KEMAL Gürüz’den hiç ama hazzetmem... Bedrettin Dalan’la dünya görüşlerimiz pek uyuşmaz... Kemal Yavuz’la irtibatım sıfırdır... Yalçın Küçük’ü ben de "sempatik deli" olarak görenlerdenim... Tuncer Kılınç kafa dengim değildir, kendime yakın hissetmem... Sabih Kanadoğlu’nun hiç gülmeyen yüzüne baktıkça ürperirim...
Kısacası...
En hafifinden "antipatik" bulurum bu zatları... Kişisel olarak...
Fakat... Durun bir dakika...
Ne diyor Kutsal Kitap?
"Herhangi bir kişiye olan nefretiniz, sizi adaletten sapmaya itmesin..."
O zaman şöyle söyleyeyim:
Gün, "emr-i ilahi"ye uyma günüdür...
* * *
Yıllar önceydi...
"Bugünün muktedirleri"nin ezildiği, "bugünün ezilenleri"nin ise muktedir olduğu günlerdi...
Bir gece ansızın Ahmet Taşgetiren ile Abdurrahman Dilipak evlerinden alınıp Vatan Caddesi’ndeki Emniyet binasına götürülmüşlerdi...
Ben o zamanlar...
"Ezilenlerin gazetecisi" olarak...
Hemen toparlanmış ve kendimi Vatan Caddesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü binasının önüne atmıştım...
O dönem kafa dengim olan Taşgetiren ve Dilipak ile dayanışmak için...
Suçlu olabileceklerine zerre kadar ihmal vermeden...
Sabih Kanadoğlu için, "367 tezini ortaya atıp ortalığı karıştırmıştı" diyorlar... Yalçın Küçük için, "Apo ile fotoğrafları ortaya çıkmıştı" diyorlar... Tuncer Kılınç için, "İnançlara saygısızlık yapmıştı" diyorlar... Kemal Gürüz için, "Neler yapmıştı neler" diyorlar...
Dikkat ediyorum: "Sabih Kanadoğlu bombacıdır", "Bedrettin Dalan silahlı örgüt yöneticisidir", "Kemal Yavuz intihar eylemcisidir", "Tuncer Kılınç gerilla lideridir" falan diyemiyorlar...
Ya neyi diyorlar?
Şunu: "Geçmişte bize çektirdiler / Şimdi kendileri çekiyor."
Ne ayıp... Ne kötü... Ne fena...
Aynı televizyon kanalı, duruma itiraz edenlerin, yani "gık"ını çıkaranların da tepesine biniveriyor...
Yargı süreci devam ederken zinhar ses çıkarılmazmış...
Yargı süreci devam ederken kendi "hoca efendileri" için bas bas bağırdıklarını unutarak...
Ne ayıp... Ne kötü... Ne fena...
İntikam soğuk yenen yemektir
1O YIL ÖNCE
Kemal Gürüz YÖK Başkanı idi... Dönemin Kırıkkale Üniversitesi Rektörü Prof. Beşir Atalay’a savaş açmıştı... Hak hukuk dinlemeden yapmıştı bunu... Hayli sekter bir şekilde... Görevden almıştı Beşir Hoca’yı... "Beşir Atalay irticacıdır" demişti ve işini bitirmişti... Kırıkkale Üniversitesi’ni bozkırda açan bir çiçek gibi yeşerten Beşir Atalay, büyük bir kızgınlıkla terk etmişti rektörlük makamını... Kemal Gürüz’e hayli içerleyerek... Öfkelenerek...
* * *
10 YIL SONRA
Köprünün altından akan sular o dönemin mazlumu Beşir Atalay’ı, İçişleri Bakanı yaptı... Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğü görevinden "irticacı" diye alınan Beşir Atalay, devletin İçişleri Bakanı olmuştu... Ve önceki gün Beşir Atalay’ın emrindeki polisler, eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz’ün kafasını bastırarak polis otosuna bindirdiler... "Terör örgütü üyesi" olmak suçundan gözaltına aldılar Gürüz’ü... Beşir Hoca ise bakanlık koltuğundan izledi olup biteni...