Başbakan, bu ruh durumundan kurtulmalı

BAŞBAKAN Recep Tayip Erdoğan, gelişmiş ülkelerde patlak veren finansal krizin Türkiye’yi de etkileyebileceğine ve önlem alınması gerektiğine dair uyarıları kendisine yönelik bir "muhalefet" olarak algılıyor.

Bu ruh durumundan bir an önce kurtulması gerekiyor.

Uyarılar, muhalefet için yapılmıyor.

Dünya ekonomileri küçülürken, bu ülkenin ekonomisinin nasıl ayakta durduğunu bilenlerin telaşlanmalarında bir gariplik ya da "siyasi tercih" meselesi yok.

Başbakan, "Kriz bize gelmez" diye kimseyi avutamayacağını bilmeli.

Yapacağı şeyin ne olduğu da çok açık: Hükümetin, sorunun ciddiyetinin farkında olduğunu göstermek!

Bunun için kriz Türkiye’ye de yansırsa ne tür önlemler alınacağını, bunun kaynağının nasıl yaratılacağını, bütçe uygulamasının seçimler nedeniyle gevşetilmeyeceğini, Türkiye’nin de kendisine göre bir eylem planı olduğunu açık bir dille anlatmalı.

Bu yapılıp, herkes rahatlatılmadıkça en az kriz kadar ciddiye alınması gereken bir durumun ortaya çıkacağını unutmamalı.

"Kriz çıkacak ve tedbirsiz yakalanacağız" endişesinin, ekonomideki tahribatının en az krizin kendisi kadar olacağını bilmeli.

Başbakan, kriz uyarıları yapanları, "kriz çıkmasından çıkar umanlar" olarak niteliyor ki, bu Başbakan’ın başka bir dünyada yaşadığını da düşündürtüyor.

Kriz uyarısı yapanlar, krizden en çok etkilenecek olanlardır, bunu da unutmayalım.

Ağzı olan herkes konuşmasın!

BAŞBAKAN Recep Tayip Erdoğan, CHP Lideri Deniz Baykal’a seçimlere kadar yanıt vermeyeceğini söyledi.

Ama bunu öyle bir üslup ile söyledi ki bu yapacağı şeyi "siyasi bir huzur ortamı yaratmak" için değil, tam tersine "kavga için" yapacağını düşünüyor insan.

Dün de MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin "teröre karşı tampon bölge oluşturulması" önerisini "Ağzı olan konuşuyor" diye yanıtladı.

Türkiye’nin çok önemli sorunları var. Terörle mücadele, işsizlik ve kapımıza kadar gelen ekonomik kriz, bunların ilk elde sayılabilecek üç tanesi.

Böyle önemli konularla mücadele edebilmek ve hükümetin işini yapabilmesi, muhalefetin gördüğü yanlışları söyleyebilmesi, alternatif çözüm yolları önerebilmesi için siyasi gerilimin bu düzeyde olmaması gerekiyor.

Siyasi gerilimi artıran ise ne yazık ki ülkeyi yönetmekle yükümlü olan kişi, Başbakan’ın bizzat kendisi!

"Ağzı olan herkese susmayı" öneriyor ama bana kalırsa bu öneriyi ilk önce kendisinin yerine getirmesi gerekiyor.

Çıktığı her kürsüde, öfkeli bir ses tonuyla oraya buraya sataşmak yerine daha sakin bir üslup benimsemeli.

"Tanınmış psikolog" Hülya Avşar, Başbakan’ı "Ürkek bir kedi gibi. İçi çok dolu, kendini tutuyor" diye tanımlıyor ama gerçek şu ki Başbakan ne kendini tutabiliyor, ne de ağzını!

TRT’de İran dizileri dönemi

VATAN’ın haberine göre TRT ile İran devlet televizyonu arasında anlaşma yapıldı.

İki televizyon kanalı, kendilerine ait dizileri değiş tokuş ederek yayınlayacak.

Haberin kaynağı, İran’da yayımlanan Tahran Times Gazetesi.

İran televizyonunun ramazan ayında yayımlamak üzere çektiği diziler, yakında TRT’ye teslim edilecekmiş.

İran’da film ve dizilerde kadınların başlarının açık görüntülenmesi yasak! Ve bundan da önemlisi, İran’da televizyonun özel bir görevi de "İslam Cumhuriyeti" değerlerini topluma benimsetmek.

Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin, vergilerimizle beslenen televizyonunda şimdi bu diziler yayınlanacak.

İran televizyonunun ise TRT’den alacağı dizileri yayınlamayacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Başı açık kadınlar, gazino, lokanta sahneleri vs. kesilince geriye kala kala üç beş dakikalık bir şey kalır ki, ona da artık bir televizyon filmi demek mümkün olamaz.

İran’ın, TRT yönetiminin bugünkü siyasi yapısından yararlanmak yolunda attığı son derece başarılı bir adım bu yani.

Kendisi istediği propagandayı TRT ekranlarından serbestçe yapacak.

İtirazı olanlara da "Canım bu karşılıklı dizi değişimi anlaşmasınca yayınlanıyor, onlar da Türk dizilerini yayınlayacaklar" denilecek.
Yazarın Tüm Yazıları