuşun yeni evine uçma zamanıdır. İşte öyle bir zamanda Amerika’nın Seattle kentinde oldum. Sürekli büyüyen Pegasus Havayolları’nın yeni uçağı, evine uçmak için hazırdı. Merdivenlerinden çıktım. Onunla tanıştım. Şanslı ve uğurlu olmasını diledim. Mutlu yolculuklar sunması için dilekte bulunarak metal gövdesine dokundum. /images/100/0x0/55eb4ea3f018fbb8f8b8d0b4

Pegasus Havayolları’nın Ece adını taşıyan Boeing 737-800’ünün ilk yolcusu oldum. Amerika’da Seattle’da, Boeing Field’da başlayan uçuş, teknik inişle birlikte tam 16 saat sürdü. 39.5 ton yakıtla Seattle’dan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’na uçtuk.
Üç buçuk yıl önce, Pegasus Havayolları Boeing’le yaptığı anlaşma ile 12’si kesin, 12’si de opsiyon yani kesin siparişe çevrilebilir 24 uçak siparişi vermişti. Daha sonra opsiyonlar da kesin siparişe çevrildi. Ve 2007 sonundan itibaren teslimatlar başladı.
Biz, dördüncü uçağın teslimatına katılmak üzere Seattle’a gittik. Şehir, kışın çok nadir olan güneşli bir günü yaşıyordu. Genel Müdür Sertaç Haybat, oğlu Cem, Genel Müdür Yardımcısı Kaptan Pilot Mete Batur, Kaptan Pilotlar Ümit Erdizer ve Doğan Susin, Destek Hizmetler Direktörü Ferit Hoşgör, OCC Müdürü Ümit Kula, Teknik Danışman Rıdvan Göktay, Uçak Mühendisi Gamze Yüksel, Kabin Memurları Aylin İnan ve Nurçin Özışık ile Teknisyen Alparslan Türker teslimat uçuşu için tüm hazırları tamamlamıştı.
Bize eşlik eden Boeing Halkla İlişkiler Bölüm Başkanı Mike J. Tull ve Boeing’in Türkiye ve Orta Asya’dan sorumlu Sözleşmeler Müdürü Tibet Giray ile Teslimat Merkezi’nde buluştuk. Ekonomik krizin etkileri 737 uçaklarının teslim edildiği Boeing Field’ta açıkça gözüküyordu. Şirket ocak ayında sadece 18 uçak siparişi alabilmişti. Bunların da 14’ü Ryanair, 4’ü de Southwest’e aitti. Merkezde bu iki havayolunun yanı sıra dünyada ayakta kalabilen düşük maliyetli havayollarından Alaska gibi şirketlerin uçakları bekliyordu.
Seattle’da saatler 14.00’ü gösterirken kapı kapandı. Uçağımız, Boeing tesislerine veda ederek pistten kesildi. Yaklaşık 6.5 saat sürecek olan yolcuğumuzun ilk ayağı kuzeye doğru yükselerek başladı. Rotayı kısaltabilmek için pilotlarımız doğrudan uçuş izni aldılar. Böylece havada yaklaşık bir ton daha az yakıt harcayarak Kanada’da Goose Bay’a gidecektik.

UÇAĞA NAZAR BONCUĞU BIRAKTIM

Kemer ikaz lambaları söndükten sonra 27A koltuğuna geçtim. Hemen yanımdaki yani 27B koltuğunun deri döşemesini kaldırarak bir nazar boncuğu yerleştirdim. Umarım bu nazar boncuğu hep bu uçakla yolculuğuna devam eder. Onu talihsizliklerden ve kötülüklerden korur.
Boş uçak, seyir yüksekliğimiz olan 12 bin 300 metreye kısa sürede tırmandı. Boeing teslimat uçuşu için çok özel yiyecekler yüklemişti. Kabin memurlarımız Aylin İnan ve Nurçin Özışık önden içecek ve kanepelerle başladıkları ikramı bize gökyüzünde muhteşem bir ziyafete çevirdiler.
Yaklaşık 6 saat boyunca Kanada hava sahasında süren uçuşumuzda, Atlantik ötesindeki son nokta olan Goose Bay Havalimanı’na indik. Kaptanlarımız her yanı buz tutan havalimanına mükemmel bir iniş gerçekleştirdiler.

EKSİ 16.6 DERECEDE 2 METRE KAR

Bizi pistin çevresinde yaklaşık 2 metre yüksekliğindeki kar yığını karşıladı. Ağır ağır atıştıran karla birlikte hava sıcaklığı eksi 14.6 dereceyi gösteriyordu. Pistin açık olmasına rağmen taksi yolları bütün kış boyunca adeta kalkmayan kar örtüsünün altındaydı. Dışarıya park eden King Air B200 tipi pervaneli uçağın soğuktan etkilenmemesi için motorları örtülmüştü.
Yaklaşık 20 ton yakıt aldık. 45 dakika sonra uçağımız yeniden motor çalıştırarak pist başına geldi. Buzlanmaya karşı de-icing yapıldı. Kanatlara ve gövdeye püskürtülen özel sıvı, sinsi tehlike buzlanmaya karşı bizi koruyordu. Ana üsse yapılacak uçuşun son ayağı için havalandık.
Artık uyku vakti gelmişti. Üçlü koltukların kollarını kaldırarak derin bir uykuya daldım. Uçağımız, Atlantik Okyanusu’nu geçerken ve 12 bin metrede uçarken bin bir hayalle gözlerimi açtım. Uyandığımda Boeing 737, Atlantik’i aşmış, İngiltere’nin kuzeyinden geçerek İskandinavya semalarında uçuyordu. Pilotlarımız daha az yakıt harcamak için 13 bin 300 metreye çıkmıştı.
Kuzeyden güneye, Türkiye’ye doğru döndük. Goose Bay’dan kalktıktan 7 saat 30 dakika sonra Karadeniz üzerinden Türk hava sahasına girmiştik. Sabiha Gökçen için alçalmaya başladık. Ece, Sabiha Gökçen’e teker koyduğunda tam 7 saat 50 dakika geçmişti.

İTFAİYEDEN SU TAKI SELAMI

Pisti terk edip taksi yolunda ilerlerken itfaiye su takı yaparak bizi selamladı. Park yerinde ise ESAS Holding’in Başkanı Şevket Sabancı, Başkan Yardımcısı Emine Kamışlı ile Pegasus’un CEO’su Ali Sabancı bizi karşıladı. Bir taraftan koşuşturma başlamıştı. Gümrükçüler, Sivil Havacılık ekipleri Ece’ye merhaba dediler. Ece, gerçek yolcularını alıp havalanmak için bir dizi yasal işlemi yaşamaya başladı.
Pegasus’un patronu Ali Sabancı, hayalindeki büyük havayolunu maceracı olmayan bir anlayışla zirveye taşıyordu. Filoya katılan uçaklar ve şirketin aile anlayışlı kimliği, daha uzaklara kanat açmak için gün saymaya başlamıştı.

UÇAKLARA PERSONELİN DOĞAN KIZ ÇOCUKLARININ ADI VERİLİYOR

Çalışanlarının yeni doğan kız çocuklarının isminin yeni teslim alınan uçağa verilmesi Pegasus’ta bir gelenek haline geldi. Havayolunda çalışanların çocuklarının uçağa isminin verilmesi için teslimat tarihine en yakın tarihte doğmuş olma şartı aranıyor. Teslim aldığımız TC-AAJ tescil işaretli uçağa Pegasus Havayolları’nın mühendislik bölümünde çalışan Hüseyin Özdilek’in (solda) ikiz kızlarından “Ece”nin adı verildi. Ağustos 2008’de teslim alınan uçağa da Ece’nin ikizi Gülce’nin adı konulmuştu. Şimdi sıra “Selin”de. Teslimat uçuşunun kaptan pilotlarından Doğan Susin ve eşi eski bir Cezayir Havayolları kabin memuru olan Rim’in geçen yıl Eylül ayında doğan kızı Selin’in adı haziran ayında teslim alınacak yeni uçağa verilecek.

TESLİMAT UÇUŞU BAŞLIYOR

Genel Müdür Sertaç Haybat, Genel Müdür Yardımcısı Kaptan Pilot Mete Batur, Kaptan Pilotlar Ümit Erdizer ve Doğan Susin, Destek Hizmetler Direktörü Ferit Hoşgör, OCC Müdürü Ümit Kula, Teknik Danışman Rıdvan Göktay, Uçak Mühendisi Gamze Yüksel, Kabin Memurları Aylin İnan ve Nurçin Özışık ile Teknisyen Alparslan Türker’den oluşan ekiple uçağı Seattle’dan teslim aldık. 737-800’ü Sözleşmeler Müdürü Tibet Giray yolcu etti. Uçağın imalatı tamamlandıktan sonra teslimat işlemleri ve test uçuşu yaklaşık bir hafta sürdü.

25 YIL SONRA YENİDEN

Bundan tam 25 yıl önceydi. THY’nin satın aldığı Airbus A310 uçağının test uçuşu için Hamburg’da MBB fabrikalarına gitmiştim. İki gün test pilotları ile aynı yerde kaldım. Uçak içi boş yani koltuksuz olarak Hamburg’dan kalkacak, okyanus üzerine açılacak, 13 bin 600 metre yükseklikte kabin tazyiki boşaltılacaktı. Airbus ile anlaşmam gereği, bu uçuşta ekip dışında tek kişi olarak ben bulunacaktım. Uçuş, Fransa’nın Toulouse kentinde Airbus ana üssüne inişle bitirilecekti.
Hamburg kalkışı için hazırdım. Son dakikada kapıya bir Alman görevli geldi. Ve izin verirsem THY’den bir genç mühendisin uçağa binebileceğini ve böylece kolayca uçağın teslim alınacağı Toulouse’a gidebileceğini söyledi. Ben de hiç düşünmeden “evet” dedim. O genç mühendis Sertaç Haybat’tı. Yani bugünkü Pegasus Havayolları’nın Genel Müdürü. THY’nin gelişiminde de büyük rol oynayan bu başarılı mühendisle tam 25 yıl sonra yine bir uçak teslimatında birlikte uçtuk. Hem yan yana bir yolculuk yaptık. Hem de geride kalan yılların anlatılmamış hikayelerini paylaştık.

PEGASUS TARİFELİ BÜYÜYECEK

Kriz döneminde filosunu büyüten Pegasus, iç ve dış hatlarda tarifeli sefer ağını genişletiyor. Yaz sezonunun başlayacağı mart ayının sonundan itibaren Düsseldorf, Münih, Stuttgart, Köln ve Londra uçuşları her güne, Zürih ve Kopenhag da haftalık 4 sefere çıkıyor. Pegasus ayrıca Nisan’da İstanbul ve Antalya’dan Krasnodar ile Antalya’dan Novosibirsk hatlarını açacak.
Yurtdışından gelen yolcuların yüzde 25’inin transit olduğunu söyleyen Genel Müdür Sertaç Haybat (solda) yaptıkları işi farklı tanımlıyor: “Normalde düşük maliyetli havayolu konseptinde transit yolcu yok. Biz, Avrupa’dan getirdiğimiz yolculara iç hat uçuşlarında bağlantı sunuyoruz. Hem transit yolcu hem de kargo taşıyoruz. Bu açıdan biz “low cost network carrier” bir havayoluyuz.” Pegasus kardeş şirketi İzair filosuna katacağı iki Airbus A320 ile İzmir merkezli tarifeli uçuşlar başlatmayı hedefliyor.
Pegasus tarifeli dış uçuşlarını artırmak istiyor. Ancak bu konuda en büyük sorun ülkeler arasındaki ikili anlaşmalar. Avrupa’da İtalya ve Yunanistan, kuzeyde Rusya ve Türkiye’nin doğu ve güneyindeki ülkelerle yapılan anlaşmalar sadece iki ülkenin ana taşıyıcılarına sefer yapma izni veriyor. İç hatların rekabete açılmasıyla en büyük kazancı tüketicinin elde ettiğini söyleyen Haybat “Rekabetin olduğu yerde fiyatlar düşer. Kalite yükselir. Kazanan tüketici olur. Bunu iç hatlarda gördük. Yurtdışında daha fazla noktaya uçmak istiyoruz” diyor.

Yazarın Tüm Yazıları