GeriSeyahat Yavaş şehir, yavaş yemek, büyük keyif TORİNO
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Yavaş şehir, yavaş yemek, büyük keyif TORİNO

Yavaş şehir, yavaş yemek, büyük keyif TORİNO

Geçmişin başkenti, otomotiv endüstrisinin kalbi Torino bugün İtalya’nın en önemli lezzet duraklarından. Slow Food ve Slow City akımının uluslararası merkezi. Yeni yılı Tango Festivali’yle karşılamıştı, bu hafta Işık Festivali’ni yaşıyor.

Torino’ya ilk kez 1981’de, bir izci kampının ardından gitmiştim. Yurtdışında gördüğüm ilk şehirlerdendi. Po Nehri’nin kenarında oturup yavaş yavaş akışını seyretmiştim. Yıllar geçti, Torino “Slow Food” akımının merkezi oldu. 31 yıl sonra yeniden keşfettiğim şehir sokaklarında gizli mücevherler barındıran bir tarih ve kültür merkezi gibi. İstanbul’dan direkt uçuşla daha da yakınlaşan Torino, İtalyanların bile farkında olmadıkları güzelliklere sahip, etrafındaki kayak merkezleri ise kış ayları için ayrı bir çekim merkezi.

DOĞAYLA İÇ İÇE

Binlerce yıllık bir şehir Torino. Bilinen ilk sakinleri antik bir Kelt kabilesi olan Tauriniler. Bazı araştırmacılara göre, adını da bu kabileden aldı. MÖ 1’inci yüzyılda bölge Romalılarla tanışmış. Onların şehir planlama izleri bugün de görülebiliyor. Ardından Savoy Hanedanı’nca yönetilmiş. 19’uncu yüzyılda Kral II. Emanuel, İtalya birliğini kurmuş ve doğduğu Torino’yu ülkenin ilk başkenti ilan etmiş. Dünya savaşları büyük yıkımlara neden olmuşsa da şehir kendini onarmayı başarmış. Üstelik zamanla hem ülkenin sanayi merkezi olmayı hem de şaşılacak kadar yeşil kalmayı başarmış. Merkezdeki Valentino Parkı yaklaşık 500 bin metrekare büyüklüğünde. Şehrin dışına çıktığınızda 800 bin metrekarelik alana yayılan parklar da görüyorsunuz. Torino’nun adı “küçük boğa” anlamına geliyor. Bayraklarında da göreceğiniz gibi şehrin simgesi haline gelmiş.

SANAT ZENGİNİ İKİ ZARİF SARAY

Kraliyet Sarayı (Palazzo Reale), görünüşüyle kaleyi andırıyor. Sarayın asalet, zarafet ve zenginliğini yansıtmayı da ihmal etmiyor. 17’nci yüzyılda inşasına başlanan muhteşem eser 19’uncu yüzyıl başlarında bugünkü halini almış. Barok tarzın en güzel örnekleri arasında. Soyluların özel odaları ve mermer taht salonundaki dekorasyon büyüleyici, sanat koleksiyonu ise tek kelimeyle muhteşem.
Palazzo Madama, başlı başına bir sanat eseri. Romalılar zamanında 3 kilometrelik şehir surlarına ait kapının olduğu yere yapılmış. Bugün bile o dönemden kalma detaylar taşıyor. Uzun yıllar kale işlevi gören yapı hem barok hem de ortaçağ mimarisinin özelliklerini yansıtmasıyla ilgi çekiyor. Adını 17’nci yüzyılda şehri yöneten dükün eşi Madama Maria Christina vermiş. Mağrur bir ifadesi var yapının, bunu kabartmalı dış süslemelerine, geniş pencerelerine borçlu. İç dekorasyonu da dönemin dikkat çekmeyi hedefleyen zevkini yansıtıyor. Merdiven korkulukları bile nakış nakış işlenmiş. 2006’da restore edilen yapı bugün Antik Sanat Müzesi (www.palazzomadamatorino.it).

PUCCINI’NİN LA BOHEME’İ İLK KEZ SAHNELENMİŞTİ

Kraliyet Sarayı’ndan kısa yürüyüşle ulaşabileceğiniz San Lorenzo, Avrupa’nın en güzel barok kiliselerinden biri. 1634’te başlayan inşaatı 46 yıl sürmüş. Sade ancak azametli yapısı etkileyici. Dış görüntüsünün yalınlığına aldanmayın. İç süslemeleri zarafet, ihtişam örneği. Dikkat çeken kubbesindeki pencereler ana mekanı ışıkla buluşturuyor ve dekorasyona ferahlık katıyor.
1896’da, Puccini’nin ünlü operası La Bohème’in ilk kez sahnelendiği Teatro Regio bugün hâlâ ayakta. 18’inci yüzyılın ilk yarısında inşa edilmiş, savaş ve sonrasındaki yangının ardından 1973’te yenilenerek hizmete girmiş. Modern mimarisi, mükemmel akustiğiyle şehrin gurur kaynaklarından. Sezonu ekimde açıyor, hazirana kadar perdesi açık kalıyor (www.teatroregio.torino.it).
Şehre tepeden bakan Mole Antonelliana, alışılmadık mimarisiyle Torino’nun simgelerinden biri olmayı kesinlikle hakediyor. 1862’da inşaat başladığında şehir İtalya’nın başkentiymiş, hedef de başkentin şanına yakışır görkemde bir sinagog yapmak. Hedefin “görkem” kısmına ulaşılmış ama yapı ibadet için kullanılmamış. Başkent Floransa’ya taşındığında duran inşaatı halk tamamlamış, yapıyı ülkeyi birleştiren Kral İkinci Emanuel’e adamış. Mimarının adıyla anılan yapı 167 metrelik yüksekliği kadar alüminyum külahıyla da dikkat çekiyor. 2006 Torino Kış Olimpiyatları’nın sembolüydü. Günümüzde Ulusal Sinema Müzesi. 3 bin metrekarelik müzede kostümler, dekorlar, kameralarla sinema tarihine tanık oluyorsunuz. Dev ekranda tarihi filmleri izlemek çok keyifli.

SİLAH, MODERN SANAT VE MISIR MÜZELERİ

Mısır’ın dışındaki en büyük daimi Mısır eserleri müzesi Torino’da.
Museo Egizio, yapısı kadar koleksiyonunun büyüklüğüyle de ziyaretçileri etkiliyor. Kral mezarları, mumyalar, papirüs haritalar koleksiyonun en gözde parçaları. İnsan emeği, profesyonellikle birleşince ortaya muhteşem bir müze çıkmış (www.museoegizio.org).
Temelleri 19’uncu yüzyılın başında atılan Armeria Reale, günümüzde Avrupa’daki en iyi silah müzelerinden. Tarih öncesinin silahları en ilgi çeken bölümlerden. Meraklılarını müzeye çeken ise 14’üncü yüzyıl İtalyan silahları.
İtalya’da modern sanata ilk kucak açan şehirler Floransa ve Torino. Bu birikimi Modern Sanat Galerisi’ndeki (CAM) 45 bin parçalık resim, fotoğraf ve heykel koleksiyonunda göreceksiniz. Müzenin kütüphanesi ve fotoğraf galerisi de ziyaretçilerin hizmetinde (www.gamtorino.it).

Tarihe geçen otomobiller

FIAT (Fabbrica Italiana Automobili Torino) markası şehir için çok önemli çünkü bu marka Torino’yu ülkenin otomotiv merkezine dönüştürmüş. Museo dell’Automobile koleksiyonuyla bu önemi vurguluyor, otomobil sanayiinin dünya tarihindeki yolculuğunu anlatıyor. 100 ülkeden 200 civarında aracın sergilendiği Otomobil Müzesi teknoloji ve insanoğlunun beğenilerindeki değişimi de ortaya koyuyor (www.museoauto.it). FIAT’ın Lingotto semtinde 1923’te yapılan fabrikası bugün kültür ve alışveriş merkezi. Bir katı, fabrikanın sahibi Agnelli Ailesi’nin sanat koleksiyonuna ayrılmış. 10 yıl önce açılan Agnelli Sanat Galerisi’nde Picasso, Manet, Renoir, Canaletto gibi sanatçıların eserleri yer alıyor (www.pinacoteca-agnelli.it).

Savoy’ların sarayı UNESCO Dünya Mirası

Bölgeyi uzun yıllar yöneten Savoy Hanedanı’nın Venaria Sarayı, 1997’den bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Kent merkezine 8 kilometre uzaklıktaki saray 1675’de dükün av keyfine katkıda bulunmak için yaptırılmış. Duvarlarını bereket boynuzları, istiridye kabukları, meyve motifleri, rengarenk seramikler süslüyor. Sergilenen geniş resim, heykel koleksiyonu da hayranlık uyandırıyor. İçindeki 18’inci yüzyıldan kalma kilisenin freskleri mükemmel (www.lavenaria.it).

Şubatta klasik otomobil martta çikolata şenliği

Geçen haftayı Uluslararası Anima Tango Festivali kapsamında dünyanın en iyi tango dasçılarını izleyerek geçiren Torino’lular bu hafta da şehri geceleri ışıklarla güzelleştiren Luci d’Artista’yı izliyor. Hafta sonuna kadar 19 sanatçının tarihi binalardaki ışıklı enstalasyonları sürecek. Festival kapsamında Çiçek Hali’ne neonlarla Türkçe dahil pekçok dilde “Farklılığı sevmek” yazıldı. Kent şubatta klasik otomobil meraklılarını ağırlayacak. Automotoretto’yu, martta Vittorio Veneto Meydanı’nda düzenlenecek CioccolaTO, yani konserli, tadımlı Çikolata Festivali izleyecek. Güzel Sanatlar Akademisi’nin kültürel değişimi eksen alan, Piemonte Festivali de martta.

Lezzet avcılarının tapınağı: Eataly

Damak zevkine düşkünlerin mutlaka uğraması gerekiyor. Eski FIAT binasından çıktığınızda tam karşınızda. “Slow Food” akımının destekçilerinden olan Eataly dev bir market. Gıda kategorilerine ayrılan bölümlerden herbirinin kendi restoranı var. Tüm ürünlerin menşei, üretiliş tarzı etiketlerinde belirtiliyor. Şubelerine dünyanın dört bir yanında rastlayabilirsiniz.

150 ülkeden gönüllülerle yerel mutfakları yaşatıyor

Uluslararası hamburger zinciri Mc Donald’s, 1986’da Roma’daki meşhur İspanyol Merdivenleri’nin yanı başına şube açmaya karar vermişti. Gazeteci Carlo Petrini’nin başlattığı muhalefet, fast food kültürüne karşı uluslararası bir harekete dönüştü. Geleneksel mutfak kültürünün yaşatılması, geleneksel gıdaların korunması, tüketicinin gıda konusunda bilinçlendirilmesi konusunda çalışan Slow Food bugün 150 ülkede 100 bin gönüllüyü buluşturan etkili bir sivil toplum örgütü. Genel merkezi Torino yakınlarındaki Bra’da. Kentte iki yılda bir düzenlenen Toprak Ana şenliğinde binlerce lezzet tutkunu bir araya geliyor, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan yerel gıdalar tanıtılıyor. Slow Food hareketi 1999’da, geleneksel yaşamı ve gıdalarını koruyan şehirleri Cittaslow (Sakin Şehir) zincirinde buluşturmaya başladı. Türkiye, 8 Sakin Şehir ile zincirdeki 25 ülkeden biri. (www.cittaslowturkiye.org)

NEREDE KALINIR?

* Hotel Victoria: Via Nino Costa, 4, 10123 (www.hotelvictoria.com) * Grand Hotel Sieta: Via Carlo Alberto 35, 10123 (www.grandhotelsitea.it) * Residence Sacchi: Via Sacchi 34, 10128 (www.residencesacchi.it) * Hotel Principi di Piemonte: Via Gobetti 15, 10123 (www.atahotels.it/principi-di-piemonte)

NEREDE YENİR?

18’inci yüzyılda Torino’da başlayan “Aperatif” geleneği hızla dünyaya yayılmış. Bugün de küçük ama lezzetli atıştırmalıkları şehrin restoran ve barlarında bulmanız mümkün. Şehri gezerken kendiniz şımartmayı ve şarabınızın yanında aperatiflerin de tadına bakmayı ihmal etmeyin. Torino sanayi kenti, buna karşın damak zevki ve geleneksel yemek kültürü korunmuş. Şehir çikolatada da iddialı. Dünyanın en leziz çeşitlerini ürettiklerini söylüyorlar. Bir de ünlü içecekleri var: Bicerin. Kahve, çikolata ve kremadan oluşan bicerin şehirdeki birçok kafede servis ediliyor. Siz denemek için dünyanın en eski ve en küçük kafesi olan, San Giovanni yakınlarındaki Al Bicerin’i seçin.

Gözde restoranlarım

* Pastis: (Tel: 0039 11 521 10 85) * La Badessa: (www.labadessa.net) * Cascina di Corte: (www.cascinedicorte.it) * La Taverna dell’Oca: (www.tavernadellaoca.it) * Taberna Libraria: (www.tabernalibraria.com) * Tre Galline: (www.3galline.it)

False