Bankacılar başbakanı değil, ekibini suçluyor

BANKACILAR şaşkın bir vaziyette, hafta sonundan bu yana Başbakanın kendilerini suçlayıcı biçimde verdiği demeçleri izliyorlar. Başbakanın asıl söylemek istediği; şirketlere verilen banka kredilerinin kesilmemesi, hatta daha da artırılması.

Başbakan, bankaların durumunun küresel krizden, yabancı ve yerli aktörlerin kriz davranışlarından bağımsız olduğunu düşünüyor, herhalde... Yani bankaların asıl olarak bir aracı kurum olduğunu, bir yerden kaynak toplayıp, diğer tarafa plase ettiğini, dolayısıyla bu ticaretten para kazandığını, olmayan kaynağı plase edemeyeceğini bilmiyor.

’Bir Başbakan bunu bilmez olur mu?’ demeyin, verdiği demeçlere bakın tam da bu söylediğimiz esas üzerinde konuşuyor. Sürekli olarak bankaların kredileri geri çağırmaması gerektiğini söyleyen, hatta ’aba altından sopa gösterir’ biçimde bunu yapan Başbakan, son olarak işi daha da ilerletti. Bankacıların dışarıdan getirecekleri parayı sermayelerine enjekte etmelerini, "hesabını sormayacağız işte" vurgusuyla birlikte isteyen Başbakan, "bankaların işi kredi vermektir, ne yapıp edip bunu yapmaya devam etsinler" diyor.

Halbuki bankaların sermayelerinin yeterli olduğunu ama kaynak sıkıntısı bulunduğunu unutuyor. Bir de düşünse de, yabancı bankalar ve yerli bankaların hangi patronundan para istediğini söylese, iyi olacak. Çünkü tartıştık ama biz bulamadık.

Yani Başbakanın bankalara dönük eleştirileri, her geçen gün büyüyor, dallanıp budaklanıyor. Bu yazı yine bankalara verip veriştireceğini anladığımız dün akşamki Yabancı Sermaye Derneği (YASED) toplantısından önce yazıldığı için, daha ileri gidip gitmediğini bilmiyorum.

MEHMET ŞİMŞEK’E TEPKİ

Bankacılar şaşkın vaziyetteler çünkü defalarca bankaların nasıl çalıştığı, kaynak olmayınca yani dışarıdan kredi bulamayınca, tasarruf sahipleri mevduatlarını azalttıkça, bankaların daha az kredi vermek, dolayısıyla verdikleri kredilerin bir bölümünü geri çağırmak zorunda oldukları anlatıldı. Buna karşılık, görüştüğümüz banka genel müdürlerinin hemen hepsi, böyle mesnetsiz suçlamalar konusunda Başbakanı pek suçlamıyorlar.

Başbakanın detayları bilmek zorunda olmadığını, bu görevin ekonomi ekibine ait olduğunun altını çizerek, "Demek ki Başbakanın ekonomi ekibi görevini iyi yapmıyor. Gerçekleri anlatmıyorlar" diyorlar. Özellikle Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in tavırları, bankacıları iyice rahatsız etmiş durumda. Daha önce bir toplantıda bankaların munzam karşılıkların düşürülmesi önerisi üzerine, Bakan Şimşek’in bürokratlara dönerek,"Böyle bir şey yapmayın, bankalar hem munzam karşılığı düşürtürler, hem de bunu krediye çevirmezler kendilerinde tutarlar" demiş.

Bankacılar, bu sözlere epeyce içerlemiş durumdalar. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bankacılara dönük, aslı olmayan eleştirilerinde Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in etkisinin olduğunu düşünüyorlar.

Bankacılar, bu konuda artık bir şey anlatmanın gereksiz olduğunu da düşünmeye başlamışlar. Defalarca toplantı yapıldığını, defalarca işleyişi anlattıklarını belirterek, hala böyle bir üslup kullanılmasını anlamadıklarını söylüyorlar. Edindiğim izlenim; bankacıların Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendilerine dönük eleştirilerine fazla ses çıkarmak istemedikleri yönünde. Yani eleştirilere karşı kamuoyunda fazla karşı demeçler verilmeyecek. Bu yöntem doğru mu, bilmiyorum ama kararları bu gibi geldi bana.

Gündüz Aktan’ı kaybettik

EMEKLİ Büyükelçi, MHP milletvekili Gündüz Aktan’ı dün kaybettik. Eskiden "ekonomiden anlayan tek diplomat" olarak adı çıkmış olan Gündüz Aktan, tanımaktan şeref duyduğum bir kişi. Tam bir beyefendi olan Aktan, sürekli öğrenmeyi seçmiş, bu nedenle sürekli genç kalmış, değişimi anlamaya çabalayan bir devlet adamı idi. Güven Sak’la birlikte kendisiyle TV programı da yaptığım için çok iyi biliyorum ki; kendine özgü ekonomik görüşleri olmasına, ekonomik politikaları konusunda anlaşamamamıza karşın, sürekli öğrenmek isteyen bir kişiydi. Bence Türkiye’nin çok büyük bir kaybıdır. Ailesinin ve Türkiye’nin başı sağolsun.
Yazarın Tüm Yazıları