Bunlar da mı önyargı?

YER yerinden oynadı.

Prof. Binnaz Toprak’ın gerçekleştirdiği araştırmanın gerçeği yansıtmadığını ispat etmek için aralarında "iktidar aydınları"nın bulunduğu bir cephe ateş püskürdü. Türkiye’de baskı yokmuş, olanlar da zaten kökleri geçmişe dayalı baskılarmış. Önyargıyla mahalle baskısı aranıyormuş.

Tamam, konu halk arasındaki önyargılara dayalı baskılar değil ki. Kamu görevlileri eliyle sürdürülen baskılardan söz ediyoruz. Hükümete sırtını dayayan, onun yarattığı iklimden beslenen baskılar söz konusu olan.

İşte bir örnek. Kenan Şengezer, Elazığ Karakoçan’da yaşayan bir Alevi ailenin oğlu. Karakoçan Haber Gazetesi yazı işleri muhabiri Nursel Şenezer’in kardeşi. Ailenin harç borç okuttuğu sekiz çocuğundan biri olan Kenan, Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji öğretmenliği mezunu. İlçedeki ilkokulda öğretmenlik yapmak için başvuruda bulunuyor, yanıt olumsuz.

İlçe Milli Eğitim Müdürü, bir başka genci göreve alıyor. İki yıllık tekstil yüksek okulu mezunu bu genç muhtarın kızı.

Şengezer, Milli Eğitim Müdürü hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunuyor. Bu sırada dosyada muhtar tarafından Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderilen gizli bir mektup ile karşılaşıyor. Bu belge bende var.

Bu mektupta şöyle deniyor, olduğu gibi aktarıyorum:

"2005-2006 öğretim yılında mahallemiz Atatürk İlkögretim Okulu’nda ücretli olarak görevlendirilen usta öğretici Kenan Şengezer çalıştığı süre içinde olumsuz davranışları bulunmuş, zaman zaman farklı mezheplerden bahsetmekte, bölücü ve yıkıcı fiilleri övücü söz ve davranışlarda bulunduğunu öğrenciler arasında yapılan konuşmalardan öğrendim. Ayrıca dükkancı ablası Nursel Milli Eğitim ve Yöneticileri hakkında ağır sözler sarf ederek hakaretlerde bulundu. Bu nedenle, ilgili şahsın önümüzdeki öğretim yıllarında bu tür görevlendirilmelerde bulunulduğu takdirde aleni davranışlar içinde olacaktır."

SAVCILIK NE DİYOR?

Şengezer
, bu belgeyle ilgili olarak da şikayet başvurusu yapıyor. Ne yanıt veriliyor biliyor musunuz?

"Yukarıda kimlik bilgileri yazılı müştekinin, şüphelinin Milli Eğitim Müdürlüğü’ne verdiği dilekçe ile mağdurun kardeşinin 2005/2006 yılında Atatürk İlköğretim Okulu’nda usta öğretici olarak görev yaptığı sırada ileride görevlendirilmesinin öğrencileri mezhep yönünden etkileyebileceği ihtimalinin göz önüne alınarak ileride görevlendirilmemesi konusunda görüş belirttiği için şüpheli hakkında şikayetçi olduğu,

Yapılan soruşturmada şüphelinin yaptığı fiilin herhangi bir suç oluşturmadığı, yasal olan dilekçe verme hakkını kullandığı anlaşılmakla, şüpheli hakkında KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA..."

Karar bu ay başında açıklanıyor. 2008 Aralık ayında Türkiye’de Alevi vatandaşlar, mezhepleri nedeniyle işsiz kalabiliyor ve bunu sağlayan ihbar mekanizması "yasal dilekçe hakkı" olarak yorumlanabiliyor.

Bunun Türkçesi nedir biliyor musunuz? Ayrımcılık uygulayanlar değil, farklılıklar cezalandırılıyor.

FARKLILIKLAR ZENGİNLİĞİMİZ Mİ GERÇEKTEN

Hani farklılıklar zenginliğimizdi.

Eğer böyle diyorsak, buna inanıyorsak evrensel insan hakları değerlerinin yasalarla güvence altına alınıp alınmadığına bakalım. Bunu sağlamak için neler yapılıyor?

Kamu görevlileri atanırken nelere öncelik veriliyor, bunu saptamak önemli. Bu zihniyeti benimseyenlere mi yoksa yandaşlara mı?

Sadece Aleviler değil. Gidin sorun.

Bakalım doğum yeri Diyarbakır olanların durumu ne? İş başvuruları geri çevrilen o kadar çok insan tanıyorum ki. Dindarlık ölçüsü de yeni bir kriter iş başvurularında artık.

Daha dün, çok yakınım bir genç kadın, İstanbul’da bir iş görüşmesine gitti, sağlam bir CV ile oturdu görüşme masasına, ne soruldu kendisine biliyor musunuz?

"İçki içer misiniz, oruç tutar mısınız?"

Ülkeye hakim olan siyasi iklim tarafından beslenen mahalle baskısı değil de nedir bu?
Yazarın Tüm Yazıları