Kepenk ve kontak olmadı baştan

AKP Diyarbakır listesinde sekinci sırada. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde milletvekili adayı.

Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, Diyarbakır AKP listesinden milletvekili olamıyor. Ama, Dicle Üniversitesi’ne rektör oluyor.

Rektör adaylığı seçiminde üçüncü sırada olmasına rağmen, Abdullah Gül Prof. Saraç’ı Dicle Üniversitesi Rektörlüğü’ne atıyor.

Dicle Üniversitesi dün yeni öğretim yılına giriyor. Açılışa Tayyip Erdoğan da katılıyor. Ne de olsa, partisinin adayı, şimdi rektör. Onu orada yalnız bırakmak olmuyor.

Erdoğan, rektörü yalnız bırakmıyor, ama Diyarbakır ve onun ötesinde Güneydoğu, Erdoğan’ı yalnız bırakıyor. Üstelik, belleklerimizden silinen protestolarla. Unuttuğumuz kitlesel eylemlerle.

FARKLI RÜZGARLAR

AKP 2002 seçimlerinde Diyarbakır’da 67 bin oy alıyor. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde oyunu 190 bine çıkartıyor. Müthiş destek.

Ama, dün o destekten eser yok. Sadece Diyarbakır’da değil, Güneydoğu’da AKP’ye verilen destek, seçimdeki gibi değil.

Sınır ötesi harekata izin verdiği için.

Güneydoğu’da 22 Temmuz öncesinde Erdoğan’ı karşılayan coşku, yerini şimdi sessizliğe bırakıyor. Rüzgar Güneydoğu’da AKP için farklı esiyor.

PKK bildiri yayınlıyor, "Erdoğan’ı karşılamaya gidenler hedefimizdir" diyor ve yeni bir korku yaratıyor.

YİRMİ YIL ÖNCE

Coşku ve ilgi azalıyor, siyaseten olabilir.

Ne var ki, geçen hafta başlayan ve dün Diyarbakır’a uzanan daha tatsız bir protesto var.

Diyarbakır, Cizre, Nusaybin, Kızıltepe, Derik’i kaplayan coğrafyada dün kepenkler iniyor. Diyarbakır’da dün dükkanların yüzde doksanı kapalı.

Dükkanlar kepenk indirirken, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi otobüsleri çalışmıyor, onlar da kontak kapatıyor.

Kepenk indirmek ve kontak kapatmak 90’lı yılların kitle protestosu.

Yirmi yıl geriye gidiyoruz. Kepenk ve kontakla başa dönerken, sınır ötesi harekatta da, başa dönülüyor.

Terörde ve terörle mücadelede olmadı baştan, diyoruz, başa dönüyoruz.

İktidarlar değişiyor, terör ve terörle mücadele aynı yerde. Hatta, daha kötü, çünkü yirmi yılın sonunda terör eylemi aynı, protesto biçimi aynı, buna karşı devletin refleksi aynı.

Hüzün dolu ve her açıdan bu çok pahalı serüvende siyasetçileri arıyorum.

Nasıl en büyük dava

ERGENEKON davası dün bir skandalla başlıyor.

Kaç kişinin yargılanacağı, duruşmada kaç kişinin bulunabileceği belli iken, bu basit fizik kuralını bile hesaplayacak bir yetkili çıkamıyor, salon davaya küçük geliyor.

Bunun ötesinde, dün TV’lerdeki haberler. Bazı kanallar haberi verirken, "tarihin en büyük siyasi davası" deyimini kullanıyor.

Tarihin en büyük siyasi davası mı? O arkadaşlar tarihe bakmayı herhalde unutuyor. Demokrat Parti, MHP, MSP, DİSK, Barış Derneği, 1938, 1944, 1951 tutuklamaları, çeşitli sol ve sağ davalarda yüzlerce kişi yargılanıyor. O davalar siyasetin, aynı anda Türkiye’nin kaderini değiştiriyor.

Ergenekon çok önemli bir dava, ama tarihin en büyük davası değil.

DSP’de bıktıran tekrar

CHP Ankara’da büyükşehir belediye başkanlığı için Murat Karayalçın’ı aday gösteriyor.

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer açıklama yapıyor, "Karayalçın bağımsız aday olursa destekleriz" diyor.

Ankara’da Melih Gökçek’i indirmek için, solun bütünleşmesi şart. Aksi halde, son on beş yılda Ankara ve İstanbul’da görüldüğü gibi, soldaki parçalanmadan RP-FP-AKP çizgisi yararlanıyor ve seçimi o adaylar kazanıyor.

Tarihin bu bıktırıcı tekrarından Zeki Sezer ve DSP hiç ders almıyor. Ankara’daki bu gerçek, hiç kuşku yok, İstanbul için de geçerli.
Yazarın Tüm Yazıları