Başbakan’ın kriz için yeni tanımı: Psikolojik

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın küresel kriz ve Türkiye’ye etkileri hakkındaki tanımlamaları bitmek bilmiyor. Başbakan, dün yaptığı bir konuşmada bu kez kriz için "psikolojik" tanımını getirdi. Bununla birlikte, sürekli sözünü ettiği, "kasıtlı olarak kriz abartılıyor" sözünü de yine ihmal etmedi.

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun açılışında konuşan Erdoğan, yine krizi fırsata çevirmekten söz edip, buna mecbur olduklarını kaydetmiş. Böylesine bir kriz ortamında Türkiye’nin bunu başaracağına inanmayanlar olabileceğini ama hükümet olarak bunu yapabileceklerine inandıklarını söylemiş. Erdoğan, "Çünkü son 6 yılda eski o sağlıksız yapıyı, 10 yıllar boyunca çözüm yerine sürekli sorun üreten köhne zihniyetlerini bir daha geri dönmemek üzere geride bıraktık. Hiç şüphemiz yok ki Türkiye olarak bu kriz döneminde de hedeflerimize yürüme başarısını göstermeye devam edeceğiz. Çünkü Türkiye’deki olay psikolojiktir ve Türkiye’de kasıtlı olarak psikolojik olarak, bu krizi körükleme gayreti içerisinde olanlar var" demiş.

"Öncelikle bu psikolojik havayı hep birlikte yıkmamız lazım
" diyen Başbakan Erdoğan,

"İmkan var mı? Var. Finans var mı? Var. Ama finansın düne kadar açıldığı özellikle reel sektöre şimdi kapılarını kapatılması olayı var
" şeklinde konuşmuş.

Aslında Başbakan’ın kriz ve krizin etkilerinin azaltılması, hatta krizin fırsata dönüştürülmesi konusundaki düşünceleri, bu açıdan bakıldığında fazla bir değişiklik göstermiyor. Başbakan dışarıdan bir etki geldi, bankalar gereksiz biçimde bunu abartıp reel sektöre verdikleri kredileri geri çağırıyor, durup dururken piyasaları kötü etkiliyor diye düşünüyor.

Başbakan, eskiden ihracat yaptığımız pazarlara artık ihracat yapamadığımızı, bu nedenle yani ihracat için yapılan üretimin mecburen durduğunu, bankalar kredi vermeye devam etse dahi satılacak yer olmadığını unutuyor.

Yanısıra içeride de talebin durduğunu, yani insanların ileriye dönük güven duymadıkları için alışverişi kestiklerini, bu nedenle de yani iç talebi karşılamak için yapılan üretimin de durduğunu, yani banka krediyi vermeye normal devam etse dahi, satın alacak olmadığı için üretimin duracağını görmüyor.

Bu psikolojiyi yaratan güvensizlik

BELKİ Başbakan gerçekleri görmüyor, belki de yakın çevresi söylemiyor, ya da söyleyemiyor.

Böyle bir şey varsa bile, yani kimse söylemiyorsa bunun suçu, o kişileri atayanda, yani Başbakandadır. Yok, çevresindekiler biliyor da söyleyemiyorlarsa, o zaman da hem korkak-yetersiz kişileri atadığı için, hem de herkesi yıldırdığı için suç yine Başbakandadır.

Başbakan sanki aslında bir şey yokmuş da, tüm sorunu bankalar çıkarıyormuş gibi davranarak, belki bilinçli olarak, "yeni bir düşman" yaratıp onunla uğraşmış oluyor. Ama ne olursa olsun, ekonomide yaşananlar için yanlış saptamalar yapması sonunda gelip kendisini vuruyor. Sadece kendisini ya da partisini vursa neyse de, ülkeyi yöneten parti oldukları için tüm ülkeyi, tüm ekonomiyi yani hepimizi de vuruyor.

Başbakan artık sürekli olarak krize yeni tanımlama getirme çabalarını bir yana bırakıp, sorunun kendisinde ve yönetim anlayışında olduğunu görmeli.

Şu anda yaşanan sorunun genel adı güvensizliktir...

Halk yönetime güvenmediği için başına gelebileceklerden korkuyor, alışverişi kesiyor.

Halkın morali Başbakan böyle konuştukça, yeni ve mesnetsiz tanımlamalar getirdikçe, iyice bozuluyor, güvensizlik daha da artıyor.

Yani kasıtlı olarak bu psikolojiyi yaratan varsa, bu başkası değil, bu tür demeçleri veren ve kriz karşısında tavırsız kalan, böylece güvensizliği artıran AKP hükümetinin ta kendisidir.
Yazarın Tüm Yazıları