Turgut Dinsel

DÜN, Hürriyet’in 1980 öncesi en önemli elemanlarından olan Turgut Dinsel’i sonsuzluğa uğurladık. Cenaze töreni sırasında, "Güzel dost, değerli insan... Senin bu dünyadan gidişini yazmak da varmış kaderde!" diye düşündüm.

Yüreğim derin bir acı içindeydi.

Gece yarısı evime telefon etmişlerdi. Eşim Emel Turan çıkmıştı telefona... Sonra acı haberi bana aktardı. Önce inanamadım. Duyduğum kelimeler, kulaklarıma ateşten iğneler gibi battı:

"Turgut Dinsel’i kaybettik!"

Daha dört gün önce onunla buluşmuş, ortak dostumuz Mustafa Küçükaslan’la beraber yediğimiz akşam yemeği sırasında ülke sorunlarını tartışmıştık.

Değerlerimizin horlandığı, birtakım sözde aydınlar tarafından, Ermenilerden özür dilendiği bir dönemde yaşanan olaylar Turgut Dinsel’i üzüyor, "Ah, gazetecilikten uzakta kalmasam neler yazardım!" diye hayıflanıyordu.

* * *

Turgut Dinsel, 1980 öncesinde Hürriyet Gazetesi’nin temel direklerindendi. Türk basınının amiral gemisi olan Hürriyet’te onun da emeği büyüktür.

Uzun yıllar gazetenin birinci sayfasının mimarı oldu. Birçok ödül kazandı ama mevkiler, makamlar, menfaatler... Hepsi boş ve yok olmaya mahkûmdur!

Gençliğinde çok sıkıntı çekmişti... Fakat bunu belli etmezdi. Her zaman güler yüzlü idi. Yanan yüreğinde yanardağların lavları fokur fokur kaynarken o, insanlara hep sevgiyle bakar, sevgi sunardı...

Şaka yapmayı, arkadaşlarına takılmayı çok severdi Her biri pırıltılı zeká ürünü olan esprilerine hepimiz bol bol gülerdik. Bir gönül adamıydı.

* * *

Kaybedilmiş bir dostun arkasından yazı yazmak kadar güç bir şey yok.

Kelimelerin yetersiz kaldığını, bilgisayarın tuşlarına vuran parmaklarımın titrediğini, boğazımda bir şeylerin düğümlendiğini hissediyorum.

Her ayrılık acıdır ama ölüm daha da acı!

Biz Turgut’la henüz öğrenciyken, Günlük Spor Gazetesi’nde mesleğe başlamıştık. O gazete İlhan Selçuk, Necmi Tanyolaç, İslám Çupi, Turgut Dinsel, Yılmaz Özgen, Muvakkar Ekrem Talu gibi önemli adamlar yetiştirdi... Ve ben de aynı ortamda yetiştim.

Daha sonra, Turgut Dinsel’in Hürriyet Gazetesi’nin o yıllardaki Genel Müdürü Nezih Demirkent’in sağ kolu olduğu dönemde ben önce yüksek tirajlı Günaydın ve Tan gazetelerini, sonra yine yüksek tirajlı Sabah Gazetesi’ni çıkardım ve uzun süre yönettim. Aramızda hem rekabet, hem de büyük bir dostluk da vardı.

* * *

Herkes kendi hayat hikáyesinin kahramanıdır.

1980 yılında Turgut Dinsel, "Ben zengin olmak istiyorum" diyerek en parlak döneminde gazeteciliği bırakıp iş hayatına atıldı. İçindeki coşkuyu hiçbir zaman kaybetmedi.

"Her şeyin anahtarı sabırdır. Civcivi yumurtadan kuluçkaya yatırarak elde edersiniz, kırarak değil!" diyerek yılmadan sabırla çalıştı. Herkes yatağında rahat rahat uyurken o karanlık geceleri uykusuz geçiriyor, çalışıyor, çalışıyordu.

Bugün Turgut Dinsel’in İstanbul, Manisa ve Rusya’da üç fabrikası var. Son dönemde işlerinin başına oğlu Koray Dinsel’i yerleştiren Turgut, "Artık biraz da kendi hayatımı yaşayacağım. Bence en önemli başarı, hayatta gönlünün istediği gibi yaşayabilmektir" dedi. Bu isteğine kavuştu ama yorgun kalbiyle rahat yaşamı kısa sürdü.

Huzur içinde yat sevgili dost. Mekánın cennet olsun. Sen bizim yüreğimizde yaşayacaksın.
Yazarın Tüm Yazıları