Yaz D vitamini depolama zamanıdır

Vücudun D vitamini üretim merkezi cilttir.

Haberin Devamı

Bedenin bu en büyük organının D vitamini üretebilmesi için de güneşle doğrudan temasa geçmesi, yani “güneşlenmesi” gerekiyor.


Her vitamine ihtiyacımız var. Her vitaminin kendine göre az ya da çok ama mutlaka önemli bir fonksiyonu olduğu kesin. Ne var ki bazı ayrıcalıklı vitaminler de yok değil. Bir sıralama yapılacak olsa ben D vitaminine en ön sıralarda yer verirdim. Nedenine gelince...
D vitamini, sadece bir metabolik fonksiyon düzenleyicisi gibi çalışmıyor. Kanserden şekere, felçten kalp krizine, kemik erimesinden diş çürümesine, görme yeteneğinden hafıza gücüne kadar aklınıza gelen gelmeyen pek çok noktada önemli görevler üstleniyor.
Kanserden korunmamızda, özellikle belirli bir grup kanserin önlenmesinde -hatta tedavisinde- önemli görevler üstlendiğini gösteren çok sayıda bulguya sahibiz.
Prostat, meme, pankreas, kalınbağırsak kanserlerinin kanda azalmış D vitamini seviyeleriyle ilişkili olabileceği pek çok kez kanıtlandı. Ayrıca yine pek çok araştırma gösterdi ki D vitamini ihtiyacını yeteri kadar karşılayamayan çocuklarda insüline bağımlı şeker hastalığı, yani tip 1 diyabet -çocukluk çağı diyabeti- daha sık.
Bilimsel verilere göre; D vitamini seviyeleri düşük olanlarda kalp krizi ve felç riski de artıyor. Yaşlılıkta bellek sorunları -Alzheimer dâhil- daha bir ön plana çıkıyor. Damar sertliğine yakalanma riski yükselip görme gücü, bağışıklık yeteneği zayıflıyor. Kemik yoğunluğunun azalması, hatta osteoporoza yakalanma ihtimali D vitamini seviyelerinizle yakından ilişkili.

BESİNLERDE ÇOK AZ VAR!

Kısacası ne yapıp etmeli bu D vitamini noksanlığı sorunundan korunmanın bir yolunu bulmalıyız. Burada en önemli nokta şu: D vitamini zannedildiği gibi sadece yiyecek ve içeceklerle kazanılabilecek bir vitamin değil. Tabiî ki süt ve süt ürünlerinde, hayvansal ürünlerde D vitamini var ama bu yiyecekler size ihtiyaç duyduğunuz D vitamini ihtiyacının yüzde 5-10’unu temin edebiliyor. Geri kalan yüzde 90-95’lik büyük bir kısmı vücudunuzun üretmesi gerekiyor.
Vücudun D vitamini üretim merkezi ise cildiniz. Bedenin bu en büyük organının D vitamini üretebilmesi için de güneşle doğrudan -araçsız ve korunmasız- temasa geçmesi yani “güneşlenmesi” gerekiyor.
Güneş ışınları, ciltteki bir ön maddenin yapısını değiştirip onu D vitamini öncüsü bir madde haline getiriyor. Bu öncü madde de karaciğer ve böbrekte bazı rötuşlardan geçtikten sonra bedene faydalı kullanılabilir formata dönüşüyor. Bu bilginin bir anlamı da şu: Yeteri kadar D vitamini üretebilmeniz için güneşlenmeniz öncelikli şart. En azından yüzünüzü, elinizi, ayaklarınızı belirli aralıklarla -en az haftada 2-3 kez- ve belirli bir süre -ortalama 10-20 dakika- güneşle doğrudan temas haline getireceksiniz. Ama sonrasındaki işlemler için karaciğer ve böbreğinizin de sağlam olması lazım, siz onların sağlığına da özen göstereceksiniz!

Ne yapmalı?

Haberin Devamı

Güneş ışınlarının ciltte daha fazla D vitamini üretimi yapabilmeleri için size güneşe çıkarken almanızı tavsiye ettiğimiz önemli bir önlemi birazcık ertelemeniz, yani “pehlivanlar gibi yağlanarak” güneşe çıkmadan önce 10-15 dakika korumasız olarak güneşlenmeniz lazım.
Ayrıca uzun süre güneşte kalıp kapkara bir tene sahip olmak yerine güneşlenmeyi bütün bir yıla yaymaya ve aralıklı olarak yapmaya da özen göstermeniz şart.
Önemli bir ayrıntı da şu: Güneşlendikten hemen sonra bol köpüklü sabunlanma yerine sadece duş yapmakla yetinmek, bol miktarda sabunlanıp güneşle üretilen D vitamini duşun sularına terk etmemek de gerekiyor. Yani güneşlendikten sonra sadece duş almanız halinde ürettiğiniz D vitamininin daha fazlası cildinizde kalıyor, bedeninizde emilebiliyor.
“Benim güneşlenmeye zamanım yok, bu işin başka bir çaresi var mı?” diyorsanız, yapacağınız şey kanınızdaki D vitamini seviyesini ölçtürerek her gün 400-5000 ünite arasında değişen dozlarda D vitamini desteği kapsüllerden ya da damlalardan almak olmalıdır. Bunu yaparken D vitamininin vücutta birikebilen bir madde olduğunu ve fazlasının zararlı olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Destek olarak D vitamini kullanmayı düşündüğünüzde doktorunuzdan bilgi almayı unutmayın.

Haberin Devamı

Hipertansiyonu ciddiye alın

Hipertansiyon tedavi edilmediği zaman kalp krizi, kalp yetmezliği, inme, böbrek yetmezliği gibi sorunlara yol açan, görme problemleri oluşturan ve erken ölüm olasılığını yükselten ciddi bir sağlık sorunudur.
Hipertansiyona bağlı sağlık sorunları, kan basıncı 115/75 mm Hg’nin üzerine çıktığı andan itibaren sıklaşıyor. Hatta bu değerin ne kadar üzerine çıkılırsa riskiniz de o kadar artıyor.
Örneğin büyük tansiyonun her 20 puanlık artışı veya küçük tansiyonun her 10 puanlık artışı sağlık problemleri riskini ikiye katlıyor.
Bunun anlamı şu: Eğer sistolik kan basıncınız, yani büyük tansiyonunuz 135, küçük tansiyonunuz 85 mm Hg’den fazlaysa hipertansiyona bağlı sağlık sorunlarıyla karşılaşmanız an meselesi.
Uzmanlar, kan basıncının 135/85’in üzerlerindeki değerlerinden kesinlikle hoşlanmıyor. Çünkü bilimsel verilere göre kan basıncınız iyi kontrol edilmezse, kalp yetmezliğine yakalanma riskiniz ikiye katlanıyor. İlk kez inme geçirenlerin üçte ikisinde kan basıncı 160/95’in üzerinde seyrediyor.
Böbrek sorunları, kalp krizi ve görme problemleri olanlarda da benzer oranlarda artış bulunuyor.
Kısacası, hipertansiyon ihmale gelebilecek bir sağlık sorunu değildir. “Ben gencim bana bir şey olmaz”, “Benim vücudum bu kan basıncı değerlerine alışmış, bu değerler bana zarar vermez” demeyin.
Eğer kan basıncınız tekrarlanan ölçümlerle yüksek bulunuyorsa ve doktorunuz ilaç kullanmanız gerektiğine karar vermişse onu mutlaka dinleyin.
Unutmayın, düşük tansiyonlular hipertansiyonlulardan daha kaliteli ve uzun bir hayat şansına sahiptir.

Yazarın Tüm Yazıları