Yatırım yapılabilir ülke olmak

JAPON kredi derecelendirme kuruluşu JCR baş analisti Yoshihiko Tamura, Türkiye’nin kredi notunun “yatırım yapılabilir” düzeye yükseltilmesinde, seçimler olup olmadığına bakılmaksızın, mali istikrarın korunması ile siyasi istikrarın etkili olacağını söylemiş.

Anadolu Ajansı’na konuşan Tamura, Türkiye’nin dış kırılganlığının önündeki engellerin henüz tam olarak ortadan kalkmadığına dikkat çekerek, geçen yıl hızlı artış gösteren cari açığın özellikle yakından takip edilmesi gerektiğini kaydetmiş. Kredi derecelendirme kuruluşlarının artık objektif olmadığını, politik davrandıklarını düşünüyor olabilirsiniz. Türkiye’ye haksızlık edildiğini, Türkiye’den çok daha kötü durumdaki ülkelerin daha iyi notlara sahip olduğunu görüyor ve buna kızıyor da olabilirsiniz. Haksız da sayılmazsınız...
Ancak tüm bunları bir kenara koyup, rasyonel olarak tabloya bakmaya çalışın; siz bu notu verecek bir konumda olsanız; cari açığı milli gelirinin yüzde 6’sını aşan bir ülke için, dünyanın tüm yatırımcılarına “Bu ülkede hiçbir risk yok, gönül rahatlığıyla gelip milyonlarca hatta milyarlarca doları buraya yatırabilirsiniz” diyebilir misiniz? Bu anlama gelecek “yatırım yapılabilir ülke”
notunu Türkiye’nin mevcut göstergelerine bakıp, verebilir misiniz?
Çünkü bu notu verdiğiniz zaman yatırımcılara, bu ülkede tüm ekonomik dengeler istikrara kavuşmuştur, kurların nereye gideceği belli, enflasyon çağdaş ülkelerin seviyesine kalıcı olarak inmiş durumda, faizlerin seyri kestirilebilir demiş olacaksınız. Yabancı bir iktisatçı, mevcut ekonomik tabloyu inceleyip, oluşturulan belirsizliği, cari açığın yüksekliğini görüp, bunu söyleyebilir mi?
Kendimizi kandırmanın alemi yok. Başka ülkelere torpil geçilmiş olabilir ama bu, Japon Tamura’nın da dediği gibi; Türkiye’nin kırılganlığının devam ettiği gerçeğini değiştirmez. Türkiye’nin geçen yıl kredi notunu artırdıklarını hatırlatan Tamura, Türkiye’nin, küresel mali kriz ortamında, dış şoklara karşı dayanıklılığını kanıtladığını, Türkiye ekonomisinin, küresel mali krizden az etkilenmesinin mali ve finansal sistemdeki iyileşmeden kaynaklandığını, IMF destekli program ile yapısal reformların da Türkiye’nin ekonomik yapısını güçlendirdiğini, AB uyum sürecinin de olumlu katkı sağladığını söylemiş. Yani Türkiye’nin yakın geçmişteki başarısının hakkını da vermiş...
RADİKAL KARARLAR GEREKİYOR
Özetle; her objektif iktisatçının göreceği, Tamura’nın da dediği gibi; Türkiye ekonomisi çok yol aldı ama daha gidecek yolu var. Geciktirilen, uzun zamandır gerekli olduğu bilinen yapısal tedbirleri alıp, ekonomik istikrarı kalıcı biçimde sağlaması gerekiyor.
Bu arada yolsuzluk ve rüşvet sıralamasında Türkiye’nin Rusya’nın bile önüne geçip dünyanın altıncı ülkesi olarak ilan edilmesini de saymıyoruz. Yabancı yatırımcı için bu sıralamanın “çok önemli risk” olduğunu da unutmayalım...
Tamura’nın da söylediği gibi bundan sonra gözler Türkiye’nin cari açığında olacak. Bu sorunu çözmek hiç de kolay değil. Hem yüksek büyüme sağlayacağız hem de cari açığımızı azaltacağız diyebilirsiniz ama bu yapı içerisinde, belli oldu ki bu mümkün olamıyor.
İşin zorluğu da zaten burada... Hükümetin tüm sanayi politikasını yeniden ele alıp, teşvik sisteminin sil baştan düzenlenmesi de dahil, çok radikal kararlar alması gerekecek. Mevcut ithalata dayalı sanayi yapısını değiştirmeden, büyürken cari açıkta ciddi bir gerileme sağlamanın mümkün olmadığı artık anlaşıldı.
Peki, şimdi böyle kararlar alınmaz ama seçimden sonra Hükümet böyle radikal kararlar alır mı derseniz, bence yine de çok zor. Hazirandaki seçimden sonra seçim sürecinin bitmeyeceğini, Türkiye’yi Cumhurbaşkanlığı seçimi, Başkanlık tartışmalarının beklediğini unutmayalım. Böylesine bir ortamda, sizce ekonomideki mevcut yapıyı değiştirecek kadar radikal kararlar alınabilir mi?
Yazarın Tüm Yazıları