Yatağın efendisi

O, hayatıma girinceye kadar yatağın sol tarafı bana aitti.Yatağın sol tarafı her zaman benim için daha değerliydi.Çünkü'leri uzundu...1. Kapıya yakındı.2. Işığa yakındı.3. Televizyonun kumanda aletine yakındı.4. Manzaraya yakındı.5. Tuvalete yakındı.6. Sigaraya, çaya, şaraba yakındı.7. Bedenime yakındı. 8. Şiltenin sağ tarafındaki yaylar sorunluydu, canımın isteğine yakındı!9. Genişlik duyguma yakındı, istediğim zaman sağa yuvarlanıyordum.Ama...* * *O hayatıma girdi.Ve ilk yaptığı iş, yatağın sol tarafını elimden almak oldu.Bunun, eski solculuğuyla bir alakası yoktu. Yani ben öyle düşünüyorum. Gerçi, bugün bile bunu bilinçli yapıp yapmadığından emin değilim. Siyasetin sol kanadından ya da eskide kalan solcu kimliğinden söz etmiyorum, benim biricik yatağımın solunu kastediyorum. Hem ben nereden bileyim onun, geçmişinde çeşitli hareketler ve eylemlerde bilinçli olarak yer alıp almadığını...Ama sanırım yatağımın solunu ele geçirmek bilinçli bir tavırdı. Bunu yapmak, hayatımdaki önemli bir yerin, kesitin hükümranlığını ele geçirmekti. Ben, nasıl olsa birşey olmaz diye diye, o ele geçirdi. Hem de göz göre göre...Ve yatağın efendisi oldu!Bir kadın olarak, elbette ki başta çok direndim. Kanımın son damlasına kadar, sol tarafı ona kaptırmamak, yayları bozuk sağ tarafa yollanmamak için savaştım. Bana ait bir alanı karşımdakine teslim etmemek için çok ama çok uğraştım. Ama her geçen gün, direncim kırıldı, gücüm azaldı...Sonunda da yatağın efendisine teslim oldum.Sol taraf tamamen onun oldu. Öyle günler yaşandı ki, isterse sağı da alabilirdi. Ya da yatağın tamamı onun olsundu. O istesin, ben yerde bile yatardım. Yok öyle bir şey yapmadı. En azından sağ tarafta sessizce kıvrılmama ses çıkarmadı... Ve ben gün geçtikçe sefil bir yaratığa dönüştüm.Aramızda rol dağılımı diye bir şey kalmadı. Gönüllü olarak onun görev dağılımı içinde yer alan herşeyin üzerine ben atlamaya başlamıştım. Aman o birşey yapmasındı! Yorulmasındı! Mesela gecenin bir yarısı, balkon demirlerinin geri yerine mi takılması gerekiyor! Ben yaparım. Kocaman demirleri, balkon kapılarıyla aynı hizaya getiriyor, yerine takıyordum. İnce ayar gerekiyordu, öyle kolay gerçekleşmiyordu, olsundu, sonra kilidi takıyor, artık balkondan adam-madam gelemez diye rahatlıyordum...Onun rahatlamasına gerek yoktu.Yatağın efendisiydi ya, o hep rahattı...Yatağın sol tarafında uzanmış, bütün bu zor işleri yaparken beni seyrediyordu. Ya da diyelim ki, sabaha karşı bir saatte evde bir ses duyduk, ben yatağın sağ tarafında hemen kulaklarımı dikiyordum. O ise sol tarafta sadece göz kapaklarını kaldırıyor, ‘‘Bak istersen içeri, bir ses duydum'' diyordu. O zavallı halimle ben korkusuzca kalkıp, içeri girip, bütün odaları kontrol ediyordum. Sonra da ‘‘Rahat uyu canım, hiçbir şey yok, kediymiş sadece'' diyordum.Kedi dedik de, (Ah ben ne sefildim!) ben onun her dediğini yapıyordum.Bana dokunan başka bir erkek fikrine tahammül bile edemediğini söyleyince, kedimle bile yatakları ayırdım. Zavallı oğlum neye uğradığını şaşırdı. O geceleri benim belime yaslanarak uyumaya alışmıştı. Bir gün içinde onu sattım. Yatağın efendisi uğruna!Geceleri susayan efendiye sular taşındı, sabahları acıktığı için kahvaltılar hazırlandı, Aygaz bitmişse, menemen istiyor diye komşunun tüpleri kullanıldı. Onun istediği kanalın seyredilmesine izin verildi, TRT 2'deki filmlerden vazgeçildi, gözler efendinin elindeki remote control'e çevrildi.Bu böyle bir süre devam etti.Fakat...* * *Bir gün, yani geçen gün, birden bu sefilliğim sona erdi.Evde yalnızdım ve çok ama çok kızgındım.Efendiye, en çok da kendi sersemliğime...Televizyonda bir film var, hem de TRT 2'de, onun seyrediyorum. Kontrol yine bana geçmiş, (en azından remote olanı!), kedim belime dayanmış, yatağın sol tarafında uzanmışız... Bir buldozer gelse, bizi oradan kaldıramayacak!Buldozer, geceyarısını biraz geçe geldi.‘‘Kapıyı açar mısın, seninle konuşmak istiyorum'' dedi.Açtım.Ve hemen, yine yatağın solundaki yerimi aldım.Anında durumu kavramıştı...Benden almış bulunduğu bir alanı kaybettiğini, acilen bir şeyler yapması gerektiğini anlamıştı. Sağ tarafa uzandı, sol taraftaki bana dokunmaya çalıştı, ‘‘Dokunma bana'' dedim. Başıma gelecekleri bildim. Zaten benden ziyade, çok önceleri bana, daha sonra ona, şimdi yine sanki bana aitmiş gibi duran kıta sahanlığını okşamaya, ‘‘Anlaşmıştık ama seninle, bu taraf benimdi'' demeye çalışıyor, ben yana kaçtıkça, yatağın sol tarafını okşuyordu!Yerden bir sigara aldım ve yaktım.Oh be!Özgürlük buydu...Yatak da, yatağın solu da, sigara da benimdi...İstersem yatağımda sigara da içerdim. O evinin yatakodasında sigara içilmesini istemiyordu da!Gıcığım ya, aklıma gelen tüm özellikleri ona daha da gıcık olmama sebep oluyordu. En yumuşak haliyle, ‘‘Benim de puromu getirsene içeriden'' demesin mi? ‘‘Halt etmişsin. Git kendin al!'' dedim. Ona karşı çıkmamdan güç alan kedim, iyice yayıldı yatakta. Eski efendi, bir kediye, bir de bana baktı. İfadesi biraz hüzünlü bir hal aldı. Hiç dayanamam bu tavra! Biraz yumuşadım. ‘‘Hem'' dedim, ‘‘İçeri gidersem, yatağın soluna geçersin, istemiyorum, burası artık benim'' dedim. ‘‘Söz geçmeyeceğim'' dedi. O zaman düşündüm, iyi bir adamdı aslında, üstelik zor bir gün geçirmişti, beni özlediğini de söylemişti, zaten seviyordu da, mutfaktaki karıncaları ilaçlaması için birini yollayacağını söylemesi de bunu gösteriyordu, çiçekleri de zaten babam almamıştı, o almıştı, hem ben de şımarıktım, onu da herşey için çok fazla zorluyordum. ‘‘İyi tamam, nerede puro kutusu'' dedim. Gittim içeriden istediklerini getirdim.O geceden aklımda son kalan görüntü, onun ağzında puro, benimkinde sigara son tartışmamızın hararetli bir tartışmasını yapmamızdı.Derken, kültablası ve kedi odadan çıkarıldı.Kedi bana bir sefil olduğumu hatırlatan bir bakış fırlattı.Dişler fırçalandı....Sizi ilgilendiren bir sonraki görüntüye gelince... Ben yatağın sağ tarafındayım. Sol tarafta ise yine yatağın efendisi.Ve ben onun sırtını kaşıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları