Haksızlık etmeyin

YAŞAR Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı iken...

Temasım sıfırdı...

Hatta akredite bile değildim...

Yani kendilerine bir minnet borcum yoktur...

Minnet borcum yok ama vicdanım var, hakkaniyet duygum var...

Bu yüzden, "Yaşar Büyükanıt’a alınan zırhlı otomobilin parasıyla kaç karakol yapılırdı?" şeklinde sorulan sorular karşısında, "Ama bu hiç adil değil" diyerek feryat etmek istiyorum...

Ben bunun kadar ucuz ve basit bir popülizm görmedim...

Sanki bütün paralar Yaşar Paşa’ya alınan zırhlı araç için harcandı da, bu yüzden Aktütün Karakolu için harcanacak para bulunamadı...

Allah’tan korkun...

Böyle mantık olur mu?

Böyle insafsız kıyas yapılır mı?

Eğer bu türden kıyaslamalar meşruiyet kazanırsa...

"Çankaya Köşkü’nün onarımı için harcanan paralarla kaç karakol yapılırdı?" sorusu da sorulur...

Başbakan’ın zırhlı ya da zırhsız araçları için yapılan harcamalar da dile dolanır...

Ne yani?

Yaşar Büyükanıt, kendisine tahsis edilen zırhlı aracı, "Alın bu aracı" diyerek iade etse...

Güneydoğu’da şehit vermeyecek miyiz?

Bütün karakollarımız, İstanbul’daki Amerikan konsolosluğu gibi mi olacak?

Lütfen biraz insaf...

Tabii kaldıysa...

Kadir Abi’den nasıl kurtuluruz

GEÇENLERDE İstiklal Caddesi’nde Saray Muhallebicisi’nin önünden geçerken gözüm takıldı...

Kapıda "Kuruluş: 1935" yazıyordu...

Önce "Vay be! Ne kadar eski bir müessese" diye içimden geçirdim...

Sonra da çokbilmişlere özgü bir edayla "Bir müesseseyi 73 yıl yaşatmak az iş değildir... Kadir Topbaş’ı kutlamak lazım" diye geveledim...

* * *

Bu işlerden az buçuk çakan bir dostum var...

Meseleyi ona açtım...

"Açıp tebrik edeceğim Kadir Topbaş’ı" dedim...

Dostum, "Sakın yapma" dedi...

"Niye ki?" dedim...

Başladı anlatmaya...

Dedi ki:

"Saray Muhallebicisi, 1935’ten 2000’lere kadar ne uzadı, ne kısaldı... İstiklal Caddesi’ne tıkıldı kaldı, bir türlü kafayı çıkaramadı... Ama ne zaman ki Kadir Topbaş önce Beyoğlu’na, ardından da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne reis oldu, işte o zaman Saray Muhallebicisi büyük atılım yaptı... Biliyor musun? Şu anda Saray Muhallebicisi’nin 14 dükkánı var... Biri Kanyon’da, biri İstinye Park’ta... Tam 14 dükkán..."

Dostumun yüzüne baktım...

Ne demek istiyordu? Bir iltimasa mı gönderme yapıyordu?

Hemen, "Yolsuzluk kokusu almış bir Kemal Kılıçdaroğlu edası"yla başladım sorgu suale...

"Hayır, hayır" dedi dostum, "Yanlış anladın... Herhangi bir iltimas falan söz konusu değil... Sonuç ortada: Kadir Topbaş dükkándan elini çekince işin başına oğulları geçti... Onlar da Saray Muhallebicisi’ni kalkındırdılar."

Allah Allah!

Şu işe bakın siz...

Kadir Topbaş dükkánın başında duruyor, dükkán babadan kalma haliyle devam ediyor...

Kadir Topbaş elini eteğini çekmek durumunda kalıyor, dükkán büyüyor da büyüyor...

Hay aksi... Hay bin kunduz...

* * *

Lütfen biraz hayal edin:

Sadece elini eteğini çekerek muhallebicisinin tam 14 kat büyümesine katkı sağlayan Kadir Abi’miz, İstanbul’dan elini eteğini çekse...

Nasıl bir katkı sağlamış olur?

Ya da şöyle sorayım:

İstanbul’un ulaşım sorununu çözsün diye Kadir Topbaş’a verilen 18.5 milyar dolar, oğullarına verilse neler olur?

Ne olacak?

Dükkánı 14 kat büyüten bu iş bilir ve iş bitirir çocuklar, Moskova Metrosu’nu solda sıfır bırakacak devasa bir İstanbul Metrosu inşa ederler, üstüne de 15 köprülü kavşak attırırlar...

Aman Tanrım! Amma acayip bir noktaya geldim yahu!

* * *

O zaman "tek seçici" Tayyip Bey’e buradan sesleneyim:

Tayyip Bey! Tayyip Bey!

Şartlar öyle gösteriyor ki, galiba yine senin işaret ettiğin zat-ı muhterem İstanbul’a belediye reisi olacak...

Madem öyle...

Kadir Topbaş’ı yeniden aday gösterme...

Hesap ortada...

Sen en iyisi Kadir Topbaş’ın mahdumlarından birini aday göster...

Ayrıca bu formüle Kadir Topbaş’ın darılması, küsmesi falan da söz konusu olmaz...

Malum: Babalar bir tek oğullarını kıskanmaz!
Yazarın Tüm Yazıları