Yaz g(a)ribi sayıklamaları (2)

Gülshen-Reha Muhtar-Erol Köse "sevda tripotu"nun, zaten gribal enfeksiyondan dolayı zayıf düşmüş bünyemin üzerinde sürüm sürüm süründüren bir mide ekşimesine yol açmak suretiyle beter bir etkisi oldu.

Aşklarına saygımız sonsuz; kim ne yaşarsa yaşasın diyeceğiz ama diyemiyoruz.

Zira bir gözümüzün önünde halvet olmadıkları kaldı.

Biz Cannes seyahati boyunca Gülshen’in ne kadar uykusuz kaldığından, Reha Bey’in bel ağrısından haberdar olmak zorunda mıyız be abi?

Bu ülkede dibin sonu hiç gelmez mi? (Ayrıca, aşklarına inanasımız olmadığı, dolayısıyla içimizden gelmediği için de saygıdan ve aşktan pek söz edesimiz yok.)

Bunun yanında nasıl ki dünyanın gelmiş geçmiş en acayip ana haber bültenlerini sunmak suretiyle şöhretli bir televizyon "duayeni" olmuş Reha Muhtar, vakt-i zamanında yaptığı haberlerde; "Biz şimdi (haber süjesinden bahsediyor) bu adama ayı derdik ama RTÜK ceza verir diye diyemiyoruz" şeklinde cümleler kuruyorduysa...

İşte biz de bu aşkla ilgili daha düz cümleler kurmak istiyoruz ama aaah, kuramıyoruz.

Takdir edersiniz ki burada kim kimin nesine tav oldu derdinde değiliz. Gönül ota da konar buta da...

Hem burada kim ottur, kim buttur, kim duttur, o da tartışılır.

Ama artık; kim ansiklopedidir, kim okuduğu kitapları ortamlara saracak denli álicenap okurdur, kim arama motorudur; muhabbete gel yani.

Köse, sanki kendisi dış kapının harici mandalıymış gibi, Cem Yılmaz’dan replik de çalarak; "Bunlar reklam kokan hareketler" filan diyerek, Muhtar-Gülshen ikilisinin ilişkisinin reklam koktuğunu söylüyor ya; benim hafsalam, şu aşk ve reklam ilişkisine bir türlü ermiyor. Onun yerine zavallı mide, muttasıl dönüyor.

Gülshen Hanım’ın bitaneciğinden slogan çalarak, pek very espritüelce şey ettirdiği gibi, "her nerde yaşıyor ve yaşatılıyorsa aşk"ını sahnelerden haykırıyor.

Herhálde bayi toplantılarındaki Allah’ın cazibeden yana pek de latif davranmadığı beyler, Gülshen’e bakınca; "Abi bu kadın Köse’yle Muhtar’a tav oluyorsa, gün gelir bana da olur" diye düşünüyor, hanımefendinin bu sayede piyasası artıyor.

Hayrını görsün. Kötüsüne insan neden ve nasıl böyle hevesle tenezzül eder, anlamak güç ama herhálde bir bildikleri vardır. Reklamın iyisi de kötüsü de prim yapıyor.

Meselá inanması güç ama Erol Köse’nin eşine kaset yapacağı konuşuluyor.

Böyle bir şey gerçekten mümkün olabilir mi? Harhangi bir insan evladı, düne kadar adını bile duymadığı Ajlan Köse’nin sırf eşi tarafından aldatıldı diye, kendisini aldatan kocasının yapımcılığını üstlendiği albümünü satın alabilir mi?

Reha Muhtar’ın saç-baş yoldurtan "kadın yazıları", bundan böyle meselá daha çok okunabilir mi?

(Hakikaten her şey bir yana; kadınları anlatmak da Reha Muhtar’a kaldı ya... Feminist sivil toplum örgütlerini göreve çağırıyorum.

Kadınlar birleşsin, bir şekilde yaptırım uygulansın, Reha Muhtar’ın kadınlar üzerine ahkám kesmesi yasaklansın.)

Reytingin adı aşk oldu olalı, insan frijit olmaktan korkuyor.
Yazarın Tüm Yazıları