Tuncay Güney’den nefretimin tek sebebi

GÜNLERDİR Tuncay Güney çalışıyorum...

İzlemediğim röportajı, okumadığım demeci kalmadı...

Hakkında yazılan kitabı beş kez devirdim...

Ä°nternette "Tuncay Güney" yazınca çıkan her ÅŸeyi hatmettim...Â

"Tuncay Güney öyküleri" ile boğuşarak ömrümün tam iki haftasını heder ettim...

İki haftadır Salomanje’ye uğrayamadım...

"Mikla’da şahane bir yemek" davetini elimin tersiyle ittim...

Arkadaşlar, "Hadi Yakup’a gidelim, acayip mavra var" dediler, gelemem dedim... Otto’daki gece yarısı partisinde sosyal inceleme fırsatı doğmuştu, kaçırdım...

Üzerinden şunca zaman geçti, Hıncal Uluç raconu çoktan kesti, millet gözyaşı dökmekten bitap düştü, ben hálá Issız Adam’ı bile seyredemedim...

Hasılı kelam...

Günlerimi, saatlerimi tükettim şu Tuncay Güney denilen adam için...

Sonuç: Sıfıra sıfır elde var sıfır...

Hani Helin Avşar, "Ergenekon" meselesiyle ilgili olarak, "Ay vallahi hiçbir şey anlayamıyorum" demişti ya...

Ben de "Tuncay Güney olayı" karşısında "zavallı Helin"in çaresizliğini yaşadım...

* * *

Okuyorum, izliyorum, araştırıyorum...

Diyelim ki tam "Çorum Yahudilerinden imam-hatipli James Bond" hükmünü vereceğim...

Fakat o da ne? Ne imam-hatipte okumuş bu muhterem, ne de James Bond gibi takılacak bir karaktere sahip...

Diyelim ki tam "Fethullah Gülen’e yakınmış... Enteresan" falan diye akıllar yürüteceğim...

Fakat o da ne? Gülen taraftarları da herife acayip uyuz oluyorlarmış...

Diyelim ki tam "Manyağın teki bu adam... Ne diye ciddiye alıyoruz ki" diye bir çıkış yapacağım...

Fakat o da ne? "Bizimki" MİT’i bile katıp karıştırmış, MİT içindeki kapışmanın öznesi olmuş...

Diyelim ki tam "Çok şey bilen adam" falan diye ciddiye alacağım...

Fakat o da ne? Adam "Elhamdülillah Musevi’yim" diyerek hepimizle kafa yapıyor...

Diyelim ki tam adamı "Ergenekon’un kilit ismi" diye selamlayacağım...

Fakat o da ne? Ergenekon konusunda "dikkat çekme çabası" dışında zırnık bilgi koklatmıyor.

* * *

Ey Tuncay Güney!

Şakrak arkadaşlarla geçecek koskoca iki haftamı çaldın...

"Issız Adam" olayında geç kalmama neden oldun...

Beni Helin Avşar’la bile empati kurmak zorunda bıraktın...

Bütün bunların karşılığında elimde sadece, "Bu herif kocaman bir şaka / Ama ona ne kadar gülebiliriz" şeklinde bir Enis Batur cümlesi kaldı...

Ne diyordu İbrahim Tatlıses bu tür durumlar karşısında?

Hah buldum, "Allah cezanı verecek" diyordu...

Savcı Bey devreden çık

CEVVAL savcılarımızdan biri, şikáyet üzerine, CHP’nin ikinci adamı Önder Sav hakkında dava açmış...

Neden mi?

Hacca gitmek istediğini söyleyen bir partiliye, "Git, belki Muhammed seni orada tutar, bırakmaz" dediği için...

Önder Sav bu densizliği yaptı mı? Yaptı...

Bundan dolayı yıprandı mı? Yıprandı...

Bizler "Bu yaptığın yakışıksız bir iştir... Özür dile" falan diyerek eleştiri hakkımızı kullandık mı? Kullandık...

Önder Sav da yaptığı densizlik yüzünden çok zor günler geçirdi mi? Geçirdi...

Peki bu durumda savcıya ne oluyor?

O ne diye giriyor ki devreye?

Deliller elde: Araları açık

NE oldu da küstüler, nasıl oldu da birbirlerinden hoşlanmaz hale geldiler...

Bilmiyorum...

Ama araya "kara kedi"nin girdiğinin fazlasıyla farkındayım...

Olay ÅŸu:

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın arası fena açık...

Soğuk savaş var aralarında...

"Nereden çıkarıyorsun?" diye soracak olursanız...

Dört adet kapı gibi kanıt sunabilirim:

BİR: The Economist’te çıkan zehir zemberek Tayyip Erdoğan karşıtı analizin arkasındaki isim, Abdullah Gül’e yakınlığı dillere destan olan Amberin Zaman’dır...

İKİ: Başbakanlık tarafından akreditasyonu iptal edilen bir meslektaşımız, akreditasyon tartışmalarının dumanı tütmeye devam ederken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün uçağında, hem de büyük bir hüsnü kabulle ağırlandı...

ÜÇ: Tayyip Erdoğan’ın öfkesini çeken "Obama gibi geldiler / Bush gibi oldular" açıklamasını yapan isim tartışmasız Gül’e yakın duran Fehmi Koru’dur...

DÖRT: Ortak özellikleri Abdullah Gül’e yakınlık olan bazı isimler, Batı basınında Erdoğan karşıtı yazıların çıkmasına vesile oluyorlar... Ancak bu isimler, hükümet ile laik kesim arasındaki ilk kırılma noktasının "Abdullah Gül’ün Çankaya inadı" olduğunu ustalıkla gizlemeyi de başarıyorlar...
Yazarın Tüm Yazıları