O manşetleri de biz attık

HÜRRİYET’in sahibi Aydın Doğan, dün arayıp, o an hissettiklerini şu cümleyle anlattı.

"Başbakan o fotoğrafları gösterdiği sırada, içimden, yerimden fırlayıp karşısına dikilmek ve ’Bakın gördünüz mü’ demek geldi."

Aydın Bey’
in sözünü ettiği görüntüler, Başbakan Erdoğan’ın Meclis kürsüsünden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a gösterdiği gazete manşetleriydi.

İkisi Hürriyet’in manşetiydi.

O manşetleri de biz attıkO manşetleri de biz attık



















Manşetlerin biri: "Kaldırın şu pisliği."

İstanbul’da toplanmayan çöpleri manşete çekmişiz.

11 Ağustos 1992.

Aydın Bey gazeteyi henüz almamış.

Ama gazetenin künyesine Genel Yayın Yönetmeni olarak benim ismim var.

İkincisi: "Rüşvet SHP’ye böyle aktı."

Yani İSKİ Skandalı.

Tarih 17 Eylül 1993.

O gazetenin künyesindeki Genel Yayın Yönetmeni hanesinde de benim adım yazılı.

Hürriyet yöneticiliği dönemimde en çok övündüğüm gazetecilik başarılarından biri İSKİ skandalının ortaya çıkarılmasıydı.

Bu, rahmetli Yıldırım Çavlı’nın gazetecilik performansıyla olmuştu.

Haber, SHP’li İstanbul Belediyesi’ne bağlı İSKİ’deki yolsuzluklarla ilgiliydi.

* * *

İSKİ olayı Türk basın tarihine geçti.

O yolsuzluk dosyasını en ısrarlı şekilde götüren gazete Hürriyet’ti.

Sonraki yıllarda Yıldırım Çavlı’nın araştırmacı gazeteciliğini en çok destekleyen insan Aydın Doğan’dı.

Hürriyet, Aydın Doğan’ın sahipliği döneminde, CHP’den DSP’ye, ANAP’tan DYP’ye, MHP’den RP’ye; hangi partiden olursa olsun eline geçen bütün yolsuzluk dosyalarının üzerine gitti.

Arşivimiz bunun sayısız örnekleriyle dolu.

Mesela, eski Başbakan Mesut Yılmaz Yüce Divan’da yargılanırken onun aleyhine dinlenen iki tanık gazeteciden biri, o dönemde Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Sedat Ergin’di.

Öteki gazeteci de Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Radikal’in Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan’dı.

Oysa önceleri Çiller’e, sonraları Erdoğan’a yakın bazı gazeteler, Aydın Doğan’ı hep Mesut Yılmaz’ın yakın arkadaşı olmakla suçlamıştı.

Evet dosttular, ama bu dostluk hiçbir zaman Mesut Yılmaz’ın sırtına geçirilen bir zırh olmadı.

* * *

Başbakan Erdoğan bundan iki ay önce partisinin toplantılarında Aydın Doğan ve Hürriyet’e yükleniyordu.

"Bu gazeteyi almayın, okumayın" diyordu.

Ona yakın gazeteler Hürriyet’i "Baykalcı" olmakla suçluyorlardı.

Aynı Başbakan önceki gün Meclis kürsüsünden muhalefete karşı kendini, Hürriyet’in manşetlerini tanık göstererek savunuyordu.

Hani nerede Aydın Doğan’ın Baykalcılığı, CHP’liliği.

Hani nerede Hürriyet’in Baykalcılığı.

Tekzip önceki akşam bizzat Başbakan’dan geldi.

Şimdi ne diyeceksiniz?

Bizim "Dün dündür, bugün bugüncü" olduğumuzu mu söyleyeceksiniz?

Size dünden de, bugünden de örnekler veririz.

Hatta yarın için teminat da verebiliriz.

CHP’li bir siyasetçiye, bir belediye başkanına ait yolsuzluk olayını ortaya çıkarırsak, bir saniye düşünmez, Deniz Feneri skandalında ne yapmışsak aynısını yaparız.

Kimsenin kuşkusu olmasın.

* * *

Önceki akşam o görüntüleri seyrederken şunu düşündüm.

Türkiye’de meşru zeminde siyaset yapan insanlar o güne bakıp Hürriyet’e kızabilirler.

Ama emin olsunlar ki, uzun vadede Hürriyet onların da yararınadır.

Bir gün mutlaka onların da Hürriyet’e ihtiyacı olabilir.

İşte Başbakan’ın elindeki gazete manşetleri bunu açıkça gösterdi.

Ama bundan da önemli gerçek şudur:

Türkiye’nin Hürriyet’e ihtiyacı vardır.

Hürriyet’in, yurdunu seven, yolsuzluklara karşı olan okurlarına ihtiyacı olduğu gibi.

Bizim ne kadar gerçek ve çoğulcu demokrasiye ihtiyacımız varsa, çoğulcu demokrasinin de bize ihtiyacı var.

Yani biz bize mecburuz...



NOT: Başbakan ilerde kendini savunmak ihtiyacı duyarsa, arşivlerimizde buna benzer daha epey manşet var. Yardımcı oluruz. Söylemeye gerek yok, aynı yardımı, Erdoğan’a karşı savunma yapmak isteyen öteki parti başkanlarına da yapmaya hazırız.
Yazarın Tüm Yazıları